Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Yazar Oya Akçizmeci’nin son kitabı, Aynı Yıldızın Altında. Okurken, tarih kokusunu benliğinizde hissedebilirsiniz. Yazarın bir öğretmen olmasının etkisi olsa gerek; satırlara göz gezdirirken, adeta tarih dersi alıyor insan.
Osmanlı devletinin son döneminin en çalkantılı yılı olan 1876’da İstanbul da başlayan hikâye, Adalar ve yine İstanbul’da devam eder. Cumhuriyet dönemini içine alır ve 1945 yılında son bulur. Her karakter, ayrı bir ana karakter özelliği taşırcasına romanın satırlarında can bulmuştur. Olaylar, isminin anlamı gibi kırılgan biri olan Nerime, kız kardeşi Nebiye ve Ruziye adında üç kadın karakterin başından geçer. Bizi eski Yeşilçam filmleri tadında bir atmosfere taşıyan eser, yazar anlatıcı ve diyaloglar eşliğinde sade, kısa, net cümlelerle anlatılır. Bölüm geçişleri, tarihsel imge ve belirteçlerle gösterilmiştir:
Yukarıda alıntıladığım cümleler bize o dönemde evlilik akdinin nasıl yapıldığını gösterir. Sadullah Bey’in biricik, maharetli eşi Adviye Hanım’ın yeni bir döneme adım attığı anların sözleridir. Bu sözler, aile ve toplumda kadının rolü bakımından doğacak güçlü değişimlerin ilk göstergeleri olabilir. Osmanlı dönemine ait tarihi sokakların anlatıldığı mekânlar ve mistik sokak tasvirlerini satırlarda koklamaya devam ederken aynı zamanda sosyal-kültürel yaşam biçimlerini de öğreniriz.
Yazar romanın başında bize “Sihirli Pembe Şapka” ve “Düdüklü Horoz Şekeri” adlı iki masal anlatır. Bunlar romanın büyülü havasını açıklamaya yaramıştır.
Evde sevgi görmediğini düşünen Nerime yanlış bir karar sonrası, kaçarak evlenir. Şiddet ve eziyet gören kadın karakter, bir çocukla baba ocağına geri döner. Gelişen olayları tıpkı film seyreder gibi heyecan ve merakla okuruz. Güçlü kadın karakterler, Cumhuriyet dönemine geçişteki yaşamsal olgular, mekânlardaki postmodern değişimler bir ressam edasıyla okuyucu önüne serilir. İki kız kardeşin yeniden yeşertmeye çalıştıkları, iflas etmiş zorlu hayatları, Osmanlı’nın yıkımı sonucunda doğan Cumhuriyet’in yarattığı etkiler gibi etki yaratır.
Penceredeki deniz manzarası büyüleyiciydi. Güneş denizin üzerinde ışıldarken fındıklı küçük lokumlar tabağa dizilmiş, mis gibi kahve kokuları odayı sarmıştı. “Evet, benim 1881 doğumlu bir kızım var. Biliyorsun, dikiş sırasında gelip sizinle konuşmuştu. En çok da seninle.” “Evet hanımefendi, Ruziye çok akıllı ve tatlı bir kız.”
Tıpkı ülkeye Cumhuriyet’i getiren liderin doğuşu gibi; 1881’de doğan Ruziye de, isminin anlamı gibi karanlığın sonunda gündüzün gelişi olmuştur iki kadının hayatına. Yaşamda duruş mücadelesi veren bu üç kadının hikâyesidir anlatılan. Hüsranla biten sevdalar, ekonomik buhranlar sonucunda meydana gelen yıkımlar ve savaşlar. Sonların ardından gelen yeni başlangıçlar…
Toplum üzerinde değişim gösteren sosyolojik, ideolojik yapı ve Batılılaşma, Aynı Yıldızın Altında’da kadın figürü üzerinden anlatılır. O dönemde de, her dönemde olduğu gibi aydın kesimin, değişimi insanlara en iyi anlattığı yer; dergiler kitaplar, gazeteler, yani edebi iletişim ağı olarak karşımıza çıkar. Sabit kadın karakterlerin yanı sıra olay örgüsüne dahil olan yan karakterler ve diyaloglar, ilerleyişteki tekrarlar, okuyucuyu zaman zaman sıksa da merak duygusu okumaya renk katar.
“Biz beyaz saçlı üç çocuğuz. Ölüm mü? Kısmet işte. Gittiğimiz yere kadar, boş verin,” dedi Nebiye.
Eser bize, her karanlığın ve varoluş sancısının, yeni aydınlık yarınlar doğuracağını bir kez daha hatırlatır. Bunu güçlü kadınlar üzerinden anlatan bu roman, okunmaya değerdir.