“Ben sana dolanan halatlarımdan başka
Seni çekmeliyim sıralı kıyılarıma
Hrant Dink’in rütbesi sökülmüş
Ve saçları üçe vurulmuş askerlik fotoğrafında
Bak öyle durmadan kendine saplandığında bir son yoktur
Teybet Ananın ölüsü günlerce sokaklarda bırakıldığı sırada
“Uygun şüphenin” öldürülme bahanesi sırasında
Boşluğuna sığamamana hayat denmesi sırasında
Denizatı olsaydın anneni daha az severdin belli ki
Çünkü taşınmanın bırakılmaktan daha hayati olmasında
Katip Bartebly’nin iskemlesinin
Varlığa doğrulttuğu silahla eşitlenmesi sırasında
Necatigil’in sen olmadan ben olamama sıralarında”
Virgül yanlış yerde, nokta hiç yok
Ölümün imlası ne zor, okunmuyor
Bir veda mektubu aldım, içinde veda yok!
Yeni bir lisan öğrenir gibiyim…
Bir Uçurumun Haritası’nda şiirlere birer paragraflık denemeler eşlik ediyor. Akgül, metinlerarasılığa yaslanan imgelerden çok hatıra uçlarını kışkırtıcı imgeler olarak kullanıyor. Böylelikle yaşam şiire dönüşürken şiir de özgünleşip yaşama evriliyor. Sanatın olabildiğince şahsi olması gerektiğinin altını çizen Akgül, “Yaşadıkça, tecrübe ettikçe hayatı, varoluşumuz bir harita gibi katlanır; kat izleri yüzünden coğrafya görünmez olur. Bu haritayı şiirle açabiliriz ancak; yazıldıkça şiir, ruhumuzun şose yolları belirir; uçurumlarda son bulan sapa yollar şiirle aydınlanır” diyor.
“Bak Bu Ada, Yamaçlar Öbek Öbek Ten Ölüsü, Şarkıları
Kahırlı, Korkunç Kamburumla İçine Düştüm
Şimdi Ben Taşlıtuşlu Göğü Parlatan Ebabiller
Şimdi Ben Gürül Gürül Dalgalanan Akçaağaçlar
Şimdi Ben Dili Süt Kokan Goncalar Olmasa
Yenilirdim Âdemoğullarının Kokuşmuş Hayatına
Duyardın Etime Vuran Dalganın Vahşi Sesini
Belki De Kemiklerime Kadar Yanmış Kollarıma Sarardın
Yemyeşil Çayırları”
Cengizhan Konuş-Unutmanın Sabahı-Profil Kitap
“Manzarası aklımda kalmış gül açan yanakların
Kırıldım, melekler taşındı benden öteye
Bir kızın elleri sinmiş gövdeme
Alın bu göğsümü, bende telef olmasın”
Aşk İçin İstediğimiz Başka Hayvanlar Defne Sandalcı’nın uzun bir aradan sonra gelen ikinci kitabı. Şöyle tarif edilebilir: Kalma, bekleme, hatırlama, anlama, tespit etme, kayda geçme, isyan etme. Sandalcı’nın basiretli dizelerinden birini alıntılayalım:
“İnsanların iktidarları vardır; iktidarlar namlunun ucunda hem de sapında ve sesindedir.
Ve bağlantı ve yakınlık ve sevişmenin getirdiği ferahlığı, insanların çoğu öldürmede ve ölüme yakınlıkta bulmayı (başarılı bir sapkınlıkla) öğretilmişler ve bu yüzden ‘savaşların insan kaynakları’ bir türlü kuru(tula)mamaktadır.”
Günümüz şiirinin ustalarından Ebubekir Eroğlu’nun onuncu şiir kitabı, Açık Kaldıkça Defterim adıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.
“İki Dalga Arasında” başlıklı bir uzun şiirle başlayan kitap, “Yüreğimde Yeditepe” ve “Açık Kaldıkça Defterim” adlı iki bölümden oluşuyor.
