Lanetli Tavşan
Bora Chung
İthaki
Kişiye özel hazırlanan lanetli eşyalar, banyodaki atıklardan vücut bulan bedenler, bilinç kazanan tekinsiz robotlar, intikamcı tilkiler ve daha fazlası
bu karanlık öykü derlemesinde kendine yer buluyor.
“Chung’un öyküleri o kadar harika, şaşırtıcı derecede tuhaf ve güçlü ki,
Lanetli Tavşan’ı elinizden bırakmanız neredeyse imkânsız. Sözün özü,
bu derleme, mümkün olan en iyi hâliyle, âdeta bir lanetli eşya.” – Kelly Link
Düzlükler
Gerald Murnane
Harfa
“Göz kamaştırıcı ufka artık bakamaz olduğum an, görünmez olan aslında fazlasıyla parlak ve aydınlık olandır, sonucuna varıyorum.”
Uçsuz bucaksız düzlüklerde, göz alabildiğine uzanan arazilerindeki malikânelerinde yaşayan düzlükler ahalisi, kültürlerini ve tarihlerini en iyi şekilde korumayı kendilerine ödev bilir. Hayatlarının her anının her açıdan kaydının tutulması ve düzlüklerin doğasının anlatılması için uzak diyarlardan gelen tarihçileri, yazarları ve sanatçıları himaye altına almayı da başlıca sorumlulukları olarak görür. Bu anlatının bir parçası olmak isteyen isimsiz yönetmen yıllarca düzlükler ahalisini gözlemleyip haklarında bilgi edindikten sonra başrolünde müstakbel hamisinin kızını oynatacağı, düzlükleri daha önce kimsenin başaramadığı bir biçimde göstermeyi vaat eden filmi için kendine bir hami bulmak üzere düzlüklerin o meşhur ekâbir toplantılarından birine katılır. Diğer adayların arasından sıyrılır, himayesine girdiği hamisinin malikânesine yerleşir ve kütüphanesinde çalışmaya başlar. Ne var ki en az kütüphanenin enginliği ve uçsuz bucaksız düzlüklerin manzaraları kadar hamisinin kızı ve karısı da dikkatini dağıtacak birer cazibe öğesi olarak karşısındadır artık.
Alesta
Batuhan Aşıktoprak
Can Yayınları
Gündeliğin konforunu terk edip risk almanın, geleneğin dışına adım atmanın birbirine bağlı pek çok koşula bağlı olduğunu başarılı üslubuyla gösteren Alesta alt-orta sınıf bir çekirdek ailenin olduğu kadar çareyi ülkenin bunaltıcı atmosferinden kaçmakta bulan gençlerin, cinsiyet kimliklerine mühürlenen önyargıların, “insandışı hayvan”larla kurduğumuz ilişkilerin, içinden geçtiğimiz Türkiye hakikatlerinin de romanı.
Aşıktoprak, bakışını mizantrop sayılabilecek başkarakterinde odaklarken; mültecilerin, transların, işçilerin deneyimlerini, yükselen ekonomik kriz karşısında geliştirilen hamasi söylemleri ve daha iyi bir yaşamı kurmaktaki ısrarın imkânlarını da işaretliyor.
Bir Şeyim Yok Anne, Ben İyiyim
Hüseyin Kıyar
İletişim Yayıncılık
Bu sırada, tak tuk sesler çıktı, bir şeyler düştü annesinin kafasına, Mahmut koştu. Buzdolabının dondurucusunu tıka basa dolduruyordu annesi, kemikli etlerle, kıymayla, daha önceden hazırlayıp poşetlere koyduğu köftelerle; semizotu, hoşaflık vişne, maya ve başka birçok şeyle daha.
Mahmut ve annesi, Memnun Memurlar Sitesi’ndeki evlerinde yaşıyorlar. Mahmut ellilerinde, hassas ve ince ruhlu bir adam. Annesi Aysel Teyze’nin yaşı seksen ama pire gibi, gözden kaçırmaya gelmez; parkta banka oturunca ayakları havada kalıyor… Sonra hastalık çıkıyor, kara bir bulut gibi çöküyor üzerlerine. Annesi gittikçe uzaklaşıyor, geride kalan boşlukta, şiddetli bir hüzün fırtınası esmeye başlıyor. Gerçeklerden kaçıyor Mahmut, başka bir dünyaya sığınıyor, tıpkı Don Kişot gibi…
Hüseyin Kıyar, Bir Şeyim Yok Anne, Ben İyiyim’de bir adamın annesine duyduğu sevgiyle dolup taşan iç dünyasına götürüyor bizi. Hüzünlü ama kahkahası bol bir anne-oğul hikâyesi anlatıyor.
Yoksulluk Günlükleri Askıda Hayatlar
Hacer Foggo
Doğan Kitap
Askıda geçen hayatların karşısında bir çözüm, bir politika üretmesini beklediklerimiz, duymak istediğimiz politikalar yerine, derinleşen yoksulluğun bir ‘güvenlik’, bir ‘vatan savunması’ sorunu olduğunu söyleyerek ve herkesin de böyle düşünmesini isteyerek yoksullar üzerinde baskı kuruyorlar. Hatta o kadar ileri gidiliyor ki kendileri yoksulluk yaşamasa da yoksulluk içinde yaşayanlar için ‘menüler’, ‘küçük porsiyonlar’, ‘yarım simitler’ öneriyorlar. Bütün bunlar işe yaramadığında da ‘İş beğenmiyorlar’ diye suçluyorlar.”
