“Hiçbir şeyin değişmediği durağan hayatımda, uzun süredir ilk kez, beni heyecanlandıran bir şey oluyordu”
Mehmet Ali Çelikel’in Mantis Yayınları’ndan çıkan Kimsenin Gidemediği Yere başlıklı yirmi öyküden oluşan kitabı kapağından itibaren Robert Frost’un ünlü Gidilmeyen Yol şiirini anımsattı bana. Frost’un şiirinde daha az geçilmiş yolu seçerek özgür iradesiyle kaderini başka bir yöne tayin eden şiir öznesi, Çelikel’in öykülerinin de başat insan tipini temsil ediyor. Aristoteles’in empirik gözlem ve akıla dayalı sistem teorisinde insan doğası gereği bilme arzusu ve sonucunda da seçme arzusuyla temellendirilen bir varlıktır. Aristoteles felsefesinde bilme arzusu bilginin pratiklendirilmesini değil, kendinden ve içsel bir durumu işaretlemektedir. Bu durumda insan aynı zamanda bilme istencini seçimleriyle de şekillendiren bir varlıktır. Sartre’a göre mutlak özgürlüğe sahip olan insan bir dizi seçimler ve kararlarla özgür iradesini kullanarak kendini var eder. Öte yandan, bilincimiz ve davranışlarımızla oluşturduğumuz seçim özgürlüğü mutlak bir doğruyu da ifade etmemektedir. Doğa yasaları ve fiziksel durumlar gibi insan iradesinden bağımsız bazı nesnel olgular seçimlerimize sirayet ederek bir takım belirsizlikler ortaya çıkarır ve sonucunda dünyamızı absürd bir mekân haline getirir.
Hayat zor ve serttir, cevaplarını bulmamız gereken sorularla doludur: Neden yaşarız? Yaşam yolumuz ne yöne savrulmaktadır? Hayatın değeri nedir? Hayatımızı nasıl daha anlamlı kılabiliriz? Hayatımızı kuşatan bütün sorular bizi bir takım seçimler yapmaya iter. Seçimlerimizin sonucunda ortaya çıkacak olasılıklar, ikilemler ve çatışmalar, subjektif olarak yaptığımızı sandığımız seçimlerimizi dışarıya taşırarak daha kapsayıcı sonuçlar doğurabilir. Çelikel’in öyküleri tam da bu noktada yaşamın karmaşası ve çatışmasından muzdarip ve seçimlerinin sonucunda daha iyi bir yere varamayan karakterler sunar; karakterler kimsenin gidemediği yerleri arzulamalarına rağmen, ya hiç gidemezler veya sonunda pek aydınlık olmayan bir noktaya varırlar.
Hayaletlerin, gerçeküstü görüntülerin ve şizofrenin sınırlarında dolaşan karakterlerin yer aldığı öykülerin ardından “Ebruli Motosiklet” başlıklı öyküde kimsenin gidemediği yer boğazın serin sularıdır. Çelikel’in öykülerinin önemli bir nesnesi olan; yalnızlık, bağımsızlık, ölüm gibi temaları simgeleyen, karakterleri coğrafi ve içsel yolculuklara çıkaran ulaşım araçları ve motorlu taşıtlar bu öyküde bir motosiklettir. Öykünün depresif karakteri motosikletiyle çıktığı ve düşsel bir yere varma arzusuyla başladığı yolculuğunu bir intihar ile noktalar. Bu öykünün ardından izleğini aile trajedileri üzerine yoğunlaştıran ve baba imgesi özelinde yazılmış olan dört öykü içerisinde kitaba adını veren ve Bilge Karasu’ya adanan öykünün kahramanı Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanında tükenmek bilmeyen otobüs yolculuklarına çıkan karakteri anımsatır. Rüya anlatısı gibi okunabilecek öykünün kahramanının hikâyesi, bir çember etrafında dönen biçimiyle monomit yörüngesini takip ediyor görünmektedir. İsmini hatırlayamadığı bir kasabanın cazibesiyle çağrıldığı yolculuğa kulak veren isimsiz anlatıcının arketiplerle kuşatılmış ve çeşitli aşamalardan geçen yolculuğu esrarlı bir aleme varmasıyla son bulur. Hikâyenin finali, anlatıcının bir rüyadan uyandığını ve belirsizliklerle dolu bir gerçekliğe adım attığını gösterir gibidir. Esasen kitaptaki öykülerin çoğuna hakim olan belirsiz ve şoke edici finaller Çelikel’in öykü bitirmedeki maharetini ortaya koymaktadır. Oldukça sade ve bu aleme ait olan bir gerçeklik ile başlayan öykülerin çoğu, neyin gerçek neyin yanılsama olduğu bilinmeyen bir noktada biter ve okuyucuyu da başka bir alemin içerisine davet eder.
Bu öykünün öncesi gibi okunabilecek “Bir Başka Aşk” öyküsünde ise öldürülen kadının anlatıcı üzerindeki ilk yıkıcı etkisi anlatılır. Böylece iki öyküde de umutsuz bir aşkın zamana yayılan çemberinde dönen bir karakter görürüz. “Uçurum” öyküsüyle birlikte seçimlerini olağanüstü bir kararlılıkla gerçekleştiren karakterlerle karşılaşırız. Çelikel’in en kararlı karakterlerinin intihar eden bireyler olması ilginçtir. “Ebruli Motosiklet” öyküsünde olduğu gibi, bu öyküde de karakterler nihayet kimsenin gidemediği yerlere gitmeye cesaret edebilmiş, özgür iradelerini kullanarak seçimlerini yapabilmişlerdir.
Yazının başına dönecek olursak, varoluşçu felsefede özgürlük, seçim ve sorumluluk birbiriyle ilişkili kavramlardır. Özgürlük bireye seçme hakkı getirirken, yapılan seçimlerin sorumluluğu da yine bireye aittir. Seçimler yaparak mevcut alanının dışına çıkan bireylerin, eylemlerinden doğan sonuçlardan kaçınabilmesi imkânsızdır. Çelikel’in öyküleri seçimlerinin ve eylemlerinin sonucunda açmazlarla karşılaşan karakterler sunar. Nahoş, kurtulması zor bu açmazlar karakterlerin duygusal ve içsel çatışmalarını açığa çıkarır. Bazı öykü karakterleri için intihar bu açmazlardan kurtulmanın tek yolu olur.
Çelikel’in uzun bir zaman dilimi içerisinde yazıldığı anlaşılan öyküleri kitaplaştırdığı için özel bir teşekkür etmeliyiz. Çelikel’in bir sonraki kitabını bekliyor ve bizleri çok bekletmemesini umuyoruz.