Kahkaha Rengi Şerif Fatih’in şiir kitabı. Her şeyin bir anda gerçekleşip sona erdiği günümüzde ölüme ve zamana ‘kahkaha rengi mektuplar’ yazan bir şair. Cüretli bir durum. Zaten şiir başka nedir ki?
Fatih şiir formatıyla mektup formatını iç içe geçirmiş diyebiliriz. İlk okumamız sonucunda bu gözüküyor. Yani şair bir mektup yazıyor aslında okuyuculara. Bunu da en etkili üslup yolu olan şiir ile yapıyor. Kendinden yola çıkarak tüm insanlara birer cümle etme uğraşını şöyle tesir ettiriyor:
ömrümüz bir yalnızlık telaşı
hüznün seyir defteriyim ben
korkunun soyağacında bir dal
ve bir körün suda yürümesi
Kitap üç ana bölümden oluşuyor.
İlk bölüm “Ölüme mektuplar”
Epictetos; “Ölmemek insanlar için felakettir, başak için sararıp olgunlaşmamak ne ise insanoğlu için de ölmemek odur.” demiş. Ünlü şair Voltaire de; “Ölüm olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık.” cümlesiyle ölüme bakış açısını yansıtmış. Şairimizin şu mısraları bu iki söyleyişi daha da perçinliyor:
her geyik kendine çeker avcısını sen ölüm, zamana terk ettin bizi
çünkü her ölüm hatıradır sonraki ölümlere
ölümü bekliyorum kuş resimli camlarda
çamurda parlayan ölmüş bir insanın dişi /mezarlık kıyısında evler kadar normal
İkinci bölüm: “Zamana mektuplar”
Zaman var olmaktır diyen Aristotales’in bu cümlesindeki gibi şairimiz zamanın bilincinde ve onunla var olmaktadır:
zaman senin yamacında yol bildim kendimi
yanağından anne öpücüğü çalınan çocuk gibi
geçtim umudun terk ettiği aşklardan
göğün mavisinden ormanın karanlığından
yaramın çığlığına aldırmadı hiç kimse
Üçüncü bölüm: “Yarım kalan adressiz mektuplar”
Tanıdık kadim hatıralarız biz insanlar. Kelimelerin bizlere en eski insandan geldiğini hatırlarız her şiir mısrasında. Bu şiirlerde de biraz onu duyumsuyoruz:
dans eden küfü kimsesiz bir oyuğun
ben toprağın alnında yanık izi, kendine çatlayan taş
dışımda kertenkeleli bir telaş
Şiirdeki iddialı ve ilginç mısralar bizi şiirde tutmayı başarıyor:
Senin korkundan aslanlı pusulara dayandım
Geçtim akrep adamlarla tutulmuş kapılardan
Sözün özü; her insan kendi ölümünü yaşar. Aslında o kadim bir durumdur ama her insanda yeniden ve sanki ilk kezmiş gibi vuku bulur. Şairimizin bu güçlü temayı zaman gibi bir diğer güçlü bir tema ile özellikle renkler, kokular, hayaller, hüzünler, sesler, hatıralar sarmalında eserinde işlemesi şiirlerinde insanı hemen yakalayan bir derinlik oluşturmuştur. Tüm bunlar bahsettiğimiz ölüm ve zaman kavramları gibi klişe olsalar da her insanda yeniden ve ilk defa yaşanıyorcasına son derece etkilidir. Son sözümüzde yine şairimizin dediği gibi:
Herkes zamanın sahnesinde yaşar ömrünü
Gün gelir de tek hatıra hayaller kalır bize.