“Hikâyedir hayatımı ilginç kılan, dünyayı bana merak ettiren.” Gamze Güller’in Zürafanın Bildiği, Jonathan Franzen bu sözünü doğrular nitelikte bir öykü kitabı. Bir solukta okunan, merak unsuru yüksek, sürükleyici, şaşırtıcı, düşündüren, güldüren, hüzünlendiren on üç öyküden oluşmakta. “Beşinci Köşe/İçimdeki Kalabalık, Durmuş Saatler Dükkânı (öykü), En Çok Onu Sevdim (novella) eserlerinden sonra Everest yayınlarından çıkan Zürafanın Bildiği geçtiğimiz günlerde okurlarıyla buluştu.
Beşinci Köşe ile 2013 Orhan Kemal Öykü Ödülü’nü alan Gamze Güller, Durmuş Saatler Dükkânı’nda edebiyat ve felsefenin her daim sorguladığı zamanın, döngüsel mi sarmal mı olduğuna değinmiş; öyküleriyle aynı yola çıkan dertleri anlatmıştı. Birbirinin içine geçen sarmalı döndürme isteğine, insanoğlunun sıkışmışlığına, olamama hâline, bunalımlarına değinmişti. Bu sarmal yapıyı Zürafa’nın Bildiği’nde daha belirgin bir biçimde görüyoruz. Bir öykü kahramanının bir başka öyküde karşımıza çıkması hatta öykü sonlarının sürpriz bir biçimde bitmesi ve bir başka öyküye bağlanması kitabın tematik bütünlüğünü teknik olarak da destekler nitelikte.
Kitabın ilk öyküsü Yüksek’in son öykü Tahnit ile ilintisi, Tahnit’in diğer öyküleri bütünleyen yapısı ve sürpriz sonu; Danse Macabre’de gündelik hayatın doğal bir yansımasını sıkışmış dar bir mekân dolmuşta bilinç akışıyla muazzam işlenmesi; Kafes ve Araba ile sınırlarımızı aşamama, kendimizi mahkûm ettiğimiz hayatlar; Kara öyküsünün Lubyanka’da İnemeyen Köpek ile daha bir derinleşmesi ve anlam kazanması; iki küçürek öykü Beklerken ve Çeyiz’in sarsıcılığı ve duygu yoğunluğu; Dünyanın Kenarı’nda adeta bir kaplumbağa kabuğuna hapsolup yaşayan görünmeyen Melda’yı, Işıklı Zarife’de ışıklı kirli bir dünyada lame rengi platform topuklu ayakkabılarından kurtulup çocuk masumiyetiyle oğlunun ışıklı ayakkabısını giyerken dünyası güzelleşen Zarife’yi ve Evimin Yolu’nda benzer mimari yapılar içinde adresini bulamama, kayboluş okuyucuyu sarsacak ve derinden etkileyecek. Öyküleri okurken hayatı sorgulayacak, hüzünlenecek ama bir taraftan da huzur bulacak, yazarın yer yer mizahi üslubuyla tebessüm edecek, samimi diliyle sarmalanacaksınız. Kurmacanın hayatın doğallığı içinde verilmesi, kimi zaman distopik ve fantastik ögelerin kullanılması, farklı tekniklerle öykülerin zenginleşmesi Zürafanın Bildiği’ni özel kılmakta.
Yüksek öyküsünde çaycı İsmet, bir plazanın yirmi beşinci katındaki depoda karşılaştığı zürafaya “Dünyanın tepesinden bakmak nasıl bir duygu zürafa kardeş? Yüksekten her şeyi görmek, her şeyi duymak. Her şeyi bildiğin halde yine de bu odadan çıkamamak. Bu dünya hepimize küçük birer oda aslında be.” der. Zürafa sevimliliği ve uzun boyu ile bilinen bir hayvan. İnsanoğlu çoğu zaman bu sevimli hayvan gibi bakmıyor mu hayata? Uzaktan, seyir hâlinde. Her şeyi görüyor, biliyor, duyuyor ama üç maymunu oynuyor. Uzaktan seyretmek konforlu bir güven alanı oluşturuyor kendine. Mesafesini koruyor. Boynunu eğse, burnunu soksa meselelere gerçekleri görecek aslında. Zürafanın ne bildiğini sorgulamak için zürafa gibi mi bakmalı hayata? Kitabın epigrafındaki Kızılderili atasözüne kulak verecek olursak “Her hayvan sizden daha fazlasını bilir.” Tahnit’teki Ali Rıza Bey’in de söylediği gibi zürafanın bildiğini bilmek yetmez. Maharet yapamadığını yapabilmekte. Yoksa insanlığımız neye yarar, öyle değil mi?
Kaynakça:
Güller Gamze.(2024). Zürafanın Bildiği. İstanbul. Everest Yayınları.
Yangın Aslanoğlu Birgül.(2021). Durmuş Saatler Dükkânında Zamana Yenik Düşmeyen Öyküler.edebiyatburada.com
Çinçin Yunus. (2024). Gerçeklere Uyandıran Öyküler.edebiyatburada.com
Kitabı çok iyi anlatıyor bu yazı. Bravo!