“Oysa şiir ritmiktir, matematiktir, müziktir ve bir inşaat amelesidir bir nevi. Yani ne kadar çalışırsan ve ne kadar sesin gür çıkarsa şiir o kadar sana gelir. Ben kendi söylediklerimi duyuyorum elbette ama önemli olan daha farklı şeylerin duyulmasını sağlayabilmek tekrardan. Kendi şiirimin sesi boğuk ve titrek olabilir ama gittiği yerde bir rahatsızlık, acıtma, huysuzluk veya iyi bir şey bile olsa, hissettiriyorsa yerine ulaşmış değil de şiire ulaşmışlar demektir.”
Hamza Eren Sarıçam: Kıymetli Can, ilk şiir kitabın Olanla Yetim ağustos ayında çıktı. Daha öncesinde Ruhsatsız, Söğüt, Akatalpa, İzdiham ve Yedi İklim gibi dergilerde yazdın ancak şiir kitabıyla beraber Can Ülgen kimdir? Şiir sende ilk ne zaman belirdi? İlk ne zaman kendini şiir yazarken buldun ve ilk ne zaman şiir yazdığının farkındaydın? Ne zaman “olanla yetim”meye başladın?
Can Ülgen: Can Ülgen her zaman doğruları yapmaya çalışan ve iyi niyetli birisi. Çocukken bir şeylere merhamet duymaktan kendi içimdeki sesi hep ırgaladığımı hisseden birisi de ayrıca. Çünkü kendimi hep o yoksulluğun acınası tarafında bulur ve ailemi zora sokacak her türlü davranışı günah olarak belirlerdim. Bana verilen her şeye yetinir ve daha çok hayal ettiklerimle çaba yürütürdüm. Fakat bu durum beni sessiz biri olmaya itti, her ne kadar şimdiki dostlarla bağırıp gülsek bile çocukluğum öyleydi. Bir gün kütüphanecilik haftasında kendimi daha iyi ifade edebilmek için şiir ezberlemeyi düşündüm ve yaptım da bundan sonrası için. Artık iki haftada bir şiir ezberleyeceğimi biliyordum ve hiç kendimle alakalı olmayan şeylerdi bunlar. Sonra lisede biraz daha açıldım ama o yoksulluk her anlamda yakamı bırakmadı. İçimdeki merhameti ve yoksulluğu susturarak şiirler yazmaya başladım ve gittikçe ortamdan, insanlardan uzaklaştım. Tabii salt bir şair noktasına evrilmek kolay olmadı. Lisede, üniversitenin başında bir algoritmanın başlangıcı gibiydim. Fakat herkesin bir dönüm noktası var. Oradan sonra dedim tamam ben artık kulağımı şiire vereceğim. Duyabildikçe uzaklaşmaya devam edeceğim. Çağın getirisi ne olursa olsun.
Hamza Eren Sarıçam: Olanla Yetim’e hakim gri soğuk bir hava var. Peki, sence şiirinin rengi nedir? Kendi şiirini nasıl tanımlarsın?
Can Ülgen: Ben tıpkı yakın arkadaşım Kadir Tepe gibi şiiri bir yere yerleştirmeyi doğru bulmuyorum. Şiir akışkan bir sıvıdır, olduğu kabın şeklini alır. Şiir duyulan ve söylenen bir şeydir aslında, yazılandan çok. Bu yüzden sizin söylediklerinizi okuyucu hangi renkte görüyorsa şiirin rengi odur. Aslında saydamdır da diyebiliriz. Kadir’e de ufak bir selam çakayım böylelikle. O bu tarz şeyleri sevmez ama artık söz yazıya döküldü bir kere.
Hamza Eren Sarıçam: Kitabın muhtelif yerlerinde alıntılar var. Bunlar özelinde, Olanla Yetim, Ahmet Erhan’dan bir alıntı ile başlıyor. Sanki kitap ona bir ithafla başlamış gibi. Böyle bir şeyden söz edebilir miyiz? Daha sonrasında Ahmet Güntan’dan ve Onur Ünlü’den alıntılar var. Bahsi geçen isimler, sen ve şiir dünyan için ne ifade ediyor? Ayrıca, Olanla Yetim’de alıntıların önemi nedir?
