HEY SEN NE GÜZELSİN KAVGAMIZIN SANATÇISI VEDAT TÜRKALİ!
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Bin bir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniye’nde güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri
Sanatçılar bu dünyaya bir misyonu gerçekleştirmek için uğrar, gökyüzündeki yıldızlar gibi hem gecenin aydınlanmasını sağlar hem de arkalarında düşünce evrenimizi şekillendiren silinmeyecek izler bırakırlar. Sevgili Vedat Türkali de hem aydın kimliği hem insani duruşu, ödünsüz yaşamı ve tabii kalemi ile bu yazarlar arasında benim için.
Sebahat Altıparmakoğlu, Vedat Türkali 100 Yaşında adlı kitabında büyük sanatçıyı şu cümlelerle tanıtıyor: “29 Ağustos 2016’da sonsuzluğa uğurladığımız Vedat Türkali, yaklaşık bir yüzyılın hem sanığı hem tanığı hem de yol göstericisi olmuştur. Yaşamı boyunca ödünsüz, cesaret ve kararlılıkla emekçilerden ve ezilenlerden yana olmuş ünlü bir yazar, aydın ve siyasetçidir.”
Vedat Türkali’nin başyapıtı sayılan Bir Gün Tek Başına romanının, en iyi on roman arasında olduğunu söyleyen Ömer Türkeş: “Romanlar artık sarsmıyor, vicdanları huzursuz etmiyor, isyana çağırmıyor.” diyor. Vedat Türkali’nin romanlarını, özellikle Bir Gün Tek Başına adlı romanını Fethi Naci de şu cümleleri ile ayırıyor benzerlerinden: “Bir küçük burjuva aydını denebilir Kenan için, ama sadece bir küçük burjuva aydını değil. Sosyalist bir devrimci genç denebilir Günsel için, ama sadece sosyalist bir genç devrimci değil. Madrabazın teki denebilir Rasim için, ama sadece madrabazın teki değil. İyi bir ev kadını denebilir Nermin için, ama sadece iyi bir ev kadını değil… Hiçbir şey ak ve kara diye ayrılmaz Vedat Türkali’nin romanında; o karmaşıklığı ve bütünselliği içinde verir insanları; şemalardan, ilkel neden-sonuç ilişkilerinden kurtarmıştır romanını.”.
İkinci Dünya Savaşı ve TKP tarihine tanıklık eden kişi kadrosu ile karşımıza çıkan Güven… TKP ile bağı olan ve romanda anlatılan süreçlere benzer süreçleri yaşayan birçok kişi için anlamı büyük bu romanın. 80 Darbesi öncesinde TKP içinde yer almış bir yakınımın, Güven’i okurken gözyaşlarına hâkim olamadığını duyduğumda anlatmaya değer yılların, anıların, süreçlerin anlatıcısı olmanın ve tarihe not düşmenin ve o zamanları yazarak tartışmaya açmanın hem bireysel hem de toplumsal düzlemde önemini de daha iyi kavramıştım.
Vedat Türkali’nin seksen beşinci doğum günü Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde kutlanmıştı. Sinema, tiyatro ve edebiyat sanatçılarının yer aldığı gecede Atıf Yılmaz, Demirtaş Ceyhun, Türkan Şoray, Sönmez Atasoy, Celal Başlangıç, Ertem Göreç, Mihri Belli gibi çok sayıda sanatçı da konuşma yapmışlardı. O geceye katılmak benim için tarifi imkânsız bir heyecan ve mutluluk demekti. Akın Birdal, o gecede yaptığı konuşmasında, ‘Biz kendimizi çıkışsız hissettiğimizde ilk başvurduğumuz insan Vedat Türkali’ydi’ demişti. Bu cümle Vedat Türkali’nin hem siyaseten hem de edebiyat ekseninde durduğu yeri gösteren çok değerli bir cümle. Her ne kadar Vedat Türkali, bir söyleşisinde, “Ben şiirden çok iyi anlarım. Çok da kullanırım. Ama şiiri anlamak başka bir şeydir, şair olmak başka… Nazım varken, Yahya Kemal varken insan şiirden ürker.” dese de Bekle Bizi İstanbul şiiri büyük kitlelere umut oldu. Kalemini haklıdan ve ezilenden yana kullanmak, bu tercihin karşısına çıkardığı zorlukları göğüslemek, şikâyet etmemek, kaçmamak, güçlü olana sığınmamak kısacası ilkeli olmak her sanatçıda görebildiğimiz bir durum değil ne yazık ki. Bu yüzden Vedat Türkali, Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz, Gülten Akın, Sabahattin Ali sadece isim değil bir duruşun kavrayışın simgesi aynı zamanda.
Vedat Türkali, doksan yedi yaşında bir yıldız gibi dünyamızı ışıtarak hayata gözlerini yumdu. Üretken, saygın, tutarlı, duyarlı bir aydın kimliğine sahip olan çok değerli bir yazarımızı kaybettik. O günden bu güne dünya değişti, şartlar değişti, gündem değişti; sanat değişti, insan değişti. Dijital dünya ve kapitalist düzen ahtapotun kolları gibi sardı çevremizi. İşte bu ortamda değişmeyen tek şey belki de nefes alabilmek ve umut edebilmek için sığındığımız edebiyat ve sanattı. Sevgili Vedat Türkali’ye, istibdat döneminin baskıcı ortamını sembolleştirerek anlatan Sis şiirinin şairi Tevfik Fikret’e ithafen yazdığı İstanbul şiirinin ünlü dizesiyle seslenerek bitirmek istiyorum:
Hey Sen Ne Güzelsin Kavgamızın Sanatçısı Vedat Türkali!