“Bazen Kürtçe duygulanıp, Türkçe yazıyorum. Bazen de Türkçe düşünüp, Kürtçe yazıyorum.”
Nuray Salman: Metin Kaya nasıl bir çocukluk yaşadı? Çalışma hayatı, şiir yolculuğu hangi ortamlarda gelişti?
Metin Kaya: İnsan; aklıyla, vicdanıyla vardır. Gerçek hayatta insan, aklının ve vicdanının süzgecinden geçirdiği düşlerinin ete kemiğe bürünmesini hep arzular. Ancak hayatın/sistemin vb. bize dayattıkları karşısında, hep yenik başladık hayata. Dolayısıyla çok mutlu bir çocukluk dönemi yaşayamadım, diyebilirim. Tabi ki beni bu günlere taşıyan mutluluklarım da azımsanmayacak kadar çoktur. Çocukluğum köyde, yaylada hayvanlarımızın bakımıyla, tarla ve çayırlarda geçti, hasat zamanı çalışarak aileme katkıda bulunuyordum. Diğer zamanlarımız; arkadaşlarımızla bildiğimiz yerel oyunlarımızı oynar ve oyuncaklarımızı tahtadan, çamurdan, bezden kendimiz yapmaya çalışırdık; köy odalarında dengbêj anlatıları, hikâye ve masallar dinlerdik. Teknoloji bakımından en büyük lüksümüz radyodan türkü ve arkası yarın programlarını dinlemekti.
Şu anda emekli öğretmenim, TYS ve BES üyesiyim. Gençliğim ve mesleki dönemlerim, sosyal ve siyasal faaliyetler içinde geçti. Çeşitli STK’lar ve Eğitim-Sen üyeliğimle, “Örgütlü insan, örgütlü toplum” şiarıyla sorumluluklarım oldu. Bu sorumluluklarımı yerine getirmenin çabalarını oldukça yoğun yaşadım. Gençliğimizin en güzel yanı, bizlere kazandırılan okuma kültürüydü. Bu anlayışla sorgulama, çözüm üretme, dayanışma kültürümüz de gelişti. Şiir ile ilkokuldan beri tanış olmama rağmen, lise dönemlerinde edebiyatın, şiirin büyüsüyle tanışıp, bilgilenmeye başladım. Yazmamanın eksikliğini, iki binli yıllarda fark edebildim. Dolayısıyla biraz da kendime ahlar ettim! Emekli olduktan sonra şiire daha yoğun çalıştım. Belirttiğim gibi, okuyan bir nesil olduğumuz için, birikimlerimden yola çıkarak yazmaya çabalıyorum.
Nuray Salman: Mart 2021’de Klaros Yayınları’ndan çıkan, ‘’Yılların özlemi, çabanın meyvesi, umudun rüyası’’ olarak adlandırdığınız “Av û Dilop” adlı Kürtçe şiir kitabınız nasıl oluştu? Adı neden “Av û Dilop?’’
Kitabımın adını, bir şiirimde kullandığım üç dizelik bir anlatımdan yola çıkarak verdim diyebilirim. Dünyada o kadar çok can yakıcı olaylar yaşanıyor ki, çoğu zaman çaresizlik içinde kalıyorsun. Dolayısıyla sorumluluk taşıyan insana sadece bedeli faklı yöntemlerle ödemek düşüyor. Buradan başlayacak olursak eğer, abartmadan söyleyeyim: İnsanın, damla damla eriyerek ateşe düştüğü düşüncesiyle, sudan medet umuyorsun. Acaba biz ateşe damlayanların yarasını, su sarar mı? duygusuyla “av û dilop” ismi ortaya çıktı. ‘Av: su, Dilop: damla’ sözcüklerinden, “dilop” sözcüğüne insanın damla damla erimesine bir gönderme yaparak; kitabıma “Av û Dilop” adını verdim.
Nuray Salman: Metin Kaya’nın şiirleri hayat izlekleriyle dolu. Acılı bir coğrafyanın sesini, toplumun acısını dile getiriyorsunuz. Yaşanan acılar, özlemler, çıkmazlar, çocuklar, anneye hasretlik… şiirlerinizin izlekleri. “Av û Dilop’’ Kürtçe şiirinizin konuları ve temaları nelerden oluşmaktadır?
