“Bu hikâye bence dünyanın en güzel aşk hikayesidir”
Louis Aragon
Cemile, Cengiz Aytmatov’un çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı romanlarından biridir. Yazar çocukluk yıllarında, savaşta yakınlarını kaybedenlere “kara kağıt” getirmekle görevlidir. Çocukluğunda ailelerin bu korkunç haber karşısındaki tepkilerine tanık olan yazar birçok kitabında bu dramı yansıtmıştır. Ayrıca babasını küçük yaşta kaybeden yazar, eserlerinde parçalanan aileler, savaş ve baskıcı rejimler nedeniyle ana-babasız kalan çocukları çokça dile getirmiştir. Cemile de bu kitaplar arasındadır.
Erkekleri savaşa giden bir Kırgız köyünde bütün iş, köyün kadınlarına ve çocuklara kalmıştır. Bu ailelerden biri de Cemile’nin kocası Sadık’ın ailesidir. Sadık, Cemile ile evlenmiş ve dört ay sonra diğer kardeşleri gibi savaşa gitmiştir. Bir kolhoz geleneği olduğu için Cemile’nin evi ile Seyithan’ın evi birleşmiştir. Seyithan ve Cemile birlikte çokça vakit geçirirler. Bir gün ekin taşımak için Küme Başkanı Orozmat, Cemile ve Seyit’ten yardım ister. Seyit’in annesi bunu önce uygun bulmaz ama sonra ikna olur. Küme Başkanı Orozmat, Daniyar’ı da onlara yardımcı olması için görevlendirir. Daniyar savaştan yeni gelmiş, içe kapanık, oldukça sessiz biridir. Savaşta yaralandığı için güçlükle yürür ama işini iyi yapar. Üçü birlikte çalışmaya başladıktan sonra birbirlerine yakınlaşırlar. Daniyar artık türkü söylemeye başlar. Türkü söylediğinde hem Seyit hem de Cemile çok etkilenir, sessizleşirler. Zamanla Cemile ve Daniyar arasında bir ilişki başlar ve Sadık’ın köye dönmesine yakın Cemile, Daniyar ile köyden uzaklara gider. Arkalarından bütün köy olumsuz şeyler söylemesine rağmen Seyit sevginin en yüce değer olduğunu bildiği için onların mutluluğunu ister içten içe. Yıllar sonra resim yapmaya tekrar başladığında ilk olarak Cemile ve Daniyar’ın resmini yapar.
Cengiz Aytmatov, küçük yaşta babasını kaybettiği için büyükannesinin yanında büyümüştür. Büyükannesinden dinlediği masallar ve hikâyeler onu hem anayurdunun kültürüne yakınlaştırmış hem de edebi dilinin oluşmasında etkili olmuştur.
“Öncelikle, doğup büyüdüğüm yer olan Talas Vadisi’nin türkü, masal ve hikâyelerini, şiirlerle yüklü efsanelerini içine alan kitapların çoğunlukta olduğu bir kütüphanem var. Bunların başında da Manas Destanı yer alıyor. On üç yaşımdan itibaren klasik ve modern edebiyatı, Sovyet edebiyatını, aynı zamanda yabancı edebiyatları bütün akranlarım gibi ben de öğrenmeye başladım.” (Aytmatov 1985: 39)
Cemile adlı kısa romanında Cengiz Aytmatov, Kırgızların anlatı geleneği ile toplum yapısı, gelenekleri, örf ve adetleri ile değerlerini yine bu toplumun yüzyıllara yayılan dilsel özelliklerini harmanlayarak yansıtmıştır.
“Cengiz Aytmatov’un eserleri, Manas destanı gibi Kırgızların ruhuna seslenen bir anlatıma sahiptir. Tarihi, örf, adet ve gelenekleri bir kaynak olarak gören Aytmatov, eserlerinde toplumsal konulara, yaşanan trajedilere sembol diliyle ulaşmasıyla da çok önemlidir. Devrin yaşanan zulümlerini, yaşanılır bir dünyanın hayalini kuran yazar bunu eserleri vasıtasıyla tüm dünyaya duyurmuştur. Evrenselliği yakalaması, “mankurt” kavramını dünya literatürüne sokması onu çağdaşlarından ayıran bir özelliktir.”
Aytmatov, Kırgız ve Kazak kültürü başta olmak üzere, savaş ve baskıcı rejimlerin etkisiyle kimliğini korumakta güçlük çeken toplumların dili, sesi ve nefesi olmuştur. Hem bu baskıların Türk toplumları üzerindeki etkilerini olağanüstü bir dil ve anlatımla tüm dünyaya göstermiş hem de bu toplulukların dili, tarihi, örf, adet ve geleneklerini eserlerinde yaşatarak sonraki nesillere aktarmıştır.
