SİMURG’UN KANADINDAN YAYILAN IŞIK: MANTIKU’T TAYR
“Gizlilik ‘keşfedilme özlemi’ çeker.”
Ali Şeriati
Fethi Naci’nin dediği gibi “Edebiyat; söylenenden söylenmeyeni çıkarma sanatıdır.” Bu yüzden edebi eserlerde doğrudanlıktan çok imge, metafor ve mazmunlarla -adına ne derseniz deyin- anlamı gizleyen dolaylı bir anlatım vardır ve aslında okuduğumuz metinlerde bizi çeken de budur. Semboller, alegoriler, imgeler açıldıkça anlam ortaya çıkar ve Fuzuli’nin söylediği gibi sözler sedefin içinde gizlenen birer inciye dönüşür: “Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî’nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp su (damlası) gibi birer inci olmuştur.”
“Daha ne söyleyeceğim ki? Dalda bir gül vardı, onu da kopardım, söz bitti…”
Mantıku’t Tayr; İranlı ünlü şair ve mutasavvıf Feridüddin Attar’ın kaleme aldığı beş bin civarı beyitten ibaret olan ve Gülşehri tarafından Türkçeye aktarılan ünlü bir mesnevidir. Feridüddin Attar neredeyse ömrünün tamamını Tasavvuf yolunda harcamıştır. Tasavvufu kavrayış biçimi ile Mevlana’yı etkilemiştir. Mevlana, Attar’ı Aşıkların önderi saymış ve Hallac’taki nurun onda tecelli ettiğini söylemiştir. Feridüddün Attar’ın Tasavvuf ve onun merhalelerini anlatmak için alegorik bir anlatımı ve iç içe geçen küçük hikayeleri seçmesi de Mevlana’yı etkileyen önemli yönlerindendir.
Mantık, Arapçada “söylemek, konuşmak, lisân-ı hâl ile anlatmak” demektir. ntk kökünden gelmektedir. Nutuk kelimesiyle aynı köktendir. Tayr ise kuş demektir. Tayyare kelimesi de buradan türemiştir. Mantıku’t Tayr da “Kuşların Dili “anlamına gelmektedir.
Kuşlar kendilerine bir padişah seçmek üzere bir araya gelirler. Hüdhüd Kuşu onlara yol gösterebileceğini fakat bu yolun sıkıntılı bir yol olduğunu söyler. Bazı kuşlar yolculuktan vazgeçmek isteseler de Hüdhüd Kuşu onları yolculuğa devam etmeye ikna eder. Yolculuk başlar fakat her aşamada kuşların aklını çelen ve onları aldatıp yolculuktan vazgeçmelerine sebep olan altın saraylar, köşkler, dünyevi hazlar karşılarına çıkar. Bu aldatıcı ve cazip görüntülere aldanan binlerce kuş yolculuğa devam edemez. Hüdhüd yolculuk boyunca kuşların soru ve itirazlarına cevaplar verir; önlerinde “talep, aşk, mârifet, istiğna, tevhid, hayret, fakru fenâ” denilen yedi vadinin bulunduğunu bunları geçince padişahları olan sîmurga ulaşacaklarını anlatır.
“Sen ve ben nazar sahiplerinin nazarında bir ve aynı şeyiz; iki gömlekteki bir vücut gibiyiz.”
Yola düşen kuşlar, bu yedi vadiyi aşıp Kaf Dağı’nın ardına ulaşırlar. Farsçada si:otuz murg:kuş demektir. “Otuz kuş” karşılarında SİMURG’u bulur. İran mitolojisindeki Simurg diğer adıyla Anka kuşu Yunan mitolojisinde de Phoenix adıyla bilinir. Yanan ve küllerinden yeniden doğan bu büyüleyici kuş kimine göre reenkarnasyonun, kimine göre arınmanın, kimine göre hakikâte eren insanın sembolüdür. Simurg onlara “Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz; daha fazla veya daha eksik gelseydiniz yine o kadar görünürdünüz; burası bir aynadır.”der. Gölge güneşte kaybolur ve kuşlar aradıkları padişahın kendileri olduğunu anlar.
Feridüddin Attar’a göre Hakikat âlemine vâkıf, vahdet ve ahadiyyete vâsıl olmak için akıl, ilim ve dedikoduyu bırakmak, “nasıl ve niçin”e, hatta bütün sorulara son vermek, kendini yok farzedip cismanî âlemden, bilgi gururundan, çocuksu heveslerden, her türlü aşırı isteklerden uzaklaşmak ve aşk ateşinde yanıp mutlak varlıkta yok olmak gerekir. Çünkü duyular âleminin dışında akıl ötesi gerçek, akıl üstü aşk ancak hal ve zevk ile anlaşılır.
“Love that told can be” “Ancak söylenmemiş aşklar aşktır.” William Blake gibi düşünen İslam mutasavvıflarından Şirazlı Sa’di “Aşkı pervaneden öğren, ey seher kuşu” diyerek kendi içine yolculuk etme cesaretini göstererek gerçek aşkı bulanlara sessizliği öğütlemektedir. Belki de bu durumun doğal sonucu sessizliktir. Türk Divan şiirinde bu görüşün en güzel örneklerinden biri “Cûylar kim vardılar deryaya hamûş oldular” Bu mısraında şair “ırmaklar denize varınca susarlar, Tanrı’ya ulaşanların da artık bu sırrı yaymamaları susmaları, ırmak gibi şarıldamayı bırakmaları gerekir.
Nietsche’nin aforizmalarından birinde söylediği gibi “Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar.” Yolculuklar içinde en zorlusu en meşakkâtlisi en acı vereni insanın kendi içine yaptığı yolculuktur. Kendi içine dönmeyi göze alabilen kendisiyle yüzleşmeye hazır olan ve nihayetinde hakikâtle karşılaşan insan bir bilinç sıçraması büyük bir kopuş ve arınma yaşayacak ve bu yok oluşta kendine bir çıkar yol bulacaktır. Selahattin Yusuf’un Eve Dönemezsin romanında söylediği gibi: “İşte kuyunun ucundaki ışık veya gökyüzü!”
Mantıku’t Tayr maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 28. cildinde, 29-30 numaralı sayfalarda yer almıştır.
Hüsrev Hatemi/ Love That Never Told Can Be | İsmail Hakkı Altuntaş
Kaynak:https://ismailhakkialtuntas.blogspot.com/2020/08/husrev-hatemi-love-that-never-told-can.html
Nietsche Jenseits von Gut und Böse (İyinin ve Kötünün Ötesinde)
Cogito Sayı 4