Bilimkurgu edebiyatına olan ilgi ülkemizde giderek artıyor. Basılan romanlar, öykü seçmeleri, fanzinler ve yapılan yarışmalar bu ilginin artmasındaki en büyük neden. Tabi ki en büyük iş yazarlara düşüyor. Bu anlamda bir öncü olarak gösterebileceğimiz bilimkurgu yazarımız çok az olsa da geleceğe güvenle bakabileceğimiz bir yazar kitlesinin de var olduğunu belirtmek gerekiyor. Nitekim Ruhşen Doğan Nar da onlardan birisi. 1988 doğumlu yazar bilimkurgu edebiyatına daha çok yazdığı kısa öykülerle katkı sağlıyor. Yazar, daha önce Lagari Fanzinden çıkan UYAN! Fankiti ve Yerli Bilimkurguda ses getiren Yeryüzü Müzesi adlı çalışmada yer alan öyküsünden sonra bu kitabıyla hedefini daha da büyütmüş oldu.
Peki İçimdeki Robot’un okur tarafından olumlu karşılanmasındaki etken neydi? Tabi ki yazarın kullandığı sade dili ve okuru yormayan söz oyunlarından kaçınması bu konuda çok önemli bir rol oynuyor. Öykülerin kendi içerisinde tutarlılığı ve yazarın, kahramanları tamamen kendi insanlarımızdan seçmesi okurun kitaba daha samimi bir şekilde yaklaşmasına neden oluyor. Çünkü okur olayların içindeki kahramanları hem kendiyle özdeşleştiriyor hem de yakın çevresindeki komşularını onların yerine koyarak daha gerçekçi bir düş kurabiliyor. Tüm bunların yanında eserin eksi yönlerinden birisi de öykülerin kısa tutulması. Öykülerin kısa olması kendini çabucak okutsa da yazar, bu tutumuyla öykülerinde derinlik oluşturamıyor. Fakat bu çok önemli bir eksiklik gibi dursa da İçimdeki Robot’un yazarın ilk ciddi çalışması olarak nitelendirdiğimizde bu sorun biraz gözardı edilebilir diyebiliriz.