Eski şiirin nüveleriyle günümüz duyarlıklarını ve güncel bilinci buluşturmakta giderek yeni yollar keşfeden şair iç yaşantının olgularını dillendiriyor.
“üzüntüyle şunu biliyorum
memleket batsa
karşı tarafı beriden ayıran nehir kalıcıdır
tükenmeyi yakıştıramam akan suya”
“Bana ilaç verdi doktorlar
Hatırlamam için evreni, dünyayı ve seni
Bu küstahlık değil mi? Hem saçmalık
Bilgi çöptür ve çöp bilgi
Her şeyi tamamen unuttuğumda
Ben de çöp olacağım ve bilgi
İnsan böyle kendini var edebilir
Unutulmuş olmanın erinciyle
Seni çöpte yaşatacağım sevgili.”
“Karşı yakada, orda burda mücevher parıltıları arasında
Dantel iplik ve eğleşme saatleri ören uyumsuz halılarda
Yaşlı kadınların buruşuyor hayat görüşleri.
Tarih kitaplarından bolca yırtılmış kağıtlar üstünde
Padişah resimlerine denk getirip kadehleri
Biraz kımız biraz yanlış biraz tavla
Bir neslin yok oluş sahnesi
El değiştiriyor bir neslin var olma sahnesiyle.
Bir vazo daha kırılıyor milli birlik ve beraberliğimiz için
En güzel akşamlar devletin botlarını parlatmadığı akşamlar
En güzel geceler yalın katlarda küflü odalarında mutmain
Bitmiş oyuncaklarını ve saçlarını örmeden örmeden örmeden
Ağızlarını bir sürahi gibi kullanıp dökülen yalnızlıkta
Kendi ismiyle çağırdıkları babalarını
Çarşılarda kaybedip, yeniden bulan çocukların ölmediği geceler.”
Halil İbrahim Özbay-Yayı Eksik Viyola-Kaos Çocuk Parkı
“Araya Uyku Girmese Yaşamak Akıcı Bir
Şey Yüzümüz Aslında Fragman
Bütün Hikaye İçimizde
Geçiyor Seninle İyi Ki
Elbiselerimiz Var Ve
Üzerimizde Ne Varsa
Soyunmak İçin Dünya Çok Kullanışlı Bir
Yer Ama Biz Elbiseleri Üstümüzden
Yaramızın Yerini Göstermek İçin
Çıkarıyoruz Göstermişken Sevişmek
Kalbimi Üstünde Ustalıkla Kullanıyorum Zaman
Hiç Zamanı Değilken Geçiyor Hayat Hızla Geçsin Diye
Dünya Çok Kullanışlı Bir Yer
Yoksa Zamanın Geçmeye Korktuğu O Derin
Nehre Kalbimi Sürebilirim
Kalbim Ki Bir Ömür Kapatılmış Vahşi Bir
At Ahırda Hazır Bekliyor”
“Korkuluğu ölüm tehlikesi sanıyor kuşlar
Dünya bir korkuluk,ölüm muhakkak
Ağladığını göstermedin kimseye yaşamayı denerken
Bir gözyaşı gibi sildin kendini yerin yüzünden”
Kelimeleri kelimelere ulamaktan daha kolay ne var ki? Ya yazgıyı yazgıyla anlamaksa biricik yol Bu kervan, acılar gibi beni yola yol eyleyecek Bu kervan sebeplerle sonuçlar arasında Bu kervan, aşkla merhamet arasında Bu kervan zamanla zamansızlık arasında Beni bana mahkum edecek.