Can Ülgen: Aslında alıntıları çok düşündüm, acaba hiç koymasam mı diye fakat koyma kararını verdim. Uzun da bir süreç olunca kalbimin sesini dinledim biraz. Lakin yetim olmanın da anlatıcısı elbette sadece ben değilim. Benim söylediğim şeyleri destekler olmaları biraz da içimi rahatlatıyor. Bu alıntıların hepsinin benim hayatımda yeri ayrı. Tabii ki şiirimin etkilenmesi söz konusu değil fakat sizi iyi eden şeylere bir selam borcunuz olmalı. Ek olarak Ahmet Erhan’a ithaf bir kitap değil tabii ki ama oradaki alıntı ona karşı duyduğum sevginin bir saygı göstergesi.
Hamza Eren Sarıçam: Az önceki soruya cevabınıza da istinaden şiirlerinizi ithaf ettiğin kişiler var. Bu kişiler için ne demek istersiniz? İthafları nasıl seçtiğinden ziyade Ahmet Güntan ve Kadir Tepe ile M. Burak Çelik ve Onur Ünlü arasında senin için nasıl benzerlikler veya farklılıklar var? Bu farklılık ve benzerlikler şiir dünyanda kendisini nasıl gösteriyor?
Can Ülgen: Senaryo yazmanın 12 kuralı diye bir şey vardır. 12 kuraldan biri bir dervişe yol hakkında sorular sormaktır. M. Burak Çelik benim için şiir serüvenimde sorular sorduğum şair oldu, ötesinde de bir ağabeyim olarak zor zamanımda el uzattı. Kadir ise zaten en yakın dostum olmasıyla beraber içinde bulunduğumuz furyanın hiçbir rengine ayak uyduramaması ve benim gibi renksiz, düzene aykırı olması zaten onu bana yakın eden hususlardan. Biz kendi gözlemlerimizde şiirimizin herkesi rahatsız ettiğini biliyor ve gocunmuyoruz. Onur Ünlü ise çocukken izlemeye başladığım Leyla ile Mecnun dizisinin yönetmeni. Yaptıkları her iş hemen hemen hoşuma gidiyor ve şair yanı da bunu destekliyor benim için. Ahmet Güntan’a gelince sadece Olanlık’ı okumanız bile yeterli olacaktır. Hatta 32. sayfaya bir bakın derim. Ahmet ağabeyin nasıl bir edebi kişiliği olduğunu anlayacaksınız. Okuduğunuz hatta ilgi gösterdiğiniz şeyler davranışlarınızla birebir örtüşmeyebilir ama karakteriniz sizi o şeyleri izlemeye veya okumaya iter. Çocukluğumdaki o sessiz ve içine kapanık çocuk kendinden bir şeyleri bu şairlerde veya bu bahsettiğimiz şeylerde buldu diyebilirim.
Hamza Eren Sarıçam: “Kürçte Beatles” şiirinden yola çıkarak şiirin ritmi ve sesi var mıdır? Kendi şiirinin sesini nasıl buluyorsunuz?
Can Ülgen: Kürtçe Beatles çok sevilen şiirlerden biri oldu, bu da beni çok mutlu etti açıkçası. Şiirin ritmi veya sesi yoksa söylenen bir şey olmaktan çıkar ve söz uçarlığından çok kaybolmasına vesile olur. Oysa şiir ritmiktir, matematiktir, müziktir ve bir inşaat amelesidir bir nevi. Yani ne kadar çalışırsan ve ne kadar sesin gür çıkarsa şiir o kadar sana gelir. Ben kendi söylediklerimi duyuyorum elbette ama önemli olan daha farklı şeylerin duyulmasını sağlayabilmek tekrardan. Kendi şiirimin sesi boğuk ve titrek olabilir ama gittiği yerde bir rahatsızlık, acıtma, huysuzluk veya iyi bir şey bile olsa, hissettiriyorsa yerine ulaşmış değil de şiire ulaşmışlar demektir.
