Çokça tartışılmış ve üzerine düşünülmüş İkinci Yeni şiiri, ilkeleri şairleri tarafından değil çoğunlukla eleştirmenler tarafından belirlenmiş sıra dışı bir oluşumdur. Bir manifestonun bir araya getirmediği şairleriyle, İkinci Yeni’nin bir akım olmadığı hususunda fikir birliğine varılmışsa da ona atfedilen özellikler üzerinde tam bir uzlaşma yoktur. Eleştirmenlerin İkinci Yeni’yi algılayış biçimlerinin farklılığına bağlı olarak ona atfettikleri pek çok özellik arasında üzerinde en çok uzlaşılanlar, genelde bu şiirin bireyciliği, soyutluğu, kapalı dili, bilinç akışına yer vermesi ve anlamda da biçimde de bilinçli olarak yarattığı deformasyondur.
İkinci Yeni’nin en ünlü şairlerinden biri olan Edip Cansever ise birçok yazar tarafından Yerçekimli Karanfil (1957) ile İkinci Yeni düzlemine kaymış olarak değerlendirilmiştir. Oldukça deneysel olan bu kitabında Cansever, yazın hayatı boyunca sürdürmeye devam ettiği yenilik arayışını zengin hayal gücüyle besleyerek hem İkinci Yeni şiirinin en bilindik ve olgun örneklerinden bazılarını vermiş hem de kendine has üslubuyla özgün bir şiir dili oluşturmuş ve bunu eserlerine yansıtmayı bilmiştir . Yerçekimli Karanfil’de bulunan karakteristik şiirlerden bazılarının çözümlenmesiyle, Cansever’in yazınının kendine has yönleri, İkinci Yeni şiiri ile örtüştüğü yerler ve başka akımlarla içerdiği benzerlikler gözlemlenebilir.
Benzerlikler:
Cansever’in özgün ve yenilikçi şiirinden bahsettik. Bu, bazı eleştirmenlerin onu suçladığı gibi şairin gelenekten tamamen koptuğu, geçmişten gelen etkilere tamamen kapalı olduğu anlamına gelmiyor. Yerçekimli Karanfil’de bulunan “Aaaa” şiiri, Garip akımının somut anlatıma ve söyleyiş rahatlığına rastlanılan şiirlerine benziyor.
“Bir Süleyman gördüm hiçbir yanı kımıldamıyor
Oturmuş bir iskemleye
Pek de oturmuşluğu yok iskemle ayaksız
O nasıl şey, bu adam soyut mu ne?
Baksan bir ilgisi var elleriyle
Uzamış, uzamış, uzamış doğrusu elleri
Sevmeye domuzlanıyor gittikçe
Konuştum konuşmuyor
Dürttüm dürtülmüyor
Kızdım, bir pıçak salladım karnına
Aaaa!
Yok yahu bana mısın demiyor.” (Aaaa, 96)
İmge: Tüm İkinci Yeni şairlerinin başvurduğu imgesel anlatıma, Yerçekimli Karanfil’de de sıklıkla rastlıyoruz. Kitaptaki en büyük imge, kitaba da adını veren karanfildir.
“Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu? bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.” (Yerçekimli Karanfil, 103)
Şiirde, iki sevgilinin içlerinden çıkardıkları ve elden ele dolaşan karanfil, evrendeki tüm güzelliklerin toplamıdır sanki. İyiyi, güzeli, mutluyu, umutluyu .. hepsini temsil eder, hepsinin ortak imgesidir.
Bilinç Akışı: Yerçekimli Karanfil’de bilinç akışı tekniğiyle yazılmış şiirlere “Var Var” örnek olarak gösterilebilir.
“Yok denecek bir şey ama var var
Yılan yılan çinkoya mavi
Damın altında kaç sıra tuğla eksik eksik
Niyedir bilmiyorum pencere koysak mıydı adını ?
