“Sic transit gloria mundi”
(İşte dünyanın ihtişamı böyle geçiyor)
Boğazın Anadolu yakasında, hâlâ değişime direnen bir semt Kuzguncuk. Nedret Ebcim, Üç Dinin ve Ünlülerin Buluştuğu Semt Kuzguncuk kitabında, İstanbul’un fethinden önce Yahudiler tarafından burada bir koloni kurulduğunu, Kuzguncuk adının ise buranın eski ismi Kosinitza’nın bozuk bir şekli olduğunu aktarır. Evliya Çelebi’ye göre ise Fatih Sultan Mehmet Han döneminde burada yaşayan Kuzgun Baba’nın adından esinlenerek buraya Kuzguncuk denilmiştir.
Yahudilerin varlığı, Kuzguncuk’u bir nevi hac yeri olarak görmeleri, Kuzguncuk’un renkli bir yapıya sahip olmasında önayak olmuştur. Günümüzde dahi hem camii, hem kilise, hem de sinagog’un yan yana bulunduğu nadir yerleşim yerlerinden biridir. Burada ayrıştırmadan öte, farklı renklerin bir skalada buluşması ön plandadır.
İş bu bir aradalığın meydana getirdiği birlikteliklerden biri de Anne-Marie ve Seyfi Kaptan’ın evliliğidir. Anne-Marie, Bulgaristan’dan Kuzguncuk’a göç eden Yahudi Mandil ailesinin kızıdır. Seyfi Kaptan ise babadan gelme genç bir denizcidir. Birbirlerini severler, evlenirler ama Seyfi Kaptan’ın ailesi bu Yahudi gelini kabullenmeyince ilk yıllarını Seyfi Kaptan’ın çalıştığı gemide geçirirler. Nezahat isminde bir kızları dünyaya gelir. Savaş sonrasında ise çift aileleri tarafından kabul görür. Müslüman olan Anne-Marie adını Aysel Kudret olarak değiştirir. Seyfi Kaptan’ın ailesi mümkün oldukça gelinlerinin eski bir Yahudi olduğunu gizlemeye çalışırlar. Ama çok iyi İspanyolca ve Fransızca konuşmasına rağmen Aysel Kudret Hanım, bozuk Türkçesiyle dikkat çekmeye devam etmektedir. Kuzguncuk’taki aile köşküne yerleştikten sonra, 29 Haziran 1931 tarihinde çiftin ikinci kızları dünyaya gelir. Seyfi Kaptan, ikinci kızına çok sevdiği gemisinin adını verir: Sevim.
İşte Türk Edebiyatı’nın şahsına münhasır kalemlerinden Sevim Burak dünyaya Kuzguncuk’ta, böyle bir aile ve semt ortamında gelir.
Annesinin Yahudi kökenli olması, dilini düzeltememesi Sevim Burak’ın öykülerine de yansımıştır. Afrika Dansı kitabında yer alan Ayakkabıcı Bürjeni, Osmanlı Bankası ve On Altıncı Vay isimli öykülerinde sanki annesinin telaffuzlarını kelimelerine yansıtmıştır. Örneğin On Altıncı Vay’da Kuzguncuk’u şu şekilde yazmıştır: Kouzgoundjouk.
Osmanlı Bankası öyküsünde ise şöyle yazar: “BAŞINDA BAŞÖRTÜ / TAM ÇENESİNİN ALTINDA DÜĞÜMLÜ / MÜSLÜMAN OLMUŞ / İCADİYE CADDESİ’NDE YÜRÜYOR / AYSEL KUDRET AYŞE HANIM”
Hayata Kuzguncuk’ta merhaba diyen Sevim Burak daha on yaşında iken Kuzguncuk’ta uzun süre ıslak mayo ile durması nedeniyle bir kalp romatizması geçirmiştir. Kendisine iyi bakmadığı için bu hastalığı ilerleyen yaşlarında kronik kalp hastalığına dönüşerek yeniden karşısına çıkmıştır.
