Ödül, orijinal adıyla Le Prix, kelimenin tam manasıyla bir yüzleşmenin romanı. Fransız yazar, senarist Cyril Gely’nin baştan sona diyaloglarla ördüğü hikâye, bilime adanan iki ömrün dramatik hatıralarını taşıyor. Yazar başta bilim etiği, sonrasında dostluk, insanlık ve vicdan gibi felsefi ve yer yer ahlaki meseleleri irdeleyen bir eserle baş başa bırakıyor okurunu. Romanı etkileyici kılan en önemli şeylerden biriyse, tüm anlatılanların gerçek yaşamdan uyarlanmış olması.
Atmosfer, İkinci Paylaşım Savaşı’na ait karanlık günlerin henüz son bulmuş kasvetini taşımakta. Başta Almanya olmak üzere tüm dünyada insanlığın o güne dek gördüğü belki de en büyük trajedi yaşanmış. Gaz odaları, Hiroşima ve dahası. Yeni neslin bilemeyeceği sancılar. Kirli savaşın dumanı yeryüzünde tütedursun, Otto kendisini en büyük bilim ödülüne hazırlamakta. Biricik eşi Edith ise bir köşede eski günleri düşünmekte. Çok ünlü bir bilim insanı olan kocasının devasa gölgesi altında geçirdiği, belki de yitirdiği günleri. Turner’ın tablolarından hareketle, resim sanatına dair yeteneğini ve bu yeteneğin yıllar içerisinde nasıl solup gittiğini. Bir zamanlar Lise’in de hayatlarına dahil olduğu o dostane günleri.
Oysa yan odada fırtınalar kopmakta. Lise, sekiz sene önce hayatından apar topar çıktığı ya da buna mecbur edildiği Otto ile teklifsiz bir yüzleşmeye başlamış bile. “Eski defterler”, dipnotlarına dek açılmış. Fiziğin ve kimyanın bu dev iki ismi, yıllar evvel bir füzyonla ikiye ayrılan atom misali savrulduktan sonra, bilimsel olarak mümkün olmayacak biçimde bir araya gelmişler; enerji yüklü parçacıklar gibi çarpışıyorlar. Biri otuz yıllık emeğinin ve fizik bilimine katkılarının kıymetsizleştirilmesinden mustarip, diğeri ise kimya ile geçen bir ömrün birkaç saat içinde küle dönme ihtimalinden dolayı korku dolu, endişe içinde. Nobel Ödülü’neyse birkaç saat kalmış. O gece bilim dünyasının gözü Stockholm’de olacak; fakat henüz ortada bir konuşma metni bile yok.
İlk sayfasından son cümlesine dek tansiyonun bir an bile düşmediği metin; fizik ile kimyanın, erkek ile kadının, Yahudi ile Hıristiyan kültürünün yüzleşme hikâyesi. İki atomdan öte, aslında dostluğun ve bencilliğin çarpışma hikâyesi. Bir Fransız’ın kaleminden hem Yirminci Yüzyıl Almanya’sına hem de bilim tarihinin kalbine açılan büyük bir parantez Ödül. Bir hesabı, hesaptan ziyade, derin bir yarayı kapatmanın nafile arayışı. Esma Fethiye Güçlü’nün çevirisiyle ve Timaş’tan.