Geçen yılın son günlerinde bir dergi için böyle bir liste hazırlamıştım. Bir yıl gecikmeli olarak EDEBİYAT BURADA okurları için paylaşıyorum.
2022 yılı içinde ilk baskısı yapılan romanlardan en çok dikkatimi çekenlere dair kısa bir liste oluşturmaya çalıştım. Elbette her okuma deneyimi kişiseldir ve ilgimizi çeken meselelerle değişkenlik gösterebilir. Yine de bu tür çalışmalar fikir zenginliği olarak görülebilir. 2024 yılının şimdiden sizlere esenlik getirmesini dilerim.
Yazarlık serüvenini ilk kitabından beri takip ettiğim Menekşe Toprak’ın yeni romanı “Dejavu” başarılı bir eser. Romanın iki kahramanı var. Biri kazandığı bursla yaşamını sürdürmeye çalışan kadın bir akademisyen. Diğeri ise çoğumuzun sınırlı bir bilgiyle sadece “Fosforlu Cevriye”nin yazarı olarak tanıdığımız Suat Derviş.
Toprak’ın dili ve kurgusuyla okuyucuyu ilk sayfasından itibaren tavlayan “Dejavu” adlı romanı yılın öne çıkanlarından.
Everest Yayınlarına yeni kitabı ile transfer olan İhsan Oktay Anar yılın en çok konuşulan yazarlarından biri oldu. “Tiamat” sekiz yıllık bir aradan sonra okurda heyecan uyandırmayı başardı. 100 bin basılan kitap kısa sürede tükendi.
Popüler okuyucunun zorlanacağı kitap, denizcilik terimleriyle bezeli ve insana sıkışmışlık hissini vermesiyle roman kurgusunu güçlendiriyor. Felsefi katmanlarıyla dikkat çeken roman postmodernist bir teknikle kaleme alınmış ve kelime seçimleriyle yazarın önceki kitaplarını sevenler için benzerlik arz etse de daha farklı bir metin.
Karagümrük, Tikilom, Baltanur, Parlakçı, Züp, Daz gibi birbirinden ilginç karakterleriyle, bir mekâna hapsolmuş insanların kötülükle yüzleşerek hayatta kalma mücadelesi konu ediliyor.
Tiamat aynı zamanda korku ve gerilim romanı gibi algılansa da çok daha fazlası olarak okunabilir.
Kerem Eksen, Ölümden Uzak Bir Yer, Yapı Kredi Yayınları
Kerem Eksen’in diliyle, anlatım biçimindeki rahatlıkla ve okuru hemen içine alan kurgusuyla bu yılın başarılı romanlarından birine imza attığını söyleyebilirim.
Yavuz Ekinci, Belki de Dünyanın Sonundayım, Everest Yayınları
Romanın kahramanı Şehzade Davut tahta geçme kaygısı olmayan biriyken babasının ölüm haberiyle kendini bir anda o yolda buluyor. Haberin doğruluğundan emin olmamakla birlikte yola çıkması gerektiğinde geçmişi hatırlıyor. Çocukluğundan itibaren yaşadıklarını, bir nevi ailesiz ve yalnız oluşunu. Babası tarafından horlandığı, tercih edilmediği ve sevilmediği duygusunun ağırlığı zamanla onu öfkeli birine dönüştürmüştür.
Ekinci’nin sıklıkla mitler, efsaneler, söylencelerle büyüttüğü metni, gerilimi sonuna kadar hissettiğimiz hüzünlü bir roman.
Ercan y Yılmaz, Altı Üstü İstanbul, İthaki Yayınları
Roman, üç bakış açısıyla üç anlatıcının zenginleştirdiği masalsı özellikleri olan bir metin. Aydos Ormanı’ndan çıkıp İstanbul’un sokaklarına uzanan Dav’ın hikâyesi çeşitli sorular odağında büyüyüp bir göze dönüştürüyor okuru.
İnsanın tabiatın bir parçasıyken onu katleden bir canlıya evrilmesi, er ya da geç doğanın verdiklerini geri alacağına dair bir ikaz gibi okunabilir romanın alt metni.