Islak mayoyla dolaşmasını Afrika Dansı adlı öyküsünde şöyle işlemiştir: “SİZE ISLAK MAYO İLE DOLAŞMA İZNİNİ KİM VERDİ / SORUN DURMADAN BÜYÜYOR / NİYE ISLAK DONLA GEZDİNİZ / NİYE MAYONUZU DEĞİŞTİRMEDİNİZ / KIPIRDAMAYIN / NEFES ALMAYIN”
21 yaşına kadar bu büyük aile ile Kuzguncuk’taki köşklerinde yaşayan Sevim Burak o dönemi şöyle anlatır: “21 yaşıma kadar Kuzguncuk’un tepesindeki evimizde, babaannem ve büyükbabamla birlikte geçirdim. Bu yüzden, çocukluğumla büyüklüğüm arasında büyük bir fark yok gibidir. Aile çevremizde, çocuktan çok, yaşlı komşular, yaşlı akrabalar bulunduğu için, onların arasında, yaşlı bir insan gibi yetiştim.”
Salâh Birsel, Paylot isimli yazısında Sevim Burak’ın şu sözlerini aktarır: “Ben Kuzguncuk’ta yaratılan bir duygular örgüsüyüm. Büyük yalnızlıkların örgüsü… Yaşlılarla arkadaşlık etmek, yalnızlık getirir çocuklara. Çocuk arkadaşım olmadı benim hiç.”
Çocukluğunda, Avrupai havasından dolayı Küçük Paris denilirmiş Kuzguncuk’a. Salâh Birsel yine Paylot isimli yazısında Sevim Burak’ın evini şöyle tarif eder: “Sevim’lerin evi, tepede Delikoç Sokağı’ndadır. Mehmet Kaptan (Sevim Burak’ın Dedesi), geceleri eve dönerken İcadiye Caddesini, yukardaki sokağa ulaştıran yoluşu izler. Küçüklerse patikadan, kestirmeden inerler. Dosdoğru da bostanın içine. Çünkü burada geçmiş yıllarda bir bostan vardır. Bir de dere. Kurumuş ama adı kalmıştır. Dere ağzının ötesi ise silme Yahudi evleri. Yani yoksul Museviler mahallesi.”
Evet, günümüzde dere yok ama bostan hâlâ bulunmaktadır ve Sevim Burak’ın yaşadığı ev Delikoç Sokağı’nda tüm ihtişamıyla Kuzguncuk’u seyretmeye devam etmektedir.
Sevim Burak çalışma hayatına bir manken olarak atılmıştır. Mankenliğinin ilk yıllarında öykü yazmaya başlayan Sevim Burak’ın yolu, Kuzguncuk’tan komşuları Şevket Bagana’nın aracılığıyla Peyami Safa ile kesişmiştir. Peyami Safa, haftada bir gün Tokatlıyan Han’da kendisine ders vermeye başlar. Zamanla Peyami Safa, Burak’a ilgi duymaya başlamıştır. Hatta Sevim Burak’ın Orhan Borar ile evli olduğu dönemde “Sevim, ruhum” diye başlayan bir mektup kaleme alır Peyami Safa.
Bedia Koçakoğlu, Aşkın Şizofrenik Hali Sevim Burak isimli kitabında yazarın oğlu Karaca Borar’ın ağzından konuyla ilgili şunları aktarır: “Peyami Safa çok fena vurulmuş anneme. Onunla uzun uzun konuşmalar, evlilik, edebiyat, çeviri vb. hakkında. Annem ondan bir sürü şeyi almış edebiyat anlamında. Merak, öğrenmek anlamında öğrencisi olmuş. Hani vardır ya klasik, öğrencisine âşık olan öğretmenler. Böyle bir durum… Annem tabii ki evli ama zannederim evliliğin çok başlarıydı. Çünkü ben anımsıyorum bana anlatılanlardan. Peyami Safa Kuzguncuk’taki evin önüne gelirmiş. Ve sarhoşken bağırırmış Sevim, Sevim…”
Kuzguncuk günümüzde dahi komşuluk ilişkilerinin sağlam olduğu bir semttir. Bunu aile büyüklerim hâlen orada yaşadığı için yakinen biliyorum. Haliyle komşularının Sevim Burak’ın öykülerinde kendilerine yer bulması kaçınılmazdı.