Hüseyin Akın, Babam ile Mersedes-Şule Yayınları
“Onda Çıplak ayakla böyle gezerdi heves
Gülse sürgün, ağlasa hükümetler düşerdi
Duruşu Yassıada sanki ipte Menderes
Durup durup bakardı portakal yokuşuna
Ey yoksulluk geri git, alıştık sana derdi
Babamla hiç gezmedi bir kerecik Mercedes”
“Türkiyenin en güzel kadınları
Der biri serenay biri bengü(?)
Ortada bi yerde buluşurlar hep
Bunlar burcudur çünkü
Broadwaysiz müzikallerden bahsederler
Bakmaya gidilmiş
Dönünce anlatılmak istenmiş
Saatlerce oturulur
Muhabbet başa sarar
Arada bi yeni dedikodu başlar
Kim kiminle yatmıştır
Hangi ürün yeni çıkmıştır
Kimler çirkindir yalancıdır
-Hesaba baksana kapalı mı?
-Fotoğraf nasıl, güzel mi?”
“Gökyüzünü buradan anlatmaya başla
Buradan iki omzumun buluştuğu yerden mesela
Göğsümün altında kaynayan o tufandan
O bütün kitapların ilk ve son sözü
Bitmez çalkantıdan, dinmez uğultudan
Oradan başlar çünkü büyük yolculuk
Oradan, o gökyüzüne önsöz olan”
“Niçin unuttuğumu hatırlamam zor burada
Zaman aradan çekilirse susarım, dilimde süt dövmesi
Suyun kırdığı beyaz, bir vadiye şimdi diye açılan ağız
Orada dursun
Bir uzun yürüyüşten dönerim,
Burada, yenilmedi üzerinizdeki serinlik, der biri
Sesin kilitleri açtığı akşam
Dursun orada
Biraz daha şimdi.”
Mehmet Tepe, yalnız insanın şiirini yüksek sesle yazmaya devam ediyor. Onun şiirleri, haklı bir itiraz, hakikatli bir sitem olarak da okunabilir.
“Soğuktu dönüp dönüp baktığın yün yorganlar
zeytin toplayan köylüler aceleyle vurduğun kapı
soğuktu seni ayakta beklediğim belediye parkı
yürüdün ıslak tedirgin iç bayıltıcı nasıl da sebepsiz
soğudu her şey, her şey soğudu bu güneşin altında
ağda balık boğazda manzara doğuda bir duldalık
sonra senin yüzük parmağın kolyesiz boynun”
Merve Yaylacık-Baktığın Suya-Ebabil Yayınları
“aramızda dünyanın yaratılmışlığı var.”
“İlk şiirlerini Aşkar’ da gördüğümüz Merve Yaylacık ilk kitabını Ebabil Yayınları ile okura sundu. Sesi duru, ılık, samimi bir şair Yaylacık. Şiir okurunun dikkatine değer.”
“Be hey ben sevdalanıp ordu kuracağım
Kız gibi bir ordu vahşi değişken
Çekip cenkleşecek kadar ani
Nasıl ki düşer adım dillere hayret
Adım ular kendini esmer kavsine
Buzun suya dönerken çıtırtısı adım
Öfkesi üzerime olsun tanrının be hey
Günahı boynuma ettiklerimin kız gibi!”
“Dünya döndükçe az, döndükçe beyaz
Uyandım ve azalan sulara buladım aklımı
Ey doğusu bir avuç insanın, ey avucumda büyüyen şefkat
Bu uzun rüyayı kim ki taşlardan oyup yerleştirdiyse içime
Bir kuzgun salınsın ve dağılsın ince bileğinde bir haber
Ölmeye yatıyorum n’olur gel
Kan çektim yüzüme biraz”
Kırmızıda Beklerken; günlükten hikâyeye, hikâyeden denemeye tüm biçimleri sınayarak şiire dahil eden bir kitap. Güncel bir müdahale.
Gücünün temsilini; kimsesizlikten ve herkesten alan bir şiir. Osman Konuk, son dönem şiirimizin sessiz ustası… Kırmızıda Beklerken ile yeniden aramızda, Edebi Şeyler’de..
