MAHİR EFENDİ’NİN PAPAĞANI*
Arzu Alkan Ateş’in üçüncü öykü kitabı “Mahir Efendi’nin Papağanı (2020)”, yirmi beş öyküden oluşan bir toplam. Yazın yaşamına denemeyle başlayan yazar, “Lübyana’ya Bir Bilet (2016)” ve “Hayy (2018)”dan sonra gelen bu kitapta aslında tek bir öyküyü anlatıyor. İki kızın, iki çocukluk arkadaşının, “dünyada yolunu arayan iki seyyah”ın kasabada yaşadığı çocukluk yıllarından başlayarak, büyüyüp kasabadan okumak için şehre gelişiyle sonlanıyor öyküler. Alkan Ateş, öykülerine mekân olarak kasabayı seçerken, bu dar çevre içindeki insan ilişkilerini iki kızın arkadaşlığı/dostluğu üzerinden yansıtıyor. Kitap boyunca konuşan kız çocuğu, zaman zaman diğer arkadaşının da sesini okura duyuruyor. Öykünün, türlerarasılıkla mektuba dönüşmesi söz konusu yer yer.
Çocukluk hatıraları, bellek, taşra ruhu, yalnızlık, büyüme ve var oluş sancısı, aile çatışması, karşılıksız ve yasak aşk, eğitim, aile ve bireyler arası çatışmalar, kuşaklar arası ilişkiler kitaptaki öykülerde ana temalar olarak öne çıkıyor. Alkan Ateş kendi öykü dilini kurmayı başarmış bir yazar. Teknik olarak da öykülerindeki kurmaca dünyayı sahiplenmiş bir anlatıcı. Edebiyat anlayışını şekillendiren diğer yazarlardan -örneğin Faruk Duman’dan, Oğuz Atay’dan- devraldığı dil zevkini yazdığı öykülerle derinleştirerek devam ettirmeyi başarıyor. Geleneksel anlatılardan, masallar, hâlk hikâyeleri, Dede Korkut Öyküleri gibi edebiyatımızın ana kaynaklarından da beslendiğini görebiliyoruz bu öykülerde. Zaman zaman yapılan metinler arası göndermelerle okur, Alkan Ateş’in kurmaca evrenini belirleyen ana metinlerin izini sürebiliyor.
“Kuş Ev” motifi etrafında başlayıp şekillenen öykülerde, bir kasabanın bütün sıra dışı insanları öykülerde yer buluyor kendine. Uzuların Bey Amcası, Kıl Haydar ve sevdalısı Leyla, Feyyaz, kasabanın saatçisi Mahir Efendi, Murtaza ve karısı Gülgez, İsfahan ve Hüdaverdi, Yusuf ve annesi Muhacir Lâl, Kızgınların Kemal ve karısı Sebahat, Rüçhan Öğretmen, kedi Kâtip, Karabaş, Berkant, Kocaman Efendi… Hatmi Nene, Yusuf ve Yakup Dede ise hep bir gölge gibi takip ediyor anlatıcı kızı. Bu kahramanların anlatıcı kızda bıraktığı izler ve hatırlanan anılar kalıyor geride. Karakterlerin iç içe geçmiş trajik yaşam öyküleri kızın ağzından aktarılıyor kitap boyunca. Alkan Ateş her bir karakterin öyküsünü ayrı başlık altında anlatsa da okur, tek bir öykü okumuş hissiyle kapatıyor kitabın son sayfasını.
Arzu Alkan Ateş, sıradan/basit insanların öykülerini yazıyor Mahir Efendi’nin Papağanı’nda. Yaşamın bizi savurduğu köşelerin ve tesadüflerin ortak yaz
Arzu Alkan Ateş öykülerinde masalsı ve şiirsel bir dil kullanmayı tercih ediyor daha çok. Anılara yaslanan öykü atmosferinin bunda payı büyük elbette. Düz bir zaman çizgisini takip eden öykülerin sonunda Alkan Ateş, yalnız kalan kahramanın hüznünü duyuruyor okura. Unutmak ve hatırlamak üzerine düşünürken yazar, unuttuklarını geri çağırmak için çabalayan kahramanların yanında duruyor.
Mahir Efendi’nin Papağanı, belleğin hatırladıklarını anlatmaya sözlü bir kitap. Herkesin yaşamından geriye bırakacağı onca anının içinden süzülen bir demet. Bize geçmişi anımsatacak bir tat, bir doku, bir mekân, bir eşya, bir yüz, bir sesin… Ama en çok da bir sesin öyküleri…
Yitirdiklerimizi, kaybettiklerimizi bize tekrar hatırlatacak bir sesi aramak ve duymak için yazılmış öyküler!..
(*) Arzu Alkan Ateş, Mahir Efendi’nin Papağanı, Alakarga, İstanbul, Eylül 2020.