Sevim Burak’ın evlerinin Kuzguncuk’a inen yokuşunda Cüce Faik Paşa’nın köşkü de bulunur. Paşa’nın oğlu Fransızca öğretmeni Bilal Bey, Sevim Burak’ın Ah Ya’Rab Yehova öyküsünde yürümektedir. Ayrıca Bilal Bey’in, adını Sümbül olarak değiştiren Zembul isimli Romanya Yahudisi eşi de Zembul Allahanati ismiyle öyküde yerini alır.
Yine Sevim Burak’ların yakın komşuları Şevket Bagana ve Şaziye Bagana da Sedef Kakmalı Ev öyküsünde Ziya Bey ve Nurperi Hanım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Babası Seyfi Kaptan’ın denizci olması, hatta belki de adının bile babasının gemisinden geliyor olması Sevim Burak’ın denize karşı ayrı bir ilgi duymasına, öykülerinde deniz ve vupur imgelerinin sıkça kullanılmasına yol açmıştır. Öyle ki, On Altıncı Vay isimli öyküsüne, vapurlarda can yeleklerinin nasıl kullanılacağına dair bir görsel bile eklemiştir. Genellikle de ön planda olan ise Kuzguncuk Vapuru’dur. Deniz sevgisinden dolayı bir dönem yalıda yaşamıştır. 1981 yılının Haziran ayında, oğlu Karaca Borar’ın kendisine Amerika’dan gönderdiği nakitle Kuzguncuk’taki Aslanlı Yalı’nın orta katını tutmuştur.
Sevim Burak, 30 Aralık 1983 tarihinde vefat etmiştir. Kabri, oyun ve öykülerinde mekân olarak başköşeyi tutan, çok sevdiği Kuzguncuk’un hemen yanı başında, Nakkaştepe Mezarlığı’ndadır.
Kendisini yeni yeni okumaya başladığım bir dönemde, bir bayram sabahı kabrini ziyaret etme isteğiyle dolup önce Delikoç Sokağı’ndaki evinin önünden geçip oradan da Nakkaştepe Mezarlığı’na yürümüştüm. Elimde Logos Yayınları’ndan çıkan Mach 1’dan Mektuplar kitabı vardı. Karaca Borar, kitabı hazırlarken en önüne Sevim Burak’ın kabrinin krokisini eklemişti. Krokiye bakarak aramama rağmen bulamayıp yerini görevlilere sorduğumda yalnızca bir tanesi, “orada bir yazar var diye biliyorum ama aradığınız mıdır bilmiyorum” demişti. Demek ki fazla ziyaret edeni yok deyip üzülmüştüm o zaman. Daha sonra yine o görevlinin yardımıyla Sevim Burak Hanımefendinin kabrini buldum.
Gayet sade olan, yalnızca çevresi kırmızı tuğlalarla örülü mezarın taşında Büyük Kuş öyküsünün son paragrafı yazıyordu:
“Seni görüyorum Oradasın – ağacın altındasın – nefes almıyorsun – gözlerin açık – upuzun yatıyorsun – koca kuşun yanında – uyuyorsun”
Burak Uzun
Kaynakça:
Sevim Burak, Afrika Dansı, Yapı Kredi Yayınları, 2012
Sevim Burak, Yanık Saraylar, Yapı Kredi Yayınları, 2011
Sevim Burak, Mach 1’dan Mektuplar, Logos Yayınları, 1990
Nilüfer Güngörmüş, A’dan Z’ye Sevim Burak, Yapı Kredi Yayınları, 2003
Bedia Koçakoğlu, Aşkın Şizofrenik Hali Sevim Burak, Palet Yayınları, 2009
Salâh Birsel, Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi, Sel Yayıncılık, 2004
Nedret Ebcim, Üç Dinin ve Ünlülerin Buluştuğu Semt Kuzguncuk, İleri Yayınları, 2005
Not: Bu yazı Hece Öykü dergisinin 87. sayısında yer alan Sevim Burak dosyasında yayımlanmıştır.