“Nevrozlar artar ve fırtına sınırına çarparız
Çürüme iner kalp damarlarımıza
Barut kokusu eve sızar
İnsanlar uzar
Odalarda arenadan bozma kaos zaferleri
İs ve bulantı ciğerimizi delen
Küf ve talaş kokusu öksürükle duvarda”
“Dünyada çok önemli şeyler oldu
Ama ben de sizin eve baktım
Bir tayın bir taya baktığı
Bir tayın bir taya uzun uzun baktığı
Bir tayın bir tayı bıraktığı gibi
Dünyada çok önemli şeyler oldu”
“Çünkü hüznünü ürkerek anlattığın
Fotoğraflardan beri topladım
Sıkıca sarıp sakla bunu
Omzuna bir ömrün sevinciyle yaslandım”
Sultan Gülsün-Lillipütyen-Manos
Sultan Gülsün şiirde varmaya çalıştığı sentez için disiplinler arası geçişler yapıyor yazarken. Aklıyla çıktığı yolda, bilimin olanaklarını kullanıyor. Kavgayı büyütmek ve çelişkiyi derinleştirmek için aldığı sorumluluk yeni yollar gösteriyor ona. Vicanıyla yazdıkları arasında tamamlanmış bir toplama erişmeden de bırakmıyor şiirin ucunu.
Sennur Sezer Emek Direniş Şiir Ödülleri’nde Lillipütyen adlı dosyasıyla 2020 yılı birincilik ödülünü alan şair toplumsal trajedileri kendi trajedisi ile harmanlayarak hesaplaşıyor, evet.
Uğur Aktaş-Işıldayan Kara-Edebi Şeyler
“İnsanlar
Biz işte burada yan yana yürüyen
Bazen değen gözleri, omuzları birbirine
Siz sirkecide trene binenlere cankurtaranda karışan
Bu üç beş kişi biz, bu yol, bu telaş nereye
Ben de sizin gibi iki kol iki bacak ama ben zamana ucube
Bir gözüm yanağıma sarkar kamburum var korkmayın
Korkmayın tutarım kendimi avuçlarımla toplarım yerine”
“Daldığım kök indiğim yaprak sustuğum sebep için
Suyu büyüttüm nergisi açtım kimse değilim
Bir vakitler çok uzun zaman önce evvelden beri
Henüz sureti yokken azalan ellerimin
Henüz gecenin karnına düşmemişken
Belki biraz daha yürürüm diye çıktığım bu dünya
Belki biraz kendimde kaldım belki çok defa
Adını unutmuş bir ağrıda eğri durdum
Boynumu kâğıda sürdüm uzandım oraya
Yazdıkça inledim yazdıkça bu azaptır diledim
Alnımın atlasında dolaştım belki bir yüzyıl
Gölgeme indim gövdemi seyrettim harcımı döktüm
Döndüm kendi pergelimle çizdim dilimin çemberini
Kumaş verdim mürekkebe suya terziydim
Dedim üzerimde taşıdığım bu ten benim değil
Dedim değilim kendimin içinde bir kimse”
“Yakınlara küstün , yakınlara küsme
Uzaklar her zaman gerçek değildir
Dünyaya küs dünyanın haberi olmasın
Unutma hep çocukluğun kenarındasın
İnsan her akşam bir özür arar kendine
Çünkü eve dönen herkes biraz cesurdur
Konuşmak , yürümek ve uyumak arasında
‘’Tabip olmayana yaran sardırma” ”
“Öpülmeyen alnı vuralım, bulunmayan damarı
Görüşürüz derken görüşmeyeceğini bilmeyi,
Atılmış yüzüğün izini, gırtlaktan taşan çizgiyi,
Sevmediğimiz şeylere dönüşmeyi vuralım.”
LİSTELER ALFABETİK SIRAYA GÖRE DÜZENLENMİŞTİR!