Yunus Çinçin: Söyleşi isteğimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederek başlamak istiyorum.Birbirinden özgün ve güzel öykülerden oluşan “Kuyruklu Yalan” adlı kitabınız için sizi tebrik ederim. 2021 yılında, NotaBene Yayınları’ndan çıkan eserinizle ve öykücülüğünüzle ilgili sorulara geçmeden önce- okuyucuların da sizi daha iyi tanıyabilmeleri açısından- kendinizden, yazarlık geçmişinizden ve yazarlık serüveninizde önemli bulduğunuz dönüm noktalarından söz edebilir misiniz?
Çilem Dilber: Kuyruklu Yalan okurla buluşalı iki yıl oldu. Bir ilk kitap için bu kadar zaman sonra okurla buluşuyor olması ve üzerine konuşmamız benim için çok kıymetli. Bu sebeple çok teşekkür ederim.
Öğretmenim, İstanbul’da yaşıyorum. Ciddi manada öykü okur-yazarlığım çok eskiye dayanmıyor, daha doğrusu okumak eyleminin derinliğine yazmaya başlayınca vakıf olabildiğime inanıyorum. Oysa kendimi bildim bileli kitap okumak en belirgin alışkanlığımdı. Kaliteli okumaya başladığımda detayları görmek, zihindeki hikâyenin cümleleşip metne dönüşmesini izlemek hatta daha ileri gidip yazarın aklındakini sorgulamak, tahminler yürütmek bence okumanın tam karşılığı. Amatörce yazdıklarımı ayrı tutarsak, okumayla paralel yazmaya başladığım son 6-7 yıl benim için daha verimliydi. İlk yazdığım öyküyü komik bir cesaret örneği göstererek Nilüfer Belediyesinin öykü yarışmasına göndermem ve öykümün seçkiye girmesi benim ilk ve en önemli motivasyonlarımdan biridir. Sonrasında yazdıklarımı başkalarıyla paylaşmaya başladım. Çeşitli edebiyat siteleri, edebiyat dergileri. Alanın mutfağında epey zaman geçirdiğimi söyleyebilirim. Bu süreçte çağdaşlarımı yakından takip etmeye de başladım. Öykülerimin dosyalaşıp kitaplaşmasıyla yolda olma hâli daha da belirginleşti. İlk kitap bence tüm yazarlar için en heyecan verici dönüm noktası. İshak Edebiyat’ı da anmadan geçemeyeceğim. Çünkü onunla yolumuzun kesişmesi yolculuğumdaki en önemli dönüm noktası oldu. Her an öykü konuşabileceğin bir arkadaş topluluğunun olması yazarlık anlamında inanılmaz büyük bir katkı. Sevgilerimi iletiyorum onlara.
Çilem Dilber : Yazmak için en önemli motivasyonum kurmacaya olan düşkünlüğüm. Ben yaratılan dünyayı, o dünyada gezinmeyi, o dünyaya başkalarını da çağırmayı çok keyif verici buluyorum. Edebiyata düşkünüm, kurmacanın estetiğini seviyorum. Üniversite yıllarımda K dergisini okurdum. Formatıyla ve içeriğiyle çok sıcak bulduğum, sanırım 1tl gibi bir ücreti vardı, derginin üzerinde Goethe’nin bir sözü vardı: “İnsan kendini yalnızca insanda tanır.” Bu da önemli bir nokta. Binlerce insan tanıyamayız ama binlerce kurmaca karakterini tanıyabiliriz. Ve kendimizi tanımamız için, yaşadığımız hayatı anlamlandırmamız için ne kadar çok karakterle özdeşleşebilirsek o kadar iyi.
Öykülerimi, zihnimde belirdiği şekliyle yazmaya çalışıyorum. Gerçeklikten kopuk olabiliyor bazen, bazen başka bir kitap ya da kahramandan yola çıkarak ya da bir sanat eseri, bazen gündelik bir olay. Her şeyin öykünün malzemesi olabileceğini düşünüyorum. Sınırsız ihtimaller bu işi heyecanlı bir hale getiriyor. Ama çatıyı kurduktan sonra teknik yönden de gerekleri yerine getirmeye çalışıyorum. Olası ihtimalleri, uygun kurgu, anlatıcı ya da anlatım teknikleriyle birleştirmeye çalışıyorum. Belki oluyor belki olmuyor, buna okur karar verir elbette ancak yapmaya çalıştığım bu diyebilirim.
Yunus Çinçin: Kuyruklu Yalan’daki öykülerinizin dili oldukça akıcı, anlatım kıvrak. Her öykünün konusu oldukça özgün.Kitapta yer alan on bir öykünün her biri, okuyanı kendi dünyasına alıp götürüyor.Bu başarınızı neye borçlusunuz?