Bir ördek, bir keçi yavrusuyla dışarısı
Gebe karnıyla bir kadının
Güneşin döndüğü tepsiye vurmuşlukla
Vay! çiçekleri, kedileri bakmak bakmak yapan elim
Nedendir bilmiyorum ellerim tutsak mıydı ?” (Var Var, 101)
Tamamlanmamış, bağlantısızca birbirini izleyen cümlelerden oluşan ve sayıklamayı andıran bu dizeler, zamanın zihnimize kazınmış lineer algısını yıkar ve bir çeşit zamansız, sırasız anlatı kurar. Bu şiir, kişinin bilincini yansıtmanın yanı sıra adeta bir rüya alemi yaratır ve İkinci Yeni şiirinde sıklıkla rastladığımız bir yaklaşımı, akışı içinde barındırır.
Biçim ve Anlam: Yerçekimli Karanfil, biçimsel açıdan yeni pek çok şiiri barındırır. Özellikle koyu bir materyalizme gömülen ve makineleşmenin insani pek çok şeyi öldürmeye başladığı bir çağda; modern insanın kentlerde yaşadığı bunalımı yansıtan diğer İkinci Yeni şairleri gibi Cansever de değişen dünyanın, çağın, insanın; şiirinin de aynı kalamayacağı düşüncesiyle eserlerinde biçimi ve anlamı yenileştirecek böylece okuyucusunu yabancılaştıracaktır. Şairin bu “yeni insanın” şiirine ulaşmak için en sık başvurduğu yöntemler, sözdizimiyle birlikte sıfat ve isim tamlamalarında da değişiklikler yapmak ve alışılmadık benzetmeler kurmaktır. Böylece şair anlamı bulandırır, yabancılaştırma duygusunu pekiştirir ve anlatmaya uğraştığı yalnızlık duygusunu okuyucusunun yüreğinde uyandırır.
Belki de ellerimiz mi? biraz ince, biraz da çok kelimeli!
Bu sanki niye durduğumuz mu? Açıkken sevişme bölgeleri
Ay, pencere, göz! Siz git ey! (Ey, 93)
Örneğin burada, şair “ey” seslenişini cümle sonunda kullanarak alışıldık kullanımın dışına çıkar ve sözdizimini bozar. Aynı şekilde “siz gidin” demek yerine “siz git” diyerek de yine alışıldık kullanımın dışında bir şey yapar; fakat anlam bozulmaz, siz git dediğinde de pekâlâ ne demek istediğini anlarız. Yani bu kullanımla birlikte, kelimenin köküne sadık kalındığı sürece fazlalıkların atılabileceği (eklerden kurtulunan), budanması olanaklı, kuralsız ya da daha az kurallı bir dil tasavvuru da yeni şiirin dili olmaya aday olarak kendini gösteriyor denebilir.
İlk okuyuşta alışılmadık gelen ve belki de çoğu kişi tarafından anlamsız bulunabilecek benzetme ve tamlamalara Yerçekimli Karanfil’den pek çok örnek verilebilir:
“İşte bir dolgunluk şapkası; ikide bir çıkarıyorum” (Dolgun,113)
“Adının çıkardığı ses
Bir çekmece, bir kutu” (Tüfekkk, 105)
Dolgunluk şapkası gibi bir isim tamlaması da bir adın çıkardığı sesin bir çekmeceye, bir kutuya benzetilmesi de tamamen alışılmadık kullanımlardır.
“Deli ediyor onları sonsuzda
Çok isimli bir çay
Çok yuvarlak bir masa.” (Kaybola, 117)
Kaybola şiirinin bu kısmında da şair, alışılmadık bir sıfat tamlaması oluşturmuş (çok isimli bir çay) ve alışıldık dil bilgisinin dışında bir kullanımda bulunmuştur (çok yuvarlak bir masa). Aslında alışıldık dil bilgisinde, bir şey yuvarlaksa yuvarlıktır, onun çok ya da az yuvarlak olduğunu belirten bir kullanımda bulunulmaz. Fakat dediğimiz gibi Cansever’in “yeni” şiirinde bozulan tek şey biçim değildir, dilin normatif kullanım biçimi de hedef tahtasındadır.
