YAZARLARA YAZMADIKLARI YERDEN SORULAR
“Gök kubbenin altında söylenmemiş söz yoktur.” Cicero’ya atfedilen bu sözü edebiyat söyleşilerine uyarladığımızda yazarların yazı yolculuğu, kitapları ve edebiyat dünyasına dair “sorulmamış soru yoktur” diyebiliriz. Bu söyleşi dizisinde yer alan sorular da elbette ilk kez sorulmuyor ama eserlerini beğeniyle takip ettiğimiz yazarlarımızla bu kez özellikle yazmadıkları üzerinden, hayaller üzerinden sohbet edelim istedik.
Hatice Günday Şahman: Yazar olmanın yanı sıra ya da ön koşulu olarak iyi bir okur olan yazarın hayran olduğu bir yazar, hatta kimi zaman ona “Keşke ben yazmış olsaydım,” dedirten bir eser mutlaka vardır. Sizde de böyle bir duygu yaratan öykü/roman var mı? Varsa hangi yönleriyle sizi bu kadar etkiledi?
Adnan Gerger: Ben en son yayımlanan romanım Tavhane Çocukları ‘ndaki Kopuk lakaplı Murat’ı başkarakter olarak seçerdim. Murat, bir anti-kahraman olmasına karşın günümüzde ender rastlanılan bir doğal bilge… Genç yaşta feleğin çemberinden geçmiş olması, onun herhangi bir başkarakteri rahatlıkla göğüslemesini sağlayacaktır. Kopuk’taki kişiliğe, yeteneğe, birikime ve beceriye romandaki tüm çocukları gibi ben de çok inandığım gibi tanıklık ettiği, bildiği ve yaşadığı nice hikâyeleri de gizlediğini biliyorum.
Hatice Günday Şahman: Edip Cansever’in “Masa da masaymış ha” dediği gibi bir masanız olsa, zamanın ve mesafelerin getirdiği sınırlamalar olmaksızın, hangi yazarları ya da kurmaca karakterleri konuk etmek, söyleşmek isterdiniz? Onlarla neler konuşurdunuz?
Hatice Günday Şahman: Yazarken çok beğendiğiniz, çok bağlandığınız cümleler olsa da bazen bu cümleler farklı nedenlerden dolayı metne dâhil olamaz. Siz bu cümleleri acımasızca ya da eliniz titreyerek siler misiniz? Yoksa farklı bir şekilde değerlendirir misiniz?
Adnan Gerger: Silemem. Onu keser, ayrı bir Word sayfasına yapıştırırm. İleride başka yerde kullanırım diye… Kullanırım da. Ama eklemeler, çıkartmalar yapabilirim. Ekleyeceğim metne uyarlamaya çalışırım. Belki o kestiğim cümleden başka bir cümleye bürünür ama içim rahat eder.
Adnan Gerger: Kesinlikle var. Yazıya dökemediğim kafamda aylarca dolaştırdığım roman taslaklarım oldu. Tüm romanlarımı yazarken aslında bir trans hali yaşarım. Romanlarımı önce hep kafamda şekillenir, biçimlenir, yazılır ha yazılır. Bu aylarımı hatta yıllarımı alır. Devamlı olarak o roman metnimi düşünürüm. Karakterleri, kurmacayı, hikâyeleri… Bu öyle bir obsesif hale gelir ki bende. Bir film izlerken, kitap okurken, bir seyahate giderken, yemek yerken, arkadaşlarla konuşurken, yolda yürürken… Bazen kendimden korkarım. Özellikle arkadaşlarla konuşurken beynimin kıvrımlarında çöreklenen o roman bana durmadan tısladığı için dalar giderim, sonra ayılır gibi olurum. Abartılı gibi gelecek ama şu anda size yanıt verirken bile yeni romanımı düşünüyorum.