Körburun; Hikmet Hükümenoğlu’na 2017 Attilâ İlhan Roman Ödülü’nü kazandıran eser. 588 sayfa olan bu hacimli romanda yazar, merakı üst düzeyde tutarak akıcı bir eser ortaya koyuyor. Farklı anlatıcıların kullanıldığı romanda karakterler kendileriyle hesaplaşma çabasına giriyor. Bu hesaplaşma okuyucuyu da kendi dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor.
Körburun; birbirini tanıyan bir avuç insanın yaşadığı, insanların güne vapur sesiyle başladığı, cırcır böceklerinin hiç susmadığı, gerçekte var olmayan bir ada… Hikmet Hükümenoğlu, 1960-1990 yılları arasındaki dönemi, bu adaya ayna tutarak anlatıyor. Gayrimüslümlere yapılan baskılar, onların vatan bildikleri topraklardan sürgünleri, 6-7 Eylül olayları, 27 Mayıs, 12 Eylül gibi darbeler ve tarihi olaylar eşliğinde yaşanan hayatlar…
Romanın sağlam bir kurgusu, oldukça zengin bir kadrosu var.
“Kaç yıl oldu, diye düşündü.Beklemekle geçen, bazen neyi beklediğini anlayamadan geçen kaç yıl.Annesiyle babasının kendi hayatında ona bir yer açmalarını beklemişti önce, sonra korkunç bir hata sonucu Altan’ı beklemişti, dedesinin iyileşmesini beklemişti, dedesinin ölmesini beklemişti, annesinin sesini duymayı beklemişti, babasının ardından hissetmesi gereken şeyleri hissetmeyi beklemişti, Ferit’in onu şaşırtmasını beklemişti, şimdi de Murat’ı gerçekten seveceği günün gelmesini bekleyecekti.Ya da onun tarafından terk edileceği günü.”
Zenginliğin mutluluk getireceğini düşünen Hayri’nin karısı Meral, kendi masalına inanarak yaşamın cehennemine direniyor.Meral, hayatta hiçbir şeye pembe taşlı küpeleri kadar bağlanmıyor.
Kitaptaki en renkli karakter Körburun ‘un delisi olarak bilinen Neriman. Murat, babaannesi için iki beyinli, diyor.Onun, İçinde susturamadığı bir sesi olduğunu söylüyor.Aslında herkesin söylemek isteyip de içine attığı sözleri fütursuzca ortaya saçıyor mahallenin Neriman ablası.”İnsanın ciğeri beş para etmez, yılan dilli dostu olacağına, zebaniler belini kırsın daha iyi.Dişin aşa değmez, dilin salavata dönmez inşallah! “
Adaya yeni gelen idealist öğretmen Onur, Türk eğitim sisteminin ezbere dayanan, sorgulamayan yönünü eleştiriyor; hata yapmaktan korkmayan öğrencileri olsun istiyor.”Onlara düştüklerinde ayağa kalkmayı, özür dilemeyi, bazen sıra arkadaşını çok sevmeseler de yan yana oturabilmeyi ve saygı duymayı öğretmeye gelmişti.”
Kitaptaki karakterler siyah ya da beyaz değiller.Onların ne zaman ne yapacaklarını kestiremiyorsunuz.Mesela hayat kadını Efsun, mitolojiyle ilgili kitap okuyor.Siyasi suçlu sayılan Altan hırsızlık yapıyor, etrafını dolandıran Semih felsefeyle İlgileniyor…
Eserde Roma İmparatoru Marcus Aurelius’a ait “Kendime Gözleyişim”adlı felsefi eserden cümleler yer alıyor.
“Etrafında olup biten şeyleri gören kişi, aslında her şeyi görmüştür.Başı ve sonu olmayan zamanın içinde olmuş ve olacak olan her şeyi.Çünkü olanlar hep birbiriyle ilişkilidir ve aynıdır.”diyor
İnsanoğlunun yazgısı da Marcus Aurelius’un öngördüğü gibiydi.Yaşam, tekrarlardan ibaretti.Aşklar, ihanetler, yalnızlıklar, mutsuzluklar, hatalar…Hikmet Hükümenoğlu, Bu karamsar eserin sonunda umuda açılan bir kapı bırakıyor.
Ve muhteşem eserini Edip Cansever’in bir şiiriyle bitiriyor.
“Bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir başlangıç vardır.”