Ayfer Savaş Aydın’la Destek Yayınları etiketiyle okurla buluşan romanı “Rıza” hakkında konuştuk.
Serkan Parlak: Ayfer Hanım, ilk romanınız “Rıza” geçtiğimiz günlerde Destek Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Kurmaca türlerle olan ilişkiniz, yazma serüveniniz ve ilk kitabınızın ortaya çıkış sürecini sizden dinleyelim.
Ayfer Savaş Aydın: Yazma yolculuğum 2020 Aralık ayının ortalarında başladı. O tarihlerde uzun süredir raporlu olduğum için evdeydim. Raporlu olma sebebim 2017-2019 yılları arasında yaşadığım hastalık süreçlerimdi. O süreçlerde üç farklı kanser vakasıyla karşılaşıp dört kez ameliyat oldum. Hastalık sürecinde sığındığım dostlarımsa kitaplarımdı. Her bir kitapta ayrı dünyaları keşfettim. O dünyalarda acılarımı unutuyordum. Kitapların dünyasında gezinirken çocukluk hayalim olan kitap yazma isteğim de bir taraftan alevleniyordu. Sosyal medyada gezinirken “MasterCamp” adlı eğitim platformunun reklamı ile karşılaştım. Reklamda “Usta Yazarlarla Yazarlık Akademisi” başlıyor diye yazıyordu. Altındaki açıklamalarda ‘Yazarlık hayali olanlar’ ifadesi beni çekmişti. Birbirinden değerli hocalarımızla dokuz aylık bir yolculuğa çıktık ve eğitimin sonucunda çıkan “Gücüne Gelsin” adlı kolektif kitapta ilk öyküm “Hayatın Sınavları”nda kanserle ilgili yaşadıklarımı, mücadelelerimi anlatıp benimle benzer süreçleri yaşayanlara umut olmak istedim. Bu süreçte yazarak başkalarına umut kendime de şifa olduğumu gördüm. Ardından eğitimlerde tanıştığım değerli hocam Hakan Akdoğan ile Studio Gaia eğitim platformu çatısı altında 2021 Haziran ayından 2023 Ekim ayına kadar yazı, derin okuma, disiplinler arası derslerini takip ettim. Bu süreçte 2022 yılında “Eylül” adlı kolektif kitapta “Yeniden Doğuş” adlı ikinci öyküm yayınlandı.
Bütün bu birikimlerim neticesinde 2022 Eylül’ün de en büyük hayalim olan kendi eserimi üretmeye karar verdim.
İlk kolon kanseri teşhisi konulduğunda onkologumun ailede kanser hikâyesi var mı sorusuyla dayımla aynı kanseri yaşamanın tuhaf gururunu hissettim. Dayımı 1980 yılında kolon kanserinden kaybetmiştik. O zamanlar dayım yirmi dört, bense sekiz yaşındaydım. Dayımın kaybı ailemiz için büyük bir travmaydı. Yıllarca hiç konuşulmadı. Sadece her evde çerçevelenmiş siyah beyaz fotoğrafları vitrinleri ve duvarları süslüyordu. Hastalık sürecinde ölümle burun buruna geldiğimde, ölümün bu dünyadan gidiş kadar basit ama giderken bırakılan izler kadar önemli olduğunu hep düşündüm. İlk eserimde, bu dünyada birçok iz bırakmış ancak bu izleri ben dahil birçok insanın bilmediği dayımı yazmak, onu her eve konuk edip, sıcacık kalplere yerleştirmek ve böylece ölümsüzleştirmek istedim.
Serkan Parlak: Her ne kadar okuma ve yazma deneyimleri, işçilik ve gözlem gücü önemli olsa da romanınıza başlarken ilham kaynaklarınız neler oldu? Bu soruyla ilişkili olarak şunu da sormak isterim, romanınızın taslaklarını nasıl oluşturdunuz?
Ayfer Savaş Aydın: En büyük ilham kaynağım içimde nedenini bilmediğim dayıma karşı hissettiğim tarifi mümkün olmayan büyük sevgiydi. Ayrıca, kırk iki sene boyunca hiç konuşulmayan, yok sayılan bir insana karşı vefa borcumu ödeme isteğim de benim için büyük motivasyondu. Yaşadıklarım ölümün çok yakınımda olduğunu öğretmişti. Bizler de bu dünyadan gittiğimizde onu hatırlayacak bir nesil artık kalmayacaktı.
Dışarıdan bakıldığında ‘RIZA’ biyografik roman gibi düşünülebilir. Ancak biyografik romandan çok daha ötesi. O aynı zamanda dönem, aşk, kişisel gelişim konularını da içeren mücadele ve umudun romanı.
‘RIZA’yı yazmaya karar vermemden bir ay sonra annem abimden gelen bir poşet dolusu mektup gönderdi. İlk defa görüyordum mektupları. Dayımın üniversite yıllarında, ilk mesleğe atandığı yerde, hastanede, hastalık sürecinde annemlerle, arkadaşlarıyla ve hayatının aşkıyla karşılıklı mektuplaşmalarının hepsi koca bir poşetin içindeydi. Merakla günlerce gözyaşları içinde mektupları okudum. Mektupları okudukça karşımda dayım ve kitabın süreci kafamda şekillenmeye başlamıştı. Ancak yeterli değildi. Kahramanımın fiziksel özelliklerinden, kişisel özelliklerine kadar her şeyini bilmem gerekiyordu. Sekiz yaşındaki minik Ayfer’in hatırlamadığı o kadar çok şey vardı ki. Üstelik bilgileri alabileceğim kaynaklarım da çok sınırlıydı. Bunları düşünürken dayımın her ölüm yıldönümünde fotoğraflarını paylaşan, sevgiyle anan arkadaşına ulaşmak aklıma geldi. Onun sayesinde kırk civarı dayımın arkadaşına ulaştım. Her birine ve ailemizdeki kişilere iki yüzden fazla soru hazırlayıp gönderdim. Saç renginden, boyuna, sevdiği yemeklerden, yaşam tarzına, okuduğu kitaplardan, dinlediği müziklere kadar aklıma gelen, kahramanımı tanımama yarayacak sorulardı bunlar. Bu sorulara cevaplar geldikçe dayımın karakteri, kitabın şekli yavaş yavaş kafamda oturdu.
