Erken Sovyet edebiyatının en büyük temsilcilerinden biri kabul edilen İzak Babel’in bütün öyküleri, Kızıl Süvariler ismiyle ve Ketebe’nin ciltli, şık baskısıyla okura sunuldu. Geçtiğimiz ay yayımlanan eser, genellikle yaşadığı dönemin savaşlarını ve Sovyetler bünyesindeki Yahudi topluluklarının yaşantısını konu edinen öyküler yazan Isaac Babel’in külliyatına genişçe bakma imkânı sunması açısından kıymetli. Binazir Haşimzade çevirisiyle Rusça aslından Türkçeye aktarılan bu külliyat, yazarın şaheserleri kabul edilen Kızıl Süvariler ve Odessa Öyküleri başta olmak üzere tüm öykülerini içeriyor. Ek olarak, kıyıda köşede kalmış veya çeşitli dergilerde yayımlanıp sonrasında unutulmuş öykü ve karalamaları da bu çalışmada yer alıyor.
Babel, Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında Sovyet Rusya’da edebiyat çevrelerince bilinen ve saygı duyulan fakat aynı zamanda çokça eleştirilen bir yazardı. 1930’ların ilk yarısında edebî üne kavuştu denebilir. Tanınmasını sağlayan ilk kitabı Odessa Masalları, 1924 yılında bir dergide yayımlandı. Bunun ardından iki yıl sonra 1926’da ilk kitabı Kızıl Süvariler ile sükse yaptı (Vikipedi, 2022). Bu öykülerin temelinde, 1917 Bolşevik Devrimi ve İç Savaş’ın etkileri özellikle göze çarpan temalar. Babel, savaşın “Kızıl” tarafında devrimci bir asker olarak savaştı. Ancak onu diğer yazarlardan ayıran en önemli tutumu, savaşı, kutsal bir amaç için mücadele edilmesi gereken bir olgu olarak ifade etmek yerine, “sıradan insanların” acımasızca yok edildiği, deyim yerinde ise “harcandığı” bir trajedi olarak kaleme alması. Buradan da anlaşılacağı üzere, öykülerin hepsinde gerek yöneticilere gerekse idealler uğruna milyonları top tüfekle seferber eden komutanlara oldukça mesafeliydi. Tabii bunda savaşı dışarıdan seyredip bir kahramanlık hikâyesi olarak bakmak yerine bizzat cephede savaşmış ve pek çok insanî dramla ve toplumsal yıkımla karşı karşıya kalmış olmasının da payı büyük. Bu açıdan, yazarın savaş karşıtı tutumu anlaşılabilir bir mefhum. Öyle ki, İç Savaş’ı konu edinen pek çok öyküsü, üslubunun gerçekçiliği bakımından tarihsel birer belge niteliği bile taşıyor denebilir.
Babel öykülerini yazarken, evvela okuruna incelikli bir mizah sunuyor. Ayrıca eserlerinde, romantizmin temel taşı olan acı ve hüzün açık bir şekilde varlığını hissettiriyor. Bu hüzün ve acı da bir Yahudi olarak toplum içerisinde, kendi kültürüne yakın hemen herkesin çektiği acılardan nasibini almış hatta Çarlık Rusya’sı içerisinde de yaşanan sıkıntıların tadına bakmış bir yazar olmasından kaynaklanıyor. Babel, bu öykülerinde samimi bir şekilde çoğu zaman özeleştiri yaparak okuruna askerlerin savaştaki ruh hâlini ve dönem Rusya’sını sanatsal bir şekilde aktarıyor (Karagözlü, 2011). Savaş sırasında ölen insanlar, mühimmat eksikliği, insanların bozulan psikolojileri, açlık ve kötü hava şartları öykülerin her birinde, her zaman acı yüzünü değiştirmeden okurun karşısına çıkıyor.
Netice Babel, insanı insan yapan temel değerleri kaleme alıyor. Öykülerde eleştiriler, açıkça verilmeyip diyaloglar arasına yerleştiriliyor daha çok. Yaşananlar kimi zaman bir askerin, kimi zaman da cahil bir köylünün ağzından sert bir şekilde eleştiriliyor. Bu sebeple de yaşantısı boyunca, dönemin hem siyasal hem edebî otoriteleriyle başı belaya giriyor. Ancak şunu açıkça ifade etmek gerek ki İzak Babel’in öyküleri, yaşadığı çağda kendisine yöneltilen haksız eleştirilere verdiği ustaca cevapların da bütün olarak okunabilmektedir. Yazdıkları çağının çok ötesine ermiş tüm büyük yazarlar gibi… İyi okumalar.
Kaynakça
Vikipedi. (tarih yok). Isaac Babel. Vikipedi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Isaac_Babel adresinden alındı
Karagözlü, T. (2011, Kış). Sovyet Yazar E. Isaak Babel’in “Konarmiya” Öykülerinde Devrim ve İç Savaş. Akademik Bakış, 5(9), s. 189-202.
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.