Amerikan edebiyatının en büyük yazarlarından F. Scott Fitzgerald’ın çöküşünün anatomisi: Çatlak
Yirminci yüzyılın en büyük Amerikalı yazarlarından biri olan Francis Scott Fitzgerald’ın 1936 yılında Esquire dergisi için kaleme aldığı üç makaleden oluşan Çatlak, Ketebe Minyatür serisinden çıktı. Yazarın ölümünden sonra derlenen ve Türkçeye ilk kez çevrilen eser, Fitzgerald’ın göz alıcı başarılardan umutsuzluğa düşüşünün hikayesini anlatıyor. 44 yaşında hayata veda eden F. Scott Fitzgerald’ın 39 yaşında kendi içinde bulunan çatlağı keşfetmesiyle ortaya çıkan makaleler, satır aralarında Fitzgerald’ın yazma serüveni ve eserlerindeki baskın temaları da işliyor.
İrlanda asıllı bir annenin ve İngiliz asıllı bir babanın çocuğu olarak 1896 yılında dünyaya gelen F. Scott Fitzgerald, 1940 yılında henüz 44 yaşında hayata veda ederken ardında Amerikan edebiyatına damga vuran dört roman ve onlarca öykü bıraktı. Fitzgerald’ın 1936 yılının Şubat, Mart ve Nisan aylarında Esquire dergisi için yazdığı üç makaleden oluşan Çatlak adlı eseri Ketebe Yayınları tarafından okurla buluşturuldu. Çatlak, Yapıştırma ve Özenle Bakmak isimlerini taşıyan makaleler, Fitzgerald’ın iç dünyasındaki dalgalanmaları ve düşüşünü anlatıyor.
İnsanın varoluşuyla ilgili kadim soruların peşine düşen yazarın bireysel çöküşünü destekleyen savaş, ekonomik buhran, değişen ilişki biçimleri gibi toplumsal değişimler de Fitzgerald’ın yazılarında kendine geniş yer buluyor.
“Hayat, on yıl evvel büyük ölçüde kişisel bir meseleydi. Emeklerin boşa gittiği duygusu, savaş- ma zorunluluğu duygusu ve başarısızlığın kaçınılmaz olduğu inancına rağmen yine de “ba- şarma” kararlılığını göstermek lazımdı ve her şeyden önemlisi de geçmişte değiştiremeye- ceklerimiz ile geleceğe duyduğumuz umutları dengede tutmak gerekiyordu. Eğer bunu evde, işte ve kişisel yaşamımda tüm genel sorunlara rağmen yapabilirsem, işte o zaman güçlü bir şekilde hiçlikten hiçliğe fırlatılan bir ok gibi atılan egom yer çekimi kuvvetiyle aşağı inebilirdi.”
Bu kurgudışı metinler, yazarın yaşadığı buhranla birlikte insani özelliklerinden vazgeçme denemelerini ve içinde yaşadığı topluma sırtını dönme çabalarını da gün yüzüne çıkarıyor.
“Yazar olmaya devam etmek zorundaydım çünkü tek yaşam biçimim oydu, ama insan olma çabalarımın hepsini durdurabilirdim; kibar olmak, adil olmak ya da cömert olmak. Etrafta bunların yerine geçebilecek bir çok sahte bozuk para vardı ve onları beş kuruşa alabileceğim bir yer biliyordum. Otuz dokuz senelik iyi gözlemci bir göz süte su katılıp katılmadığını, şekere kum eklenip eklenmediğini anlar ve pırlanta yerine sahte elmas, taş yerine alçı kullanıldığını bilir. Artık kendimden daha fazla vermeyecektim, fedakârlık bundan böyle yasa dışı ilan edilmeli ve ona yeni bir isim verilmeliydi: “İsraf”.
F. Scott Fitzgerald’ın bir bakıma yazma serüveni ve duygusal iniş çıkışlarının eserlerini nasıl beslediğini anlatan Çatlak, gösterişli bir yazarın yükselişi ve düşüşü arasındaki derin yarıklardan oluşan otoportresini okura sunuyor. Yazdığı romanlardan fırlamış bir kahraman gibi konuşan Fitzgerald’ın yazılarını okurken hayatın kurguyu beslediği kadar kurgunun da hayatı dönüştürdüğüne bir kez daha tanık oluyorsunuz.
“Geçmişteki mutluluğum bana her zaman büyük bir coşkuyla gelmişti ama onu en yakınımla bile paylaşamamıştım, onunla birlikte sessiz sokaklarda ve yollarda yürümek zorunda kalmış ve onun parçalarını kitaplarımdaki küçük küçük satırlarıma damıtmıştım, aslında mutluluğumun ya da hayal yeteneğimin (ya da her neyse) bir istisna olduğunu düşünmüştüm. Doğal bir şey değildi, en az ekonomik patlama kadar sahteydi ve yakın zaman deneyimlerim bu büyük “Ekonomik Patlama’nın” bitişiyle tüm ulusu etkileyen umutsuzluk dalgasına paralel gidiyordu.”