Yıllardır yoksulların, kentsel dönüşümle yerlerinden edilenlerin yanında yer alan Hacer Foggo, Askıda Hayatlar’da Türkiye’nin görünmeyen yüzünü gösteriyor, duyulmayan sesini duyuruyor.
Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu
Yücel Kayıran
Everest Yayınları
Yazılıp yollanmamış bir mektup
gibi annemin yüzü
ufku rüzgârsız bulut
gri sonra gökyüzü..
Derinliklerinde
nükleer deneme yapılan arazi
ler gibi annemin yüzü
karıştırıyor sürekli
gözyaşlarından bir maşayla
belleğin altındaki hüznü.
Kız Kardeşim
Verda Pars
Yitik Ülke Yayınları
Her şey anne olmaya hazırlanan bir kadının ölümüyle başladı. Çünkü bir kadın öldüğünde anne ölürdü, küçük bir kız çocuğunun hayalleri ölürdü, bir kız kardeş ölürdü. Bir kadın öldüğünde onunla birlikte kocaman bir dünya ölürdü. Küçük kız çocukları ne kadar büyürlerse büyüsünler annelerinin kokularını asla unutmazdı. Ve annesiz büyüyen kadınlar için en zoru anne olmayı başarabilmekti.
Misli iki yılın sonunda İstanbul’a geçmişinin hayaletleriyle savaşmak için gelmişti. Onu annesinden ayıran katilin kim olduğunu öğrenmek zorundaydı ve benim dediği her şey, evi, anıları, sevdiği ve değer verdiği her şey, minik bahçe katı dairesiyle birlikte yıkılmak üzereydi. Kendini ilk bakışta sıradan görünen bir cinayetin olay yerinde bulduğunda, hayatının en zorlu sınavını vereceğini henüz bilmiyordu.
Çalınan Dikkat
Johann Hari
Metis Yayıncılık
Bireysel çabaların, yani sırf kendi hayatlarımızda birtakım değişiklikler yaparak sorunu çözmeye çalışmanın ancak bir yere kadar etkili olabileceğini vurgulayan Hari, “dikkatimizi bizden çalan kuvvetlerle kolektif olarak yüzleşip onları değişime zorlamamız gerektiğini” belirtiyor. Bunun ise acil bir mesele olduğunu, çünkü dikkati dağılmış bir toplumun, önündeki en önemli sorunlara bile odaklanamayacağını ve çözüm üretemeyeceğini söylüyor.
“Böyle az uyuyup çok çalışan, üç dakikada bir faaliyet değiştiren, zaaflarımızı öğrenip manipüle etmek için tasarlanmış sosyal medya siteleri tarafından takip edilip gözlemlenen, stres fazlalığından aşırı tetikte yaşayan, enerjinin sıçrayıp çakılmasına yol açan bir şekilde beslenen, her gün beyne zarar veren toksinlerle dolu bir kimyasal çorbası soluyan bir toplum olmaya devam ettiğimiz takdirde – ciddi dikkat sorunları yaşayan bir toplum olmaya da devam edeceğiz, evet. Ama bunun bir alternatifi var. Örgütlenip karşı koymak – dikkatimizi ateşe veren kuvvetlerle mücadele edip yerlerine iyileşmemize yardımcı olacak kuvvetler geçirmek.”
Remil
Meliha Yıldırım
Alakarga
“Kaç gündür tasavvuru derin hislerle, onunla bağ kuruyordu. Sokağa bakan kafesli penceresinin önündeki alçak sedirini, üstündeki mor iplikli üzüm salkımlı kanaviçe örtüsünü, aynı kanaviçe işli köşe yastığını, rafa dizdiği billurlarını, Üsküdar tarzı rahibe işi perdesini görüyor ama onu göremiyordu.”
Bir Sevgisizlik Öyküsü Mouchette
Georges Bernanos
Sia Kitap
Dünya Romanının Serüveni
Necip Tosun
Ketebe
Kitapta, bu eserlerin doğası, yazarların edebî tutumları anlaşılmaya çalışılırken; yenilikler, akımlar gündeme getiriliyor; eserin ve yazarın dünya romanındaki yeri; edebî yönleri, etkileri, tarihsel öneminin izi sürülüyor ve eserin türe katkısı, türün tarihsel gelişimi içerisindeki yeri inceleniyor. Bu anlamda romanın kuramsal yolculuğu da belirginleştiriliyor, aydınlatılıyor. Öncelikle bu romanların niçin kalıcı oldukları, niçin zamanları aşarak bugünlere geldikleri incelenirken, bütün bu romanlar ve yazarlar “bugün bize ne söyler?” sorusunun peşine düşülüyor.
İşte peşine düşülen bu sorulara aranan cevaplar, okura yeni kapılar aralıyor.