Çilem Dilber: Öyküleri başarılı bulmanıza çok sevindim. Umarım okurun belli bir düzeyin üstünde keyif alabilmesini sağlayabilmişimdir. Daha önce de söylediğim gibi, güncel edebiyatımızı yakından takip etmeye çalışıyorum. Özellikle, çağdaşım öykücülerin neler yazıp nasıl anlattıklarına bakıyorum. Ve zaman zaman aynı anlatıcıdan çıkmış, birbirine benzer öykülere denk geldiğimde, ki bence tematik demek bu değil, keyif almadığımı düşünüyorum. Bu nedenle öykülerimin farklı çizgilerde seyretmesi için uğraştım. Taşra öykülerim de var kent öykülerim de. Kadınları da anlatmaya çalıştım erkekleri de. Tek bir alana yoğunlaşmak istemedim. Aktarırken de aynı şekilde düşündüm. Farklılığı seviyorum. Bu aslında günümüz öykülerini takip eden okurları düşünürsek, kitabım için bir riskti. Ancak ben bu riski almak istedim. Benim gibi yakın dönemi takip edip de Kuyruklu Yalan’ın ayrıksılığını fark edenler ne demek istediğimi anlayacaklardır.
Yunus Çinçin: Kitabınızın başında Julio Cortàzar’ın “Gerçekliğin çerçevesi kırıldı.” cümlesine yer vermişsiniz. Bir yazar olarak, Çilem Dilber’in gerçeklikle ilişkisi nasıldır? Kuyruklu yalanların hayatınızdaki yeri hakkında neler söylemek istersiniz?
Çilem Dilber: Gerçekliğin edebiyat ürünlerinde deforme edilmeden, olduğu gibi aktarıldığı durumlar hep vardı. Kimi yazarlar gerçeği kurmacanın doğal lezzetini bozarak, bazen eser miktarda bazen de bolca, okurun düşünce yapısını inşa etmeye yönelik ifadelerle yansıtıyorlar. Ben kurmacanın da gerçeklik kadar etkili olabileceğine hatta ,daha önce bir söyleşide belirttiğim gibi, kurmacanın gerçekten daha gerçek olduğuna inanıyorum. Görünenin, bilinenin ötesinde yadsıyamayacağımız zihinsel ve ruhsal süreçler de kurmacaya dâhil edilebilir diye düşünüyorum. Bir metinde, bilinçdışı kendini ortaya koyuyorsa, metafizik fiziği destekliyorsa, metin bir gazete haberi okumaktan öte bir derinlik hissi veriyorsa, okumak benim için çok değerli oluyor.
Yunus Çinçin: Türk ve dünya edebiyatından sevdiğiniz ve takip ettiğiniz öykücüler, yazarlığınızı beslediğini düşündüğünüz yazarlar kimler? Edebiyat dışında başka neler yazma sürecinizde sizi besler?
Samanta Schweblin, atmosfer ve gerilim yaratma anlamında çok başarılı bulduğum ve ara ara tekrar okuduğum bir yazar. Aynı şekilde Bruno Schulz, Cortazar, Coetzee, Bernhard benim için çok önemli isimler. Şimdilik aklıma gelenler bu kadar.
Yunus Çinçin: Oldukça özgün ve başarılı bir kitabın yazarı olarak, öykü yazmak isteyenlere ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz? Bundan sonraki süreçte yazacağınız eserlerle, yapmayı düşündüğünüz çalışmalarla ilgili kısa ve uzun vadeli planlarınız neler?
Çilem Dilber: Tekrar teşekkür ediyorum. Benim de henüz yolun başında olduğumu düşünürsek, naçizane önerim ancak okumak olacak. Çokça derin okuma yapmak hatta okuduklarını başka okurlarla konuşmak, kurmacaya bakışımızı şekillendiriyor bence. Şimdilerde, ikinci öykü dosyam için çalışıyorum. Uzun vadeli herhangi bir planım yok, sanırım, psikolojik olarak herkes gibi daha günü kurtarmaya yönelik yaşıyorum. Son zamanlarda, yeni çıkanları takip etmekte zorlanıyorum. Okunacak kitaplarım birikiyor. Ama fırsat buldukça bu güvenli alana kaçtığımı, okumaya yazmaya çalıştığımı söyleyebilirim.
Yunus Çinçin: Bu güzel söyleşi ve sorularıma verdiğiniz ayrıntılı cevaplar için teşekkür ederim.
Çilem Dilber: Ben teşekkür ederim.