Serkan Parlak: Elinizdeki malzemeyi kurgu için yeniden üretip dönüştürürken nasıl bir süreç işledi; mekânlar, atmosfer, diyaloglar ve özellikle roman kişileri söz konusu olduğunda.
Ayfer Savaş Aydın: Mektuplar, sorularıma aldığım cevaplar ve o dönemin toplumsal yapısını anlamak üzere okuduğum kitaplar, internette yaptığım araştırmalarla yol haritamı belirlemeye başladım.
Serkan Parlak: Romanların başlangıcı ve sonu zordur. Romanınızın başlangıç ve sonunu nasıl yazdınız?
Ayfer Savaş Aydın: Dayımın vefatında hafızama kazınan, ölümün çaresizliğini, seven kadının acı ve öfkeyle karışık ruh halini, bir parçasına tutunmak isterken geride kalan kokusuna sığınan tükenmişliğini, isyanını içeren o korkunç sahne, romanımın hem başlangıcı hem de bitişi oldu.
Serkan Parlak: Dayınız sizin için çok özel bir karakter, hastalığı dışında sizi en çok etkileyen kişisel özellikleri nelerdi?
Ayfer Savaş Aydın: İçimdeki sevginin sebebi olan karakteri. Hassas, naif ruhunun yanında inandıkları uğruna engellerle, zorluklarla ve hastalıkla mücadele edişi ve pes etmeyişi. Kurduğu dostluklar, kırk iki sene onca adamı ağlatacak şekilde bıraktığı izler, yirmi dört yaşına sığdırdığı büyük işler hayranlığımı katlayarak artırdı.
Serkan Parlak: Dayınız hayatta olsaydı nasıl bir yaşam sürerdi sizce?
Ayfer Savaş Aydın: Öncelikle güzel bir ailesi olurdu. Hayatını da ideallerini yaşatacak şekilde şekillendirirdi. Bizler de eksik kalmaz tam olurduk. Ailedeki mutluluk seviyesi katlanırdı eminim.
Serkan Parlak: Romanınız için editöryel katkı dışında farklı kişilerden yardım aldınız mı?
Ayfer Savaş Aydın: Romanımın başlangıcından itibaren kurs hocamın koordinesinde iki arkadaşımın daha yer aldığı her hafta dersimiz vardı. Yazdıklarımızı okuyup değerlendiriyorduk. Hocamın dinlediğinde verdiği tepkiler motivasyonumu artırıyor, derin bilgi dünyasındaki tecrübelerinden çekip çıkardığı bir kelime bile akışın başarısına sebep oluyordu.
Serkan Parlak: Ayfer Hanım, başucu kitaplarınız nelerdir? Yazmaya devam edecek misiniz?
Ayfer Savaş Aydın: Son yıllarda kitap okuma yelpazem oldukça genişledi. Rahatsızlığımdan önce mutlu sonla biten romanları okumayı seviyordum. Danielle Steel’in hayranıydım. Takip ettiğim yabancı yazarlarla birlikte Zülfü Livaneli, Nermin Bezmen ve Ayşe Kulin o dönemde okuduğum yerli yazarlarımızdan bazıları. Rahatsızlığımla birlikte kanserin neden beni bulduğunu, bana ne anlatmaya çalıştığını düşünmeye başladım. Bu süreçte çok fazla kişisel gelişim kitaplarını da listeme dahil ettim. Ardından başladığım yazma sürecinde hocalarımın tavsiye ettiği kitaplara yoğunlaştım. Dönemsel tercihlerim de değişebiliyor. Mesela RIZA’yı yazarken o kuşağın ruhunu anlayabilmek için çok fazla o dönemi anlatan kitaplar okudum. Ayrıca dayımın mektuplarında okuduğunu belirttiği kitapları, arkadaşlarından ve nişanlısından öğrendiğim onlar için tavsiye ettiği kitapları da alıp okudum. Üniversitelerde okuduğum bölümlerle ilgili de çok fazla kitap okuyorum. Bir yazarın bir kitabını okuduğumda o yazarın ulaşabildiğim tüm eserlerini okumak gibi bir huyum var. Yeni yazarları, yeni çıkanları da keşfetmeyi seviyorum. Kitabı yeni çıkan bir yazar olarak bunun da ne kadar önemli bir davranış olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Tabi ki her kitapta duyguya giremiyorsunuz. Bazıları çok sürükleyici bazıları da zorla bitiyor. Ama her yazarın bir şansı hak ettiğini düşünüyorum. Bu yüzden başucu kitabım sürekli değişiyor.
Yazmaya devam ediyorum. Şu sıralar kız çocukları yararına çıkaracağımız kolektif kitaplara öykü yazıyorum.