Tefrika yayınlarda kalmış yüzlerce yazısı, novella tarzı hikaye metinleri, yapmış olduğu söyleşiler ve kırka yakın romanıyla tüm külliyatı İthaki Yayınları tarafından yayınlanmaya devam eden, her bir kitabı çok değerli fakat buna rağmen edebiyat dünyası içerisinde -birçok yazarın başına geldiği üzere- geç keşfedilen Suat Derviş’in Şoför Mustafa romanı Serdar Soydan’ın , Suat Derviş külliyatı üzerine “Birbirinden Doğan Kadınlar ve Romanlar” başlıklı yazısı ile yayımlandı. Bu vesile ile Suat Derviş romanı Şoför Mustafa üzerine yazılmış inceleme metni için buyurun lütfen
Suat Derviş’in 1920 yılından, vefat ettiği 1972 yılına kadar kalemi hiç elinden bırakmadan yazdığı bilgisiyle tüm romanlarını düşündüğümde; Suat Derviş okundukça anlaşılır olan yazarlardandı diyebilirim. Yaşasaydı şöyle söylerdi sanırım kendisiyle ilgili sorulacak her hangi bir soruya istinaden: Yazdıklarımı okuyarak anlayın beni. Bunun için yazdım. Fikirlerimi, kendimi tam bir bütün olarak yazarak ortaya koydum her daim. Henüz Cumhuriyet ilan edilmemişken doğan; bir ülke bitti derken, bitişinden yeniden doğduğu eşik dönemine denk gelecek şekilde yetişen Suat Derviş’in yazdıklarını okudukça onun hayat, toplum, birey adına, bir kadın olarak yaşadığı ülkeyi romanlarına konu edinirken verdiği mücadeleyi edebiyat üzerinden nasıl sağladığını tam anlamıyla idrak etmek mümkün. Tefrika yayınlarda kalmış yüzlerce yazısı, novella tarzı hikaye metinleri, yapmış olduğu söyleşiler ve kırka yakın romanıyla tüm külliyatı İthaki Yayınları tarafından yayınlanmaya devam eden, her bir kitabı çok değerli fakat buna rağmen edebiyat dünyası içerisinde -birçok yazarın başına geldiği üzere- geç keşfedilen Suat Derviş eserleri sadece dönemsel bazda değil (Geç dönem Osmanlı, erken dönem Cumhuriyet) bireysel, toplumsal, kültürel, siyasal bağlamdaki oluşumsal yapıyı da önümüze koyması açısından değerlidir.
Şoför Mustafa bu romanlarından biridir ve bu eser diğer tüm Suat Derviş eserlerine olaylar, karakterler, mizansen açısından bağlayıcı unsurlarıyla da dikkat çekicidir. Karakterleriyle, kurgusuyla, insanın bilinci, iç dünyası, duyguları, ruh halleri tasvirleriyle Suat Derviş’in ustalık dönemi eserlerinden olan Şoför Mustafa, şehirde yaşamanın, ayakta durabilmenin, tutunabilmenin güçlüklerini de yansıtır. Suat Derviş o dönemi anlatan birçok yazarın aksine, -ki kendisi de aslında varlıklı/entelektüel bir ailenin ferdi olmasına rağmen- konak ve yalı yaşamlarını anlatmayı, o yaşamlardaki güçlükleri ve bunalmışlıkları anlatmayı tercih etmemiş, geçimini 24 saat boyunca uğultusu hiç dinmeyen sokaklardan sağlayan, yaşamın tüm yükünü omuzlarında taşımak zorunda kalan şoförler, seks işçisi kadınlar, sokak satıcılarını yazmayı tercih ederek yaratılan düzene karşılık sosyalist düşüncelerini de tüm açıklığı ve netliğiyle ortaya koyabilmiştir. Bu bağlamda Şoför Mustafa romanı Forforlu Cevriye, İki Kadın İki Aşk ve önümüzdeki aylarda yayınlanacak olan Gel Eve Dönelim’den sonra Suat Derviş tarafından kaleme alınmış dikkate değer eserlerinin başında gelir.
