Kazuo Ishiguro’nun “Beni Asla Bırakma” romanı, yüzleşme ve kapitalizm eleştirisi yüklü olmakla birlikte kitap tanıtım yazılarında “bilim kurgu romanı” olarak anlatılmaktadır. Ele alınan bu incelemede ise Beni Asla Bırakma romanının öteki yüzü olup yazar tarafından kurguya gizlenen “kapitalizm ve sistem eleştirisi” incelenecektir. Eserdeki karakterler ve mekan işlevlerinin sistem içerisindeki konumu kapitalizm eleştirisi bağlamında açıklanmaya çalışılacaktır.
Eser, içerdiği fantastik öğeler ve ütopik tarzdaki postmodern kurgusuyla bir bilim kurgu romanı olsa da, eseri bir diğer bağlamda da “yüzleşme ve insani duyguları yeniden keşfetmeye davet eden” bir roman olarak da değerlendirilebiliriz. “Beni Asla Bırakma” romanı aynı zamanda organ bağışçısı olması için klonlanmış “insanlar”ın, insan olma ve insani duygularını yaşama isteğinin romanıdır. Yazar, kurgusu vasıtasıyla, günümüz insanının da klonlanmış bu insanlardan farkının olmadığını edebi ve ustalıklı bir dille okuyucuya aktarır. Eser, içerdiği zengin anlatımdan dolayı farklı alanlarda incelenmeye elverişlidir. Ele alınan bu incelemenin konusu “Kapitalizm ve sistem eleştirisi” olduğu için inceleme sınırları bu minvalde daraltılmıştır.
Kitap, klonlanmış bireylerin hayatını anlattığı için karakterlere farklı bir gözle yaklaşılıyor; okuyucu, romantik bakış açısının etkisiyle onlara acıyıp kızarken yaşanan ve yaşatılanlara lanet ederek onların hayatıyla kendi yaşadığımız hayat arasında bağ kurmaya çalışarak farklı bir dünyayı uzaktan izler. Oysaki eserin sonunda, romanda anlatılanların toplumsal hikâyelerden farklı olmadığı gerçeğiyle yüzleşiriz. Sistemin içerisinde yaşayan bireyler de roman kahramanları gibi birer bağışçıdır aslında; fikirsel hürriyetini ve özgürlüğünü bağışlayarak yaşamını idame ettirirler. Önce akıl, sonra ruh en sonunda ise hürriyet bağışlanır. Ormanların yok edilmesine susarak akciğerler, yolsuzlukları görmeyip duymamak için gözler, gerçekleri konuşmamak adına diller, öteki sesleri duymamak için kulaklar sırasıyla sisteme bağışlanılır. Toplumsal etkileşimlerin altında kalan bireyler de, romanda kurgulanan klonlanmış insanlar konumundadır.
Kapitalist sistem, canlıların belirli kurallar ve sınırlar içinde yaşamasını öngörür. Var olan sistemin dışına çıkmaya çalışan bireyleri, yolun sonunda daima ölüm ve ötekileştirme korkusu bekler. Bu ölümcül itkiyi de yazar, romanın başından itibaren imgeler aracılığıyla okura hissettirir. Romanda bahsi geçen geçmişi, anısı ve geleceği olmayan öğrencileri okuyup görmek okuyucuyu ne kadar dehşete düşürse de bize dayatılan yaşam şeklinden farklı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Anısız yaşamanın ve sistem içerisinde bir aygıt olmanın etkisiyle romanda karakterler kurgu boyunca geleceklerini öngöremeyip, ortaya konulan sınırlar ve çerçeveler dahilinde yaşamaya çalışırlar.
Lucy ismindeki gözetmenin okulda görev almasıyla klonlanmış çocuklara aslında birer insan oldukları, bir geçmişlerinin, anılarının ve geleceklerinin olması gerektiği konusu anlatılır; öğrencileri gerçeklerle yüzleştirmeye çalışır. Bu tamahkarlığın sonucu ise kapitalizm düzende gerçekleştirilen dar alanlardan dolayı, açıklamalarından ötürü Lucy öğretmen gözetmenlikten alınır. Bu gösterilen örnek, bireylere yaşadığı ya da yaşayacağı; kapitalist düzlemde insan olmaya davet edilmenin cezalandırılması gereken bir durum olduğu okura aktarılır. Lucy’nin şu sözleri bu çocukların gerçek hikâyesini okuyucuya hissettirir durumdadır:
“Hayatlarınız sizin için önceden kararlaştırıldı. Yetişkin olacaksınız ve sizler yaşlanmadan, hatta orta yaşa bile gelmeden, hayati organlarınızı bağışlamaya başlayacaksınız. Her biriniz bu nedenle yaratıldınız. Filmlerini seyrettiğiniz aktörler gibi değilsiniz, benim gibi bile değilsiniz. Bu dünyaya belli bir amaçla getirildiniz ve geleceğiniz, hepinizin geleceği önceden belirlendi(…) Yakında Hailsham’dan ayrılacaksınız, çok zaman geçmeden organlarınızı bağışlamaya başlayacaksınız. Bunu unutmayın. Doğru düzgün yaşayacaksanız kim olduğunuzu ve sizi nelerin beklediğini bilmeniz gerekir.” (s.83)
Lucy’nin sözleri her ne kadar Hailsham çocuklarına olsa da yaşamı tüm gerçekleriyle kabullenme ve ona göre yaşama konusunda okuyucuya da önemli şeyler fısıldar. Kathy, Ruth, Tommy ve diğer klon çocukların her şeyi kabullenişleri, hiçbir zaman isyana yeltenmeyişleri, pasif tavırları okuyucunun canını sıksa da romantik bir tarzda romanın sonu merakla beklenilir.
Eserde kullanılan karakterler ve mekansal metodlar, toplumsal sistem dinamiğini temsil etmek için kurgulanmış izlenimi bırakır okurda. Bu kurgusal metaforlara metin merkezli kapitalizm eleştiri bağlamında yaklaşıldığında: kullanılan mekan ve karakter figürleri kanaatimizce şöyle tanımlanabilir:
–Hailsham okulu, kapitalizm düzeni temsil eden çağdaş metoddur. Öğrencilerin içerisinde bulundukları psikolojik ve ruhsal durumdan dolayı açık-geniş; kapalı-dar mekan olma işlevi kazanır. Sabit bir mekan tanımı yoktur.
–Kathy: Kapitalizm uykusundan uyanıp etrafını aydınlatmaya çalışan muhalif ışık, tamahkarlığın sonucunda sisteme yenik düşüp roman kurgusundan kaybolur.
-Hailsham öğrencileri ise, Kapitalizmin bireyler üzerindeki yansımasını ve sistemin gerekliliğini yerine getiren alegorik simgelerdir. Sistem içerisinde yaşayan bireyleri temsil eder.
-Organ mafyacıları ise, bu düzen içerisinde yerleşik olup emeği sömüren, sistemin gelişip güçlenmesine finansal veya sosyal yaşamda destek veren karakterler konumundadır.
– Hailsham öğrencilerinin yaşam alanları genellikle okul ve yatakhanedir. Bu kapalı-dar mekan içinde yiyip, içip; spor, resim, müzik ve sekse dair duygularını sınırlandırılmış bir şekilde gerçekleştirirler.
– Hailsham okulun dışı geniş ve iç mekanı temsil eder. Bu noktalardan hareketle yazar, Kapitalizmin eşiğinin aşıldığı an daha mutlu ve özgür bir hayata yelken açılabileceğini okuyucuya gösterir.
Eser, adeta kapitalizmin yok edeceği insanlara yakılan bir ağıt konumundadır.