Aytmatov’un Cemile romanındaki Daniyar, Kırgız ve Kazak kültürlerindeki gezici ozanları temsil etmektedir. Türküleri ile insan ve doğayı birleştiren ozanlar aynı zamanda geçmiş ile geleceği de birleştirmekte bir nevi aktarıcılık yapmaktadırlar. Tıpkı Cengiz Aytmatov’un kendisi gibi…
“Aşk, insanı evrenin ritmine katar, kendine doğru götürür, onu kendinde kılar. Böylece insan, özgürlük ve kölelik, birey ve toplum, biyolojik başlangıç ve manevi öz gibi temel kavramları yeniden tanımlama gereği duyar.”
Eser, gelenek-evlilik-aşk çatışma üçgeni üzerine kurulmuş bir olay örgüsüne sahiptir. Cengiz Aytmatov kendisi ile aşk üzerine yapılan bir sohbette aşkı, “yaşamın temeli ve dünyanın senfonisi, geleceğin tanrıçası” olarak tanımlamıştır. Aytmatov’un Cemile romanında anayurt sevgisi ve insana duyulan aşk birleşmiştir. Ve sanatın ilham kaynağı olarak doğa, türküler ve aşk gösterilmiştir.
Romanda Türk toplumlarında kadına verilen değer ve kadının yeri konusu Baybiçe ve Cemile karakterleri üzerinden başarılı bir biçimde verilmiştir. İki evi de çekip çeviren, hamarat, hakkaniyetli, birleştiren ve çalışkan kadın karakterler gerçekçi bir şekilde eserde yerini almıştır.
Cemile’nin eşi cepheden mektup gönderir ve geleneklere bağlı olarak önce sağlığından bahseder sonra sırasıyla babasını, büyükanneyi, kendi annesini, çocukları ve köydeki aksakalları sorar. Mektubu: “Karım Cemile’ye de selam ederim.” diyerek bitirir.
“Satırlara hızlı hızlı göz gezdirerek okurdu mektubu. Ama sonuna yaklaştıkça omuzları iyice çöker, yanaklarının ateşi yavaş yavaş sönerdi. İnatçı kaşlarını çatar ve son satırları okumadan, mektubu, ödünç alınan bir şeyi iade ediyormuş gibi soğuk bir ilgisizlikle anneme verirdi.”
Yazar Cemile adlı eserinde, Kırgız ve Kazak kültüründen gelen destan, türkü, masal ve diğer anlatı geleneklerinden esinlenerek oluşturduğu bir dil kullanmaktadır. Anayurdunun topraklarını ve insanlarını şiirsel bir dil ve etkileyici bir anlatımla dile getirmiştir. Yazarın romanda, küçüklüğünden beri dinlediği masalların, destan ve efsanelerin, türkülerin izlerinin yanısıra “Baybiçe, Kiçine bala, Kiçi-apa, Aksakal, Tulpar” gibi Kırgız diline özgü ifadelerin de kullanıldığını görmekteyiz. Anayurduna ve onun tüm kültürel öğelerine beslediği hayranlığı, dili kullanırken gösterdiği özen ve coşkuda rahatça görebilmekteyiz. Romanda Danyar’ın türküsünü duyunca şunları hisseder: “Ne zaman duysam o türküyü, yere yatmak, anasına sarılan bir oğul gibi toprağa sarılmak istiyordum.”
KAYNAKÇA
Atabey İ.,( 2015),” Cengiz Aytmatov’da Çocuk, Sevgi ve Barış”, Yıl 104 – Sayı 334
Aytmatov C.,(1975), “Bir Yaz Türküsü-Cemile”, Sayı: 1830
T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2753, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1711, “Çağdaş Türk Edebiyatları-II”
Tarlacı O., (2017), Cengiz Aytmatov Eserlerinde Kadın: “Cemile” Hikâyesi Örneği, Millî Kültür Araştırmaları Dergisi (Mikad), Cilt: 1- Sayı: 2
Merhaba Aylin hanım eleştiriyi beğendim sadece son cümleniz eksik görünüyor anlam kayması yaratıyor: “Romanda Daniyar’ın türküsünü duyunca şunları hisseder: “Ne zaman duysam o türküyü, yere yatmak, anasına sarılan bir oğul gibi toprağa sarılmak istiyordum.”
“hissettiğini söyler/söylüyor” daha anlamlı görünüyor.
Merhaba Ayşegül Hanım, çok haklısınız. Düzeltme rica edeceğim. Zarif uyarınız için size çok teşekkür ederim 🌺