Metin Kaya: Hani denilir ya: “İnsan yaşadıklarının özetidir.” Ben de hep bu duyguyla yazmaya çalışıyorum. Olumsuzlukları o kadar yoğun yaşıyorsun ki, dolayısıyla çok kere kilitlenip kalıyorsun. Kilidi kırmak için “hümanist” duygularınla çözüm üretme yolları arıyorsun. Bu çözüm yollarının en barışçılı olarak da yazmayı seçiyorsun. Bazen Kürtçe duygulanıp, Türkçe yazıyorum. Bazen de Türkçe düşünüp, Kürtçe yazıyorum. Yukarıdaki cevabımdan diyecek olursam, temalar zaten bellidir. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz, hasretlerimiz… Duygular; Türkçede de aynı, Kürtçede de aynı! Birey eğer ki vicdanına danışmayı becerebiliyorsa, ‘duyguların milliyeti’ olmaz kavramını içselleştirir zaten. İnsanca yaşamak adına, hepimiz aynı teknenin hamuru olup ve birbirimizi kabul etmek durumundayız.
Nuray Salman: Kürtçe yazılan eserler artık kendi ana dillerinde okunuyor hatta başka dillere de çevriliyor Türkçe gibi… Kürtçe şiir yazmak avantaj mı, dezavantaj mı sizin için?
Metin Kaya: Ben Kürtçe yazmanın, Türkçeye göre çok daha dezavantaj olduğunu görüyorum. Çünkü birçok ülkede ve coğrafyada olduğu gibi, bizim ülkemizde de resmi dilin dışındaki diğer diller eğitim dili olmadığı için unutulmaya aday dillerdir. Yoğunluklu olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde konuşulan Kürtçe, Zazaca vb. dillerinin temsilcileri, ekonomik ve sosyal durumlardan dolayı ülkemizin diğer bölgelerine göç edince veya ettirilince, anadillerinden uzak kalarak unutuluyor durumdadır. Hal böyle olunca, Kürtçe okuma, yazma durumuna ilgi de azalıyor. Ben bu durumu köylülerimden, yakın çevremden ve sosyal okumalarımın çıkarsamaları sonucu olarak söylüyorum. Ki bu durum üzerine çokça yazılar, yorumlar, makaleler de yazılmıştır.
Nuray Salman: Metin Kaya, Kürtçeyi şiir dili olarak daha etkin kullanmayı düşünüyor mu?
Ben yaşadığım, yazdığım sürece anadilimi konuşmayı ve yaşatmayı hedef tahtama koymuş biriyim. Bu konuda yoğun bir çabayla geliştirmeye ve geleceğe aktarma çabası içindeyim. Resmi ve eğitim dili olarak Türkçeyi ne kadar kurallarıyla konuşmaya çalışıyorsam, Kürtçeyi de bir o kadar güzel konuşmayı, yazmayı ve kuşaktan kuşağa aktarmayı benimseyenlerdenim, diyebilirim. Dolayısıyla şiirlerimi vb. yazılarımı hem Türkçe hem de Kürtçe yazmaya kararlıyım.
Nuray Salman: Yayımlanmış üç tane Türkçe şiir kitaplarınızı incelediğimde; başta Ahmed Arif, Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Adnan Yücel gibi şairlerden izlekler taşıdığı görülüyor. Kısaca Kürt edebiyatını anlatmayı ve “Av û Dilop” u yazarken Kürtçe yazan hangi şairlerden etkilendiniz?
Metin Kaya: Kürt edebiyatı modernleşmeden önce, 1400’lü yıllardan beri Divan edebiyatı etkisinde yazılarak, yakın tarihimize kadar devam etmiştir. Kürt edebiyatı medreselerde serpilen/gelişen bir edebiyattır. Klasik Kürt edebiyatını saymazsak, günümüz edebiyatı olarak tanımladığımız modern olanı sürgünde var olmuş, orada eserler üretmiş ve son yıllarda da yurduna geri dönüş yapmış bir edebiyattır.
Kürt edebiyatının öncüleri olarak bildiğimiz; Feqiyê Teyran, Ehmedê Xanê, Cegerxwîn, Arjen Arî, Şerko Bêkes ve daha da çoğaltabileceğim üstatlardan etkilendiğimi sayabilirim.
İlk yayın: Evrensel Gazetesi