Cansever “Yangın” şiirinde, yazdığı şiirlerle ne yaptığını da yaptıklarının insanları neden şaşırttığını da açıklar:
“Sizi görmüyor muyum dikkat! trenlere çikolata yediriyorum
Bunu her zaman yapıyorum akılla oynamak yani” (Yangın, 99)
Yine aynı şiirin başka bir yerinde, şiirinin insanlara tuhaf gelişini alışkanlıklara bağlar ve dünyanın da insan denen varlığın da aslında tuhaf olduğundan dem vurur.
“Bir cümle tuhafsa dikkat! Pek tuhaftır insanın tırnak
çıkardığı
Sonra da boyadığı, ne demeli sonra da kestiği” (Yangın, 99)
Yani o, tuhaf biri olarak tuhaf dünyadaki tuhaf insanlara tuhaf şiirler yazıyordur. İnsanlar, kendilerinin ve çevrelerinin diğer tuhaflıklarına nasıl alıştılarsa, Cansever’in “yeni şiirinin” tuhaflıklarına da alışabilirler.
Basiti Basitle Anlatma ve Somutlaştırma: İkinci Yeni şairleri, çoğu zaman anlamı kapalı ve soyut şiirleriyle okuyucularını şaşırtmayı ve onların hem metne hem de kendilerine yabancılaşmalarını sağlamayı severler. Cansever’in şiirlerinin çoğunda da bu özellikler görülür. Fakat Cansever, bu dilin bir alışkanlık haline gelmesinden ve okuyucu için konforlu bir okuma biçimine dönüşmesinden kaçınmak amacıyla kimi zaman da basit olguları, 1=1 matematiğinde bir basitlikle anlatarak okuyucuyu bu sefer de bu şekilde afallatmayı seçer. “Alüminyum Dükkân” ve “Horozla Merdiven” şiirleri onun bu kullanımlarından örnekler barındırır:
“Bu kanundur kanun
Çileğin çilek oluşu gibi.” (Alüminyum Dükkân, 111)
“Yukarsı yukarda, aşağısı aşağıda biraz.” (Horozla Merdiven, 112)
Bunun dışında şairin, alışıldık soyut anlatımını bırakıp soyut kavramları somut şekilde anlatması, duyusal olarak algılanabilir şekilde betimlemesi de yine okurun potansiyel konforunu bozmak ve beklenilmeyeni yaratıp yabancılaştırma duygusunu katlamak dürtüsü olarak yorumlanabilir. Şairin somutlaştırmalarına Kaybola şiirinden örnek verilebilir:
Yapılan bir şeydir şiir; yuvarlak, kırmızı, geniş (Kaybola, 116)
Bu dizede görüldüğü gibi şair, şiir gibi soyut bir fenomeni hayal gücünü de harekete geçirir şekilde somutlaştırarak şiirlerindeki afallatıcı çizgiyi bu sefer farklı bir yöntemle sürdürmüştür.
Sonuç: Yerçekimli Karanfil; imge kullanımı, kapalı anlatım, bireycilik, anlamda ve biçimde deformasyon gibi yönlerden İkinci Yeni şiiri ile büyük kesişimsellikler gösteriyor. Yine de Cansever’in şiirinde özgür, imzasını dizelerinde saklayan, kendine has bir anlatım olduğu da aşikâr. Öyle ki, İkinci Yeni şiirinin karakteristik bütün özelliklerine sahip bir kitap olan Yerçekimli Karanfil’deki şiirler, Cansever’in atlanması imkânsız öznel dokunuşlarını da taşıyorlar. “Yeni insanın” “yeni şiirini” dille, biçimle ve anlamla oynadığı türlü oyunlarla, yaptığı deneylerle kurma yoluna giden Cansever’in özgün ve özgür şiiri hala okunmaya, konuşulmaya, tartışılmaya devam ediyor.
Kaynakça
Cansever, Edip. “Yerçekimli Karanfil.” Sonrası Kalır I, 12.bs. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2014.