Hamza Eren Sarıçam: “Gerçek Zaman Üstüne Yazılmış Methiyeler” şiirinde birtakım kelime ve tamlamalardan gidiyor gibisin. Neden bu kelimeler? Şiirlerinin kelimelerini nasıl seçersin?
Can Ülgen: Yani kesinlikle şu kelime olacak diye bir takıntım yok. Klişeye ve arabeske düşmeyen kelimeler ve tekrar etmediğim kelimeleri tercih ederim. Bunun dışında şiir kulağıma nasıl geliyorsa öyle de tamlamalara dönüşür. İlla şu kelimelerle yazacağım diye bir şey söz konusu değil. Yaşadığım yaşantının belirlediği bir şey bu.
Hamza Eren Sarıçam: “Son Güllede Çiğnenen Rezene”, “Adını Anımsamayı Unutanlar İçin” ve “Rivayet” şiirleri bir üçleme teşkil ediyor. Bu örtülü üçlemeyi okur sence nasıl deşifre etmeli? Ayrıca, bu üçleme üzerinde ne söylemek istersin?
Can Ülgen: Aslında herkesin bildiği şiir hakkında birkaç varsayım var. İşte şiir onu okuyana aittir artık, şairden çıkmıştır gibi. Eğer buna katılacak olursam iyi bir kaçış olabilir benim için. Özellikle bu üçlemeyi anlayabildiğiniz ve böyle bir soru bana ilettiğiniz için ayrıca teşekkür ederim. Umarım okuyanlar da kendinde bir parça bulur ve yaşamak isteyip yaşayamadığı her şeyin olurunu olmazını kendi içinde hesaplayabilir. Benim için bu şiirlerin kulağıma geldiği zamanlarda adımı çok kez anımsamayı unuttum, çok kez rivayetler edindim, son gülledeki çabayla ilgili. O zamana dönüp bakınca tekrardan adımı unutabiliyorum. Zaten akranlarımın her şeyi kıymetsizleştirdiği bu çağda biraz da olsa bir şeyi değerli kılabilmek için unutabilmek gerek. Umarım deşifrelerinde unutulmuşluğu barınabilirler ve ne olursa olsun çağa ayak uydurmadan sevilip sayılmayı anımsayabilirler. Ben bu şiirlere bakınca tekrardan bazı şeyleri güzel yapmışım da hayatıma ve şiire böylesine derin yansımış diyebiliyorum. Umarım bu üç şiir gittiği yerde sonsuza dek yankılanır, bu defa unutulmayı başka yere bırakır.
Hamza Eren Sarıçam: Can Ülgen, Olanla Yetim’le beraber kendi şiir dünyasında nereye geldi? Olanla Yetim seni tatmin etti mi? Şiirde tatmine nasıl ulaşabilirsin?
Can Ülgen: Şiir bence sürekli yenilenmesi gereken bir şeydir. Sürekli şiir yazacağım derseniz kendi ekseniniz etrafında tur atarsınız. Ben normale yakın hayatımın daha çok benden götürdüğü birtakım ezgilerin oluşturduğu senfoni gibiyim. Her taraftan bir acı, bir ses duymalıyım ki müziğini kulağımı cırtlatmadığı takdirde şiire dökebileyim. Şiir size bunu kendi söyler, her şeyiyle tamam olduğunu anlarsınız. Ama kitap dosyası hazırlarken özellikle şiir ise türü biraz daha yaşamla ilgilidir ve irdelemeniz uzun sürebilmelidir. Hemen hemen 23 yıllık yaşantımın bir çıkışı bu kitap. Geriye dönüp baktığımda güzel bir hayat yaşamışım diyemiyorum ama şiir dosyasına bakınca tamam artık bu ses yerini buldu diyebildim ve “Olanla Yetim” ile ses edindim.
Hamza Eren Sarıçam: Son olarak, söyleşimiz adına söylemek istediğin bir şey var mı?
Can Ülgen: Olanla yetinebilmek güzel bir mücadeledir. Umarım herkes yetindiği hayattan daha fazlasını, hak ettiği hayat için ettiği mücadelenin farkına varır. Herkese kalbi kadar bir hayat dilerim. Mücadeleniz olanla yetinsin fakat olanı da bilsin, yetimliği de. Muhabbetle…