raison d’être
geldiğimizde
renksiz saçlarımızı alıp elimize
uzun uzun baktık, uzun uzun bakıştık
yaşam zamandan önceydi
bunun çok geç farkına vardık
tanrı fikri ilkin sende belirdi
beni sevdin, bana geldin
ben zaten endişesiz sendeydim
ihtiyaç yoktu, açlık yoktu,
aşk yoktu onu sen
kendi göğüslerinden eyledin
geldiğimizde
yalan bizden gerçeği gizlemedi
yılları saydı durdu bizimle biz gibi
ve elimize tutuşturduğu toprak dürbünü
bu iyi bir şey mi?
o eski taşlara nefes ver
hayalini kurduğun mavi soğukluk
ruhun senin gözünden ve imkansızı yürürken
istemediğin bir gerçek çıkıyor karşına:
bilmek
dönüştüğün şeydi ülken
onu sen “işte burası“ diyerek kurdun
vicdanın tutsaklığını yasarken
vahşetin bebeğini doğurdun
halkın benim, kralın benim, veban ben
kölen benim, servetin benim, suyun ben
yakılan güzel kızlar kadar masumum
çünkü tanrın benimle konuşmuyor
onu iblisime soruyorum
geldiğimizde, sarı otlar, sarı deniz, sarı gök
bize neden hiç yabancılık çekmediler