Kitabı elinize aldığınızda aslında neyle karışılacağınızı biraz olsun kestirebiliyorsunuz. İlk sayfalarda kitabı annesine babasına ithaf etmesi bile geleneğe bağlı olduğunun bir ipucu sayılabilir bence. Kafkaslardan, Çukurova’dan başta olmak üzere Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden esintiler bulabileceğiniz çok sesli bir ilk kitap.
İlk bölüm öykülerinde heyecan hikâyenin sonuna kadar okuyucuyla kalırken şaşırtıcı sonlar görmek mümkün. 2. Bölüm öyküler ise mitolojik ve uzun öykülerden oluşuyor. Bu bölümde Kutlubay her ne kadar masal dünyası kurmuş olsa bile kurduğu bu masal dünyasında bize gerçeği de unutturmuyor. Uzun hikayeler bazen insanı sıkıp, dikkatini dağıtabiliyorsa bile hikâyenin sonunda dağılan dikkati toplayabiliyor genç öykücü.
Ketebe etiketiyle çıkan kitapta 14 öykü bulunuyor. Kitap İsmini kitabın içindeki bir öyküden almış. M. Fatih ne yazdığını bilen bir öykücü. Titizlikle kurgulanmış, kelimeleri özenle seçilmiş bir öykü evreni sunuyor bize. Dilinin ve hikâyesinin kuvvetiyle iyi bir öykücü yetişiyor dedirteceğine inanıyorum.
Dilini ve hikayesini bulmuş, önünü görebilen bir hikayeci Kutlubay.