Altı üstü İstanbul’da yazar alıntılarla sevdiği yazar ve şairlere selam duruyor.
Romanın diğer kahramanı Edip’le aşkı hatırımızda tutuyoruz.
“İstanbul kendisinden fazlasını içeren bir şehir… Bir şehirken şiire dönüşmeyi de becermiştir.”
Ercan y Yılmaz’ın umuda göz kırpan, şiirle büyüyüp çiçek ve toprak kokan romanı “Altı Üstü İstanbul” hafızaya hayat veriyor.
Şule Gürbüz, Kıyamet Emeklisi, İletişim Yayınları
“Kıyamet Emeklisi”nin kahramanı Aziz’in çocukluğundan yaşlılığına kadar geçen zamanda ilerleyen roman, birçok meseleyi felsefi boyutlarda irdeliyor. Aile, mutluluk, ölüm, hayat, ruh, iletişim gibi kavramların ışığında derinlikli biçimde Aziz’in iç dünyasına romanı okudukça dâhil oluyoruz.
Sayfalar ilerledikçe, dilsizlik orucu tutan baba ve ona zaman zaman eşlik eden annenin ve kendisine benzemeyen abisi Adem’in ev içindeki yaşamlarını görüyor, Aziz’in yalnızlığının Erzurum’un soğuğunda onu tekkelere ve kendi benliğine götürdüğüne şahitlik ediyoruz.
Romanın ikinci cildindeyse hayata karşı kendini konumlandırıp tersine kürek çekmeye çalışan Nuhu’n hikâyesiyle yazar İstanbul’u kendine mekân seçiyor.
Oya Baydar, Yazarlarevi Cinayeti, Can Yayınları
Ceren’in babasından miras kalan evi elden çıkarmak için Ada’ya uzanan yolculuğuyla başlayan roman, edebiyat ve yayıncılık dünyasına dair sorgulamalarıyla farklı bir kapı aralıyor.
Sağlam kurgusuyla dikkat çeken kitap çok anlatıcı, çok karakter, günlükler, roman içinde roman ve Marmara Adası gibi gerçek bir mekânın yıllar içindeki değişimini satır aralarında veriyor.
Romanın karakterleri Yusuf, Sultan, Aliço, Sadu, Engin ve Bewran hikâyeleriyle, bir zamanlar edebiyat tutkunu olarak yanında bulundukları “yazar”ı nasıl tanıdıklarını kendi lisanlarında anlatarak kitabın soluğunu uzatıyor.
Kurgu çerçevesinde “yazar”ın çevresindeki insanların hikâyelerini kaleme alıp yazdığı için zaman içinde hikâyenin asıl sahibinin kim olduğuna dair kendini sorgulamasını, ortak yaratılan bir dil arayışının peşinde tehlikeli sularda gezinmesini ve vasatı aşma çabasının nelere yol açtığını görüyoruz. Ceren’in Ada’daki günlerinde çocukluğuna ve babasına dair düşünceleri de o eski meseleyi bu defa baba-kız ekseninde anlamamıza olanak veriyor.
Kemal Varol, Babamın Bağlaması, Everest Yayınları
“Ucunda Ölüm Var” serinin ilk eseriydi. Romanın kahramanı Ağıtçı Kadın’ın unutamadığı aşkı yüzünden tuttuğu yasın gölgesinde geçirdiği günlerine odaklanıyor kitap. Serinin ikinci kitabı “Âşıklar Bayramı”nda Yusuf’un kapısına yirmi beş yıl sonra gelen babası Heves Ali ile geçirdiği son üç güne tanık oluyoruz. Bagajında babasının bavulu, ön koltuğunda üç telli bağlaması ve portbagajında Heves Ali’nin tabutu ile Arguvan’a yaptığı yolculukla ilerliyor “Babamın Bağlaması”. Her sayfada Yusuf’un kendiyle yüzleştiği, geçmişinde tortu oluşturmuş meselelerle hesaplaştığı bir yolculuğun üzerine kurulmuş bu metinle üçleme tamamlanıyor.
