GEÇERKEN BİR KİTAP BIRAKMAK ya da ALİ ÖZPALANLAR’DAN KUDUZ DÜĞÜNÜ!..
Anımsarım; 70’ler sonrasında kendime şiirle bir ufuk çizmeye çalışırken, zamanın kimi dergileri de yol gösteriyordu bana. Bunlar arasında yaşım ve yönelimim gereği ancak Tekin Sönmez’in Yansıma’sı ile Halil İbrahim Bahar’ın Soyut’una bir parça yetiştiğimi söyleyebilirim. Sonraları elime geçtikçe okuduğum Hüseyin Cöntürk’ün Yordam’ı unutmam pek mümkün değil. Aynı şekilde Yeni a dergisinin ilgi alanıma girdiğini belirteyim. Varlık’la Türk Dili’ni okumadan yapamazdım zaten. Akranım olan Çıkış, Dönemeç, Yarına Doğru, vb. dergilerin doğrudan kuşağıma hitap ettiğim söyleyebilirim.


Özpalanlar, adı andığım kitabında geniş bir önsöz yazmış bu konuda. Biraz halleşmeyi denemiş. Özgeçmişi de aynı şekilde yüklü. Yer yer döneminden kesitler sunuyor her aşamada. Siyasal çalkantılar içinde önemli sorumluluklar alarak sürdürdüğü yaşam çizgisine bakılırsa, adanmışlık derecesinde şiirini toplumcu damarla buluşturmayı yeğlediği belli oluyor.
Nedense İkinci Yeni’yi de bir handikap olarak görmüş kendine sürekli. Hatta şiire sustuğu uzun arada bunun da payı varmış. Ötesi yaşamın iniş çıkışları ya da akla ziyan gelgitleri diyelim…
Tüm bu bilgiler ışığında Ali Özpalanar’ın şiirine baktığımızda, ‘bildiri’yi ya da ‘bildirimci şiiri’ önemsediğini fark ediyoruz. Örneğin kitabın ilk şiiri olan Gözüpek’te, “Duyarım ki yalnız değilim / Sadakta bekleşen oklardanım / namluya sürülmüş mermilerden / Suyu taşa can veren / bozkır kuyularındanım” (s:17) şeklinde peotikasını çizmeye çalıması, okuru yöntemsel olarak aydınlatıyor.
İmece ruhuyla yazılan Elbirliğiyle’de ise, aynı yöntemin doğrultusunda, toplumsal birlikteliğin coşkusunu işliyor:
“Koşun
Koşun da toplanın
Dal budak salalım gümrahlaşalım
Harlı rüzgarlar dalasın yüreklerimizi
Bir şiiri başlatalım elbirliğiyle
Dostluğa kardeşliğe dair dizeler kuralım
Yazılsın şiirimiz çoğaldıkça iç içe” (s:24)
Sıradağ adını taşıyan şiirinde, “ulu tan ayaklaması” diye benzetilen durumun, ‘devrimci durumu’ anıştırdığı ışığından belli.


“İsterler ki bırakalım
varmayalım üstüne
“Allahtandır” diyelim
daha çok kar uğruna
on binlerce canın kurban olmasına
Bir dalgıç vurgun yemiş
ölmüşse
“Bahtındandır” derler
değildir ya” (s:39)
Şairin, bireysel yalnızlığına değinen, ” Kim yaşar deniz fenerinin / hüzünlü yalnızlığını / Ben yaşarım” (s:50) itirafındaki derinliği de dikkatle paylaşmak gerekir, diye düşünüyorum.
7 bölümlük İzlenimler şiirinin dizelerinde gezindiğimizde, Gözüpek şiirinde sözü edilen “bozkır kuyuları”na eşdeğer bir bozkır ortamıyla karşılaşıyoruz. Sanırım soy kütüğüne dayalı bir şiir bu. Yerler, görüntüler, sesler de bana pek yabancı değil. Hadi gelin, Beyşehir şiirini okuyarak şimdilik sözümüzü bağlamış olalım:
“Düzayak çayhanenin birinde
Beyşehir Gölü’nün balıkçılarıyla
köylülerle
yanlarında kasık çizmeleri
serpme ağları
levrek ve sudaklarla dolu kasaları
tahta bavulları denkleri torbaları
kamyon bekliyoruz
Susmuşuz
Peltek bir konuşmayı dinliyoruz
* Kuduz Düğünü – Ali Özpalanlar, Plüton, 1.basım, 2023