MELTEM TERZİOĞLU’NUN KALEMİNDEN “HİÇ KİMSENİN DÜNYASI”NA YOLCULUK
Imagine all the people
Living life in peace
You may say I’m a dreamer
But I’m not the only one
Hayal edin/Bütün insanların barış içinde yaşadığını
Bir hayalperest olduğumu söyleyebilirsiniz/Ama tek hayalperest ben değilim
Sözleri Yoko Ono ve John Lennon’a ait olan bu şarkıyı bilmeyen yoktur. “Lennon şarkıyı “din-karşıtı, milliyetçilik-karşıtı, geleneklere karşı ve anti-kapitalist fakat şeker kaplı olduğu için kabul görmüş” olarak tanımlar. Şarkıda Lennon, insanlara “İnsanların sahip olduğu tek şeyin barış ve özgürlük olduğu bir dünyayı hayal edin!” diye seslenir.
Meltem Terzioğlu’nun İhtiyar Patrick adlı öyküsünde alıntıladığı Imagine şarkısının sözleri, kitapta yer alan on iki öykünün neredeyse tamamının çıkış noktası olan temalara uygun bir altyapı barındırmaktadır. Sınıfsal farkların olmadığı, insanların barış içinde yaşadığı ve birbirlerinin görüşlerine saygı duyduğu, engelli bireylerin göz ardı edilmediği, hayvan haklarına duyarlı bir dünya. Hepimizin özlediği, hayal ettiği gibi…
Meltem Terzioğlu’nun Rögar Deliği adlı öyküsünü okurken Orhan Veli Kanık’ın Kitabe-i Seng-i Mezar adlı şiiri aklımdan geçti. Şiirde geçen “nasır” sözcüğü, şiir yayımlandıktan sonra epey bir gündem olmuş hatta Yusuf Ziya Ortaç bu kelimeyi şiirde kullandığı için Orhan Veli’yi eleştirmiş Nurullah Ataç ise desteklemişti. Tartışmanın sebebi şiirde “nasır” gibi bayağı bir kelimenin kullanılıp kullanılamayacağı sorusuydu. Öyle ya, Eski Yunan trajedilerinden günümüze seçkin sınıfın dilini yansıtan ve 19. Yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan Dekadanlara kadar uzanan bir tartışmanın odak noktasıydı şiir dili. Fransa’da yeni ve anlaşılmaz imgelere yer veren sembolist şairlere Dekadan denmiş, Servet-i Fünûn şairlerini bu tür arayışlarına karşılık suçlamak amacıyla da bu kelime kullanılmıştı.
Şiirin sınıfsallığına vurgu yapan Garip Akımı şairleri, seçkin şiir dilinin yerine halk/sokak dilini yerleştirerek şiirimizde yepyeni dönemin başlamasını sağlamışlardır. Şiirde başlayan bu yeni dönem, olay çevresinde gelişen metinlerde de karşılığını bulmuş, öykü ve romanda da halkın anlayacağı dille yazılan ve toplumsal konuların ele alındığı eserler ortaya çıkmıştır.
Meltem Terzioğlu’nun ilk hikâye kitabı olan “Hiç kimsenin Dünyasında” da öykülerin ortak özelliği olarak bu eğilimin sürdürüldüğünü söyleyebiliriz. Evsizler, yoksullar, sokak hayvanları, engelli bireyler öykülerinin ana kahramanı olarak karşımıza çıkarken aşk, aldatma, sanal ortam ve aile ilişkileri gibi insanlık hâlleri de öykülerinde yer bulmuştur. Öykülerinde günlük konuşma dilini, yerel söyleyişleri ve yer yer şiirsel bir anlatımı kullanan Meltem Terzioğlu’nun kullandığı üslûptan doğru yazarlardan beslendiği anlaşılmaktadır.
Kitapta yer alan öykülere kısaca bakacak olursak; Rögar Deliği adlı öykünün ana kahramanı bir evsiz. Öyküde güvenlik görevlisi kadının merhameti ile kalabalıkların duyarsızlığı arasında sıkışıp kalıyoruz. Zavrak adlı öyküde engelli bir genç kızın bir kuşun rehberliğinde yaptığı yolculuk sonucunda umutsuzluğunun umuda dönüşüne tanıklık ediyoruz. Yersiz Yerinde adlı öyküde, sokakta yaşayanlar konu ediliyor. Sevimli, Munis, Güzel Hayvan; Ah Astragan!da zenginlik-yoksulluk çelişkisi bir kürk sembolü üzerinden aktarılıyor. Yoksul mahalle tasvirlerinin üzerine kurulan Para üstü adlı öyküde çocukluğumuza ait pek çok anıyı gülümseyerek hatırlıyoruz. Mahalle bakkalının aşık olduğu kızın başkasıyla evlenmesine tanık olmasının hüznü ile dedesinin kaybolan köstekli saatinin bulunmasının sevincini birlikte yaşıyoruz öyküde. Ceviz İçi adlı öykü, sanal ortamda başlayan birliktelikleri ele alıyor. Anne Kokusu bir yavru köpek ile annesinin kader ortaklığının acı hikâyesini anlatıyor. Üç Gün, İki Gece, Bir Veda ise buram buram İzmir kokan bir öykü…Öyküde cinsel tercihi nedeniyle babası ile sorunlar yaşamış bir gencin babasının ölümünden sonra küllerini taşıdığı urne ile İzmir sokaklarındaki yolculuğu ve babası ile hesaplaşması anlatılıyor. “Kökleri dışarıda kalmış aşkı toprağa gömmek gerek.” cümlesinin geçtiği İhtiyar Patrick ise, bir tiyatro sahnesi ile psikiyatri servisi arka fonunda anlatılan bir aşk/cinayet öyküsü…
Hiç kimsenin Dünyasında adlı öykü kitabında yer alan öyküler, aslında hepimizin dünyasında olan ortak duyarlılıkları konu ederken yine bu ortak duyarlılıkları anlatagelmiş Orhan Kemal, Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Veli gibi sanatçılarımızı da hatırlatmaktadır bize. Sanatçının yaşadığı topluma sırtını dönemeyeceği, duyarlı yapısı gereği yaşanan acıları, haksızlıkları, çelişkileri anlatmadan edemeyeceği gerçeğinin en güzel örneklerinden biridir Meltem Terzioğlu’nun öyküleri. Gülten Akın şiirinde dediği gibi “Durup ince şeyleri anlatmaya/Kimselerin vakti olmasa da…” ne mutlu ki Meltem Terzioğlu ve onun gibi pek çok genç yazarın vakti var.