Baba-oğul hesaplaşmasına bu defa yıllar öncesinde kalan unutulmayan bir kadın da dâhil oluyor. Yusuf’un ilişkileri babası Heves Ali’nin ilişkileri gibi gelgitli.
Kemal Varol önceki kitaplarındaki kahramanları ve karakterleri yas çadırında yan yana getirirken oluşturduğu büyülü evrenin bütünlüğüne de gönderme yaparak okurunun duygularını okşuyor.
Cem Kalender, Çürüme, Doğan Kitap
“Çürüme” romanında Başüstü Mahallesi’nde geçen olaylar konu ediliyor. Ongun Apartmanı’na iç güveyi olarak gelen Sıddık, aileyi ve mahallenin yaşamını çok kısa sürede değiştirmeye başlıyor. Sade diliyle dikkat çeken roman iyinin ve kötünün mücadelesi gibi okunabileceği gibi kurban gerçekte kimdir sorusuna da dikkat çekiyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar Roman Ödülü’nü yazarlık serüveninin ilk yıllarında kazanmış bir yazardan bireysel ve toplumsal çürümeyi erkeklerin dünyası üzerinden sınıf, din, otorite gibi meseleler eşliğinde derinleştirdiği kitabı “Çürüme” yılın dikkat çekenlerinden.
Güray Süngü, Büyük Irmaklardan Bile, Ketebe
İki binli yılların başından beri yazdıklarıyla kendine edebiyat dünyasında yer bulan Güray Süngü yeni yapıtı “Büyük Irmaklardan Bile” ile okuruna masalsı bir dünya sunuyor.
Distopya türündeki eserde savaştan kaçıp Serinazman kıyısına yerleşen yeni insanlar ve bunu fark eden Yüksek Ülke’nin adaya getirmeye çalıştığı yeni düzen ve düzenin uygulanmaya başlamasıyla ilişkiler tersine döner.
Romanın kahramanlarından Yamuk her şeyden haberdar. İzlemeyi seven, kafasını çok yorduğundan kısa cümleler kuran biri. Yüksek Ülke’nin Korkor’u, Zahir’i, Valisi, Sivri’si, Karakol Bey’i ile dallanıp genişleyen roman, Utu’lar ve utU diye ikiye ayrılan halkın karşılaştıklarıyla bir yerden sonra tanıdık bir hikâyeye dönüşüyor.
“Bir şeyin ne olduğunu başka bir şeyden hareketle anlatmak mümkün değildi,” diyen yazarın su gibi akıp giden romanı “Büyük Irmaklardan Bile” kendine has karakterleri ve diliyle övgüye değer.
Latife Tekin, Zamansız, Can Yayınları
Bu kısacık kitapta yer alan mektuplar, iç konuşmalar, telefon mesajları, doğanın varlığı ve sesi metni zenginleştiriyor. Yazarın bu defa daha şiirsel bir dili tercih ettiğini, anlatının büyüsünü böyle bir dille ortaya çıkardığını görüyoruz.
Latife Tekin bu defa ölümden yaşama, çocukluktan yetişkinliğe, iktidar eleştirisinden aşka uzanan farklı konularla büyüyen, insanı içeriden ürperten bir roman kaleme almış.
2022 yılı içinde yayımlanan ve ilgiyle okuyacağınız çok sayıda eser yayımlandı. Abdullah Ataşçı’nın Heder Ağacı, Ayşe Övür’ün Zamanın Kapıları, Barış Efendioğlu’nun Ölemiyorum Kütüphanesi, Can Gürses’in Bir Ömrün Takvimi, Mine Söğüt’ün Başkasının Tanrısı, Irmak Zileli’nin Bende Ölen Sensin, Mustafa Orman’ın Annem Gittiğinden Beri Çiçek Ekmiyoruz Bahçeye, Ömer F. Oyal’ın Bahara Bir Hediye’si ve Senem Gezeroğlu’nun Yeniden İnşa’sı yıl içinde dikkatimi çeken kitaplardan bazıları.