Japon edebiyatının önemli yazarlarından Ogai Mori tarafından kaleme alınan Yaban Kazı
1911’de yazıldı. Alper Kaan Bilir’in Japonca’dan çevirdiği kitap İthaki Yayınları tarafından basıldı. Eser, 1953 yılında sinemaya aktarıldı ve büyük bir ilgiyle karşılandı.
Kitabın anlatıcısı üniversitede okuyan bir gençtir ve başkahramanlardan Okada’nın arkadaşıdır. Yaşananlar Tokyo’da geçmektedir. Anlatıcı, Okada’yı düzgün, ahlaklı ve çalışkan biri olarak tanımlar. Okada, belli başlı rutinleri olan ve bunun dışına da pek çıkmayan bir hayat düzenine sahiptir. Kitap okumayı -özellikle öykü türünde- ve doğada yürüyüş yapmayı sever. Okada herkes tarafından sevilir ve başkalarına örnek gösterilir. Bununla birlikte son derece yakışıklıdır ve atletik vücutludur, erkek güzeli olarak tabir edilir. Arkadaşlarıyla vakit geçirmekten hoşlanır. Okada’nın edebiyata da ayrı bir alakası vardır. Bundan ötürü sık sık sahaflara uğrar ve oralarda vakit geçirir.
Otama ise genç ve güzel bir kızdır. Fakir ve yaşlı babasını mutlu etmek ister. Onu daha rahat koşullarda yaşatmayı kendine şiar edinir. Bu, neredeyse onun hayali, tek arzusudur. Bundan dolayı Suezo adlı varlıklı bir tüccara metreslik yapmayı kabul eder. Otama, Suezo’nun tefecilik yaptığını öğrendikten sonra kafası karışır, duygusal gelgitler yaşar. Beyine karşı gittikçe artan bir öfkeye sahip olsa da bunu belli etmez. Metres hayatını sorgulamaya başlar. Yazar, Otama’daki baskıyı ve onun ruh halini hayli etkili bir şekilde anlatır. Otama, Suezo’nun kendisine tuttuğu evde küçük yardımcısıyla birlikte yaşamaya başladıktan sonra yavaş yavaş özgürlüğü hissetmeye başlar. Her ne kadar metres de olsa zamanla bu duyguya kapılır. Suezo ise karısının bazı şeyleri öğrendiğini fark edince yalan yanlış hikâyeler uydurarak onu kandırmayı başarır. Otama’nın babası gayet rahat bir yaşam sürmeye başlamıştır ama bir süre sonra asabileşir. Çünkü kızını istediği zaman göremez. Bu kararı sorgular ama elinden bir şey gelmez.
Üniversiteler açıldıktan sonra Okada her zamanki yerde yürürken Otama’yı görür ve ilgisini çeker. İkisinin de kalplerinde kelebekler uçuşur. Otama ilk kez böyle bir duyguya bürünür. Okada onu çok etkilemiş ve ona adeta vurulmuştur. Okada da kızı görünce kıpkırmızı kesilmiş ve kızdan hoşlanmıştır. Okada’nın duyguları daha belli belirsiz olsa da kıza karşı boş değildir. Otama her gün belli saatlerde yoldan geçen Okada’yı görmek için sabırsızlanır. Okada da hep kıza ve eve doğru bakar. Böylece aralarındaki bağ yavaş yavaş yoğunlaşır. Otama ne yapıp edip onunla konuşmalıyım diye düşünür ama bir türlü cesaret edemez. Zaman geçtikçe birbirlerine karşı arzuları ve sevgileri derinleşir. Ancak bir türlü buluşamazlar ve iletişim kuramazlar. Aralarındaki aşk yarım kalır. Okada üniversitedeki bir hocası tarafından Almanya’ya davet mektubu alır ve bunu kabul eder. Arkadaşlarıyla bunu paylaşır. Mezuniyetine az bir süre kalınca arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmek için üniversitenin oradaki gölün etrafında dolaşırlar. Bu esnada göldeki yaban kazlarını görürler. Okada hiç hareket etmeyen bir yaban kazını görünce sürüden ayrılmasın diye onu vurmak istemeksizin bir taş fırlatır. Taş tam da yaban kazına isabet eder ve kaz ölür. Arkadaşı yaban kazını çıkarır ve onu pişirip yemek için oradan ayrılırlar.
Eser, dönemin Japon kültüründen ve toplumsal yapısından da bahsetmektedir. Meici Dönemi’nin sonunun gelmesiyle birlikte toplumdaki değişim göze çarpmaktadır. Modern Japonya’nın yavaş yavaş kendini göstermeye başladığı yıllarda döneme ilişkin farklılıklar okurun dikkatinden kaçmaz. 1800’lü yılların sonuyla 1900’lü yılların başında Japonya’daki genel durum kitabın örtülü olarak sunduğu bilgilerdir. Kadınların ve erkeklerin birbirleriyle konuşma biçimlerindeki değişimler dikkat çekmektedir. Genç kız metresliği kabul ettikten sonra kendi içinde bunu menfi anlamda sorgulasa da ilerleyen süreçte özgür olmanın tadını alır. Kendi başına karar alabildiğini fark eder. Ancak bunlardan öte Okada’ya karşı hislerini açamaz. Okada’nın ve Otama’nın değişimleriyle Japonya’nın içinden geçtiği dönemi birbirine paralel değerlendirebiliriz. Bu açıdan bakıldığında romanın tarihî bir yönü de var.
Eserin dili son derece akıcı. Kitabı okurken sürükleyiciliğini net şekilde hissediyorsunuz. Japon edebiyatının naifliği, kurgunun doğallığı kendini gösteriyor. Ogai Mori’nin anlatımındaki güç kendini gösteriyor. Kahramanların ruhsal betimlemeleri, çevre ve doğa tasvirleri hayli etkili aktarılıyor.
OGAİ, Mori, Yaban Kazı, İthaki Yayınları, İstanbul, 2021