Edebiyat Etkisi
Hakan Günday gibi edebiyat çıkışlı bir senaristin katkısıyla mı bilmem ama ‘Müslüm Baba’ senaryosunun doğru diyaloglarla izleyiciye geçmesi önemliydi. Senaryo doktorluğu denen şeyin olumlu sonuçlarını görmek açısından bu film iyi bir örnek. Gürhan Özçiftçi’yi de unutmayalım. Onun da emeği var bu işte. Yönetmen Hakan Kırvavaç (Ketche), Can Ulkay ile birlikte tıpkı bir sezon önceki ‘Ayla’ gibi yine turnayı gözünden vurdu. Güçlü dramatik kodları ve zekice kurgulanan olay akışı ‘Ayla’daki gibi etkili biçimde seyirciyi manipule ediyor, çarpıyor, değiştiriyor. Değiştirmekten öte, dönüştürüyor da. Bu nedenledir ki Etiler ya da Caddebostan gibi elitist yerlerde burun kıvrılan, hakir görülen bir türe dair sinema ful çekiyor, ‘word of mouth’ (kulaktan kulağa) oynuyor.
Murathan Mungan’ın el attığı projede ‘Müslüm’ü burjuvaya sevdirmiştik son albümünde. Varoşların şarkıcısı, jiletlerin efendisi diye dalga geçen insanlar lüks arabalarında onun şarkılarını dinler olmuştu. Örneğin ‘Nilüfer’ adındaki şarkı bazı filmlerin arka fonunda kullanıldı. Zengin sofralarında hep birlikte söylendi. Bizzat şahidim. Peki ne oldu da birden bire hor görülen arabesk baş tacı edilmeye başlandı? Gecekondu müziğinin kralının hayat hikâyesi bu kadar merak edilir oldu. Ben bunu onlarca yıldır süren ‘sinemada konu arayışı’ meselesinin doğal bir sonucu olarak görüyorum. İyi bir sunum ve akıllı bir promosyonla her işi bir fenomen haline getirebilirsiniz. Bir tez yazılacak olsa ben buna ‘Fareli Köyün Kavalcısı Sendromu’ başlığı atardım. Sihirli flütüyle çoğunluğu hipnotize eden ve istediği yere sürükleyen bir adamın hikâyesini çıkış noktası yapardım.
Anthon McCarten ve Peter Morgan’ın hikâyesinden yola çıkarak oluşturulan ‘Bohemian Rhapsody’ örneği de bunun kanıtı. Müslüm Baba’nın filmiyle Freddie Mercury’nin Rapsodisi öylesine müthiş benzerlikler taşıyor ki; bir ara Bryan Singer’in Müslüm’ü, Ketche’nin de Bohemian Raphsody’yi çektiğini düşündüm. Şaka bir yana izleyenler bilir; her iki filmin anlatımı, yolculuğu ve ilerleyişi öylesine büyük benzerlikler taşıyor ki bunu düşünmemek elde değil. Geçtiğimiz hafta Altın Küre Ödülleri’nden En İyi Film’le ayrılan ‘Bohemian Rhapsody’, müthiş oyuncusu Rami Malek’e de En İyi Erkek Oyucu ödülü kazandırdı. Muhtemelen Oscar’ın da sahibi olacak. Malek’in tutkulu biçimde canlandırdığı Freddie’nin, bu filmi göklerden kıskançlıkla izlediğine eminim. Malek öyle büyük bir şehvetle oynuyor ki, gözleri yerinden fışkıracak gibi oluyor. Abartısında bile eğlenceli bir çekicilik var. Timuçin Esen’in Müslüm’ü canlandırışındaki anlardaki gibi. Bu karikatürize tavır her iki oyunculukta da bire bir aynı. Dişlek Freddie ve sağa sola yalpalayan Müslüm, konuşma biçimleri ve tavırlarıyla alaycılığın bir evre öncesindeki sempati sınırında izleyiciyi yakalıyor ve şahane bir izleme zevki sunuyor. Her iki filmin yönetmeni sanki aynı stüdyoda yan yana gelmiş, fısıldaşarak paslaşıyor, aynı filmi çeker gibi ortaklaşa iş yapıyor. Bu her neyse gerçekten işe yarıyor. Tüm dünyadaki gişe hasılat yükselişinde ender görülen bir başarı yakalıyor.
Müslüm’ü Freddie gibi yurt dışında da biliyor olsalardı aynı şekilde etki yaratacağına eminim.
Yitik bir çocukluk, hezeyanlar ve rodeşose kimlikleriyle sanki başka bir evrene ait varlıklar gibi her ikisi de. Acının çocukları. Tüm gemileri yakmış, korkusuz ve sıradışı biçimde yetenekli. Aşk hayatları merak ediliyor. Muhterem Nur’un Müslüm’de ne bulduğunu tartışıyorlar. Freddie’nin gay mi, yoksa biseksüel mi olduğunu konuşuyorlar. Şarkılarını hatırlıyorlar. Eski defterleri kurcalıyorlar. Bir zamanlar listeleri zorlayan unutulmuş şarkıları tekrar liste başı yapıyorlar. Albüm satışlarını yükseltiyorlar. Hüzünlü yaşam öyküleriyle ekonomik bir hareket yaratıp yeniden yeniden para kazandırıyorlar.
Ölüler şimdi nerede ve ne yapıyor bilmiyoruz. Fakat bir şekilde bizi izliyorlarsa kafaları epey karışık olmalı! Biz de bir anadan doğmadık mı kardeşim’ diye soruyordur Müslüm Baba! Sonra Freddie meşhur şarkının o şaşırtıcı bölümünde olduğu gibi bağırıyordur: ‘Bismillâh!’
Bence sorun yok. Yaşam böyle bir şey. Acıklı derecede eğlenceli ve bir o kadar da ironik. Ayrıca unutmayalım ki yerin altı yerin üstünden kalabalık!
Mustafa İri