Arabasına yaslanmış şekilde, yosma Zerrin’in köşeden çıkarak kendine doğru yürüyüşünü bekleyen Şoför Mustafa ile birlikte seks işçisi Zerrin’i tanımaya başlarız. Zerrin gerçekten Mustafa gibi mi hissediyordur, hisleri aşk yönünde midir, yoksa Mustafa’nın duygularıyla mı oynuyor, onu kullanıyor mudur? Hayır, Mustafa Zerrin’e asla tam anlamıyla abayı yakmayacak, diğer şoförler gibi onun kuyusuna asla düşmeyecektir. Duygusal boşluk Zerrin ile dolacak gibi değildir ama bir saniye bile onu düşünmeden edebilse, ah bir edebilse her şey daha kolay olacaktır. Mustafa’nın fena halde tutulduğu Zerrin için artık başka bir hayat mümkün değildir. Şoför Mustafa’nın karısı Munise, kardeşi Melek ve kardeşinin arkadaşı Aysel ile birlikte romandaki kadın karakterler çoğalacak, Şoför Mustafa erkeğin baş rolde olduğu Suat Derviş’in bu anlamda en belirgin romanı olmasına rağmen kadınlar romanın ana temasındaki yerlerini güçlü bir şekilde alacaklardır. Özellikle Melek karakterinin başına gelenler, evliliği, Hacı lakaplı kocasının oğlancı olması, haftanın dört beş günü Melek’i dövüyor olması, Melek’in abisi Mustafa’nın kendini sevmediğini düşünerek tüm bu süreçlerden kendini korumadığını düşünmesi onun kötü yola, batakhanelere düşmesine sebebiyet verdiğini düşünmesi kadınların hayata dair kurdukları sebep-sonuç ilişkileri ile, erkeklerin hayata dair kurdukları sebep-sonuç ilişkilerinin zıtlıklarını da gözler önüne serer. Romanın sonuna doğru abi-kardeş arasındaki diyalog romanı kadın erkek durum tespitleri bağlamında çepeçevre sarar. Erkek varlığı sanıldığının aksine hiç de güçlü tanımlarıyla karşılığını bulmamaktadır; başrolde bir erkek olsa bile, romanın ismi bir erkeği nitelese bile. Suat Derviş sokakta canlı kanlı yaşayan, mücadele eden kadın ve erkek karakterleri üzerinden, toplumsal analizini hem ekonomik, hem sınıfsal, hem kültürel anlamda yapar böylelikle. Şoför Mustafa’nın tutulduğu Zerrin ile karşılıklı yaşadığı diyalog ve yüzleşme de aynı Melek’le yaşadığı diyalog kadar önemlidir. Suat Derviş bir anlatıcı olarak kendi yorumlarından ziyade karakterleri yüzleştirerek bu insanları kanlı canlı şekilde aramızda yaşayan insanlar olarak resmeder ve tüm şartları ile toplumsal yapıyı da böylelikle gözler önüne serer. Geçimini yazarak kazanan bir yazarın nasıl bir sosyalist olduğunu, inandığı değerleri, mücadelesini, çok sevdiği edebiyat ile olan ilişkisini bundan daha iyi nasıl gözlemleyebilirdik ki?
Şehir yaşamı ve şehir yaşamında orta düzeyin altındaki sınıflarla oradaki kadınlar ve erkekler ile ilgilenmiştir Suat Derviş. Şoför Mustafa müşterilerini almış, şehrin içinde bizi gezdirirken, taksisine binen karakterlerle şehrin nabzını tutar, bu durum romanın ana konusuna da hizmet eder niteliktedir. Kendini anlayamayan, kendi yaşamını çözememiş Mustafa taksisine binen müşterileri anlamaya çalışmak adına onları izler, haklarında düşünür. Arabasına aldığı müşterilerle Sarıyer, Rumeli ve Bebek sahili boyunca arabasını kullanan Şoför Mustafa, Kurtuluş’ta penceresi kaldırım hizasında insanların ayaklarını seyrettiği evine girdiğinde ailesi, çocukları ve karısı arasında neden böyle uçurumlar olduğunu çözemez. Şehir hiçbir şeyi eşitlemediği gibi, şehrin farklı yakalarındaki, farklı profiller kafasında düğüm olur. Şehirdeki sınıfsal farklılıklar da en belirgin haliyle serilir önümüze Şoför Mustafa ile.
Gerçekten iyi ve nitelikli olan her şeyin başına geldiği gibi, kendi döneminde de günümüz okuru tarafından da geç keşfedilmiş, değeri geç anlaşılmış kadın yazarlarımızdan olan Suat Derviş, özel hayatında da hayatla, yaşam şartlarıyla, sistemle, toplumla mücadelesi hep sürmüş yazarlarımızdandır. Siyasi duruşunu hiç gizlememiştir. İnandığı ve mücadelesini verdiği davalar uğruna hapis yatmıştır. Sadece romanlar yazmamış, kuruculuğunu üstlendiği dergiler de çıkarmıştır. Öğretmendir ve çevirmendir aynı zamanda. Feministtir. Özellikle yaşamının maddi olarak çok sıkıntılı geçtiği son dönemlerde çeviri yaparak hayatını kazanmaya çalışmış, aldığı tiyatro eğitimlerinden de faydalanarak Fosforlu Cevriye eserini Gülriz Sururi’nin de ricası ile tiyatro metnine dönüştürmüştür. Bu metin çalışması onun son çalışması olmuştur zaten.
Edebiyat ve edebiyatımız adına Suat Derviş eserlerini okumamız için birçok sebep var. Şoför Mustafa, Suat Derviş’in ustalık dönemi en yetkin eserlerinden biri olması dolayısıyla da çok değerli. Kitaplığınızda Suat Derviş kitapları için yer açınız lütfen.