Demini almış şiir gibisi yoktur. Şiirini demlemeyi bilen şair gibisi de. Sabırsızlıkla bilenen insan hem kendini yaralar hem başkasını… Şairse, bir kayanın üstünde oturur ve hiç unutmaz, o kayanın altında acı acı mırıldandığını Tanrı’nın şarkısını. Betül hem iyi bir şair, hem iyi bir arkadaştır. Bir arkadaşı gibi değil, bir okuru olarak söylüyorum bunu. Şairin okuruyla arkadaş olması, bir eliyle zehir, bir eliyle panzehir uzatmasıdır. “İyi arkadaş” basit bir cümle gibi durabilir. Bazen arkadaşlar anne baba gibidir. Bazen herkesin, her şeyin boşluğunu ancak bir kitap doldurabilir. Bazen bazı basit cümleler içine bütün evreni alabilir. Berrak, usul usul… H/iç bulandırmaz. Sabırlı. Yaranın üzerinde kanayan yaratanın eli gibidir. Belki denize hiç varmaz, boğulmasın diye nehir. Öylece başıboş akıp gidebilendir. Zaten iyi şiir, şairin içindeki iyilikten gelir. Her gece sizinle aynı eve girer, her sabah sizinle aynı evden çıkar. O insanın yüreğini, aklını genişleten dizeleri olmasa, dünya sandığımız kadar büyük değildir. Göl dediğin de hep aynı yerde durur, ama çok derindir. İsterse hayat vaat eder, isterse boğabilir.
“söyle nehir duydun mu şarkıyı
duydu mu çalı çırpın, balığın yaprağın?
cevap vermiyorsan bana dallar insin göğsüne
kurusun yatağın senin, varama denizine
perim söylüyordu şarkısını
ben attım kendimi senin içine”
Şiir her zaman tok bir söz, masalarda patlayan deli bir yumruk değildir. İç dökmektir, özlenen eski bir mekteptir. Bir avluda bir ihtiyarın yüzünü rüzgârın tatlı tatlı eskitmesidir. En eski sevgilinin tutulmuş, bitmez yasıdır. Yüzeyde bir yetişkinin çıkmazı, çok diplerde küçücük bir çocuğun kocaman yalnızlığıdır. Durup dinlesen, sanki içinde ağlayan bir kimsesizin sesidir. İyi şair herkesle yüreğini konuşturabilen insandır. Issızın, tenhanın birden bire yeşerip insana hayat vermesi gibidir. İyi şiir bazen ipe götüren, bazen ipten adam alabilen şiirdir. Çatlamış bir duvardan fışkıran hayat dolu bir sarmaşıktır. Bazen sarmaşıklar da elini ayağını bağlar insanın, boynuna dolaşır. Bazen iyi şiir deli kemanlar, kesik sazlar gibidir. Eli tellerine değince okurun sanki yüreği paramparça olur. Unutmanın Kısa Tarihi, kalabalık evlerden bir başına çıkanların oturup avlularda söylediği bir şarkı gibidir. Bazıları caz sever, bazıları türkü. Betül ne yapmış nasıl yapmış bilinmez, bu kitabı herkesin kendi sesiyle söyleyebileceği şekilde kaleme almış. Ben bazı dizelerde bir köy yolunda buldum kendimi. Sanki ıssız bir tepeden bir başıma baktım kalabalığın ayakları altında ezilen bir şehre. Fırından yeni çıkmış ekmek kokusu tüttü burnumda. Bazen dünyanın en büyük sofrasında bir başıma kaldım, yutkunamadım sanki. Uyanınca uykudan, yalnızca ayaklarımın değdiği sular boğar gibi oldu beni. İçli ezgilerin sesini duydum bazı şiirlerinde… Bazı dizelerinde oturup bağıra bağıra türkü söyledim. Bazı şiirlerinde evi terk ettim, bazı şiirleri beni geri getirdi eve. Öyle sabırla dokumuş ki şiirini, parmağımın ucuna değmiş bir iğne ucuyla dünyanın en büyük acısını çektim sanki. Bazı dizelerinde et tırnaktan ayrılır gibi oldu. Gibi. Kanadı üstelik. Bazı dizelerinde oturup ağlamak istedim, başımı yaslar gibi annemin dizlerine. Sanki bir kiraz ağacında asılmış buldum kendimi.
“ ve o
son bakışta kara bir siluet gibi kara
kalmak istemedim onun toprağında
kabuk nasıl çürür gördüm çünkü
azalmaktaydım kalbimden ona baka baka
sevgilimdi. ömrümün sonunda duran kara taş.
sabaha çıktığımda beni bu ağaca as derdim
beni bu ağaca kiraza as”
Her şairi, her şiiri piyasa koşullarına, dönemlere göre değerlendirebilirsiniz. Betül’ün şiiri kendi başına bir şeydir. Unutmanın Kısa Tarihi, her okuyanın kendisine kesinlikle ait bir şeydir; en bet seslerle bile yükselse, onlara kendi kadife sesinden bir elbise daha dikecek şiirler içerir. Belki bir roman da olabilirdi, bir öykü de. Ama yalnız şiirdir insanın içini acıtan şeylerin tesellisi. Betül Dünder, bu kitabıyla ne bir döneme hapsedilebilir, ne de edebiyat piyasasında basit bir değerlendirme konusu olabilir. Yazılırsa yeniden bir insanlık tarihi, işte ancak orada artık istenirse unutulabilir bir cümlede anılabilir. Daha önceki kitaplarıyla da adından söz ettirebilir. Ayna Yorgunluğu, Başka Dünyalar İçinde, Şairler Arasında Kadın Olmak: Konuşmalar Kitabı’yla da. Ancak; 2002’de Yaşar Nabi Nayır ödüllerinde, o zamanlar “dikkate değer” denen şair Betül Dünder, Unutmanın Kısa Tarihi ile bugün ve bundan sonra dikkati delip geçen şair olarak anılabilir. Unutmanın Kısa Tarihi içindeki her bir şiir, her bir dizeyle sanki bir roman, bir dönem filmi gibi gelişmiş. Ben bir şair, bir eleştirmen değilim. Ben ancak sevdiğim bir kitaptan, dilini kavrayabildiğim bir şairden söz edebilirim. Bunca şeyden sonraysa ancak şunu ve sadece bir kere söyleyebilirim, “arayın, bulun bu kitabı!”
“kabuk değiştiriyordum ve bunu görecek yoktu kimsem
o yüzden sadece sana yazmak gövdemi iyileştirebilir
kalbimi yerine yerleştirebilirdi
ve sen herkesten iyi biliyordun artık kalbimin yerini”
Ayfer Feriha Nujen
değerli şair Betül Dünder’inde sizinde o güzel yüreğinize sağlık🙏☘