Bağımlılık, kişinin bir maddeye (alkol, uyuşturucu, nikotin vb.) veya bir davranışa (kumar, sosyal medya, yemek yeme vb.) karşı kontrolsüz bir şekilde duyduğu güçlü arzu ve ihtiyaç olarak tanımlanır. Bağımlılığın temel özellikleri arasında kontrol kaybı, sürekli -söz konusu maddeyi- kullanma veya davranış sergileme isteği, negatif sonuçlara rağmen devam etme ve fizyolojik ya da psikolojik tolerans gelişimi bulunur. Bağımlı bireyler, genellikle ne kadar denemek istediklerini ya da ne kadar süre boyunca kullanmak istediklerini belirleyemezler. Bu hem maddeler hem de davranışlar için geçerlidir. Kontrol kaybı, bağımlılığın belirgin bir özelliğidir ve genellikle kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler.
Abraham J. Twerski’nin kaleme aldığı Bağımlılık Psikolojisi, bağımlılığın psikolojik dinamiklerini ve bağımlı bireylerin düşünce biçimlerini derinlemesine irdeleyen önemli bir çalışma. “Kendini Kandırma” ile Nasıl Başa Çıkılır? alt başlığıyla yayımlanan eser, bağımlı bireylerin kendilerini ve çevrelerini nasıl kandırdıkları, bu kandırmanın özsaygı üzerindeki etkileri ve bağımlılıkla mücadelede karşılaşılan zorlukları ele almakta.
Bu ilginç çalışma evvela bağımlı düşüncenin ne olduğunu anlamakla başlıyor. Bağımlı Düşünme Nedir? başlıklı bölümde, Twerski, bağımlı bireylerin düşünce yapısının özelliklerini detaylandırıyor. Bağımlı düşünce, genellikle bahaneler üretme ve dış etmenlere suçlama eğilimindedir. Bu düşünce biçimi, bağımlı bireylerin sorumluluk almak yerine durumu sürekli olarak dışsal faktörlere atfettikleri bir zihin yapısını ifade eder. Twerski, bu zihinsel tuzağın nasıl kurulduğunu ve bağımlılık döngüsünü nasıl sürdürdüğünü ortaya koyuyor.
Suçluluk ve Utanç başlıklı bölümde, Twerski, bağımlı bireylerin yaşadığı suçluluk ve utanç duygularını inceliyor. Bağımlılar, genellikle bu duyguları kendi kendilerine işkence yapmak için kullanırlar, ancak bu duygular aynı zamanda iyileşme sürecinde de bir engel olabilir. Twerski, bu duyguların nasıl yönetilmesi gerektiğini ve bağımlılıkla mücadelede nasıl bir rol oynadığını ele alıyor. Duyguları Yönetmek başlığı altında, bağımlı bireylerin duygusal durumlarını nasıl yönettiklerini ve bu yönetim tarzlarının iyileşme sürecindeki etkilerini inceliyor ve bağımlılığın duygusal ve psikolojik etkilerinin nasıl ele alınması gerektiğini vurguluyor. Twerski, özellikle de “nüksetme” olgusunu derinlemesine ele alıyor ve bağımlıların iyileşme süreçlerinde yaşadığı geri dönüşleri ve tekrar başlama eğilimlerini açıklıyor. Nüksetme, bağımlılık tedavisinin en zorlu aşamalarından biridir ve Twerski, bu süreçle başa çıkmak için stratejiler sunuyor. Dibe Vurmak Gerekir mi? başlığı ise, bağımlılıkla mücadelenin bir aşamasında dibe vurmanın gerekli olup olmadığını sorguluyor. Twerski, bireylerin iyileşme sürecinde dibe vurmanın rolünü tartışıyor ve bu durumun kişisel gelişim ve iyileşme süreci üzerindeki etkilerini değerlendiriyor. Twerski, bağımlı bireylerin hatalarını kabul etmenin ve bu hatalardan ders çıkarmanın önemini de vurguluyor. Hataların kabul edilmesi, iyileşme sürecinde kritik bir adımdır ve bu süreçte kişisel sorumluluk almanın gerekliliği oldukça yüksektir.
Abraham J. Twerski’nin eseri Bağımlılık Psikolojisi, bağımlılıkla mücadele eden bireyler ve onların yakınları için kapsamlı ve etkili bir rehber niteliğinde denebilir. Twerski’nin uzun yıllara dayanan deneyimleriyle sunduğu vaka örnekleri ve pratik tavsiyeler, bağımlı düşüncelerden kurtulup sağlıklı bir yaşam sürdürmek isteyenler için değerli bir çalışma. Kitap ayrıca bağımlılıkla başa çıkma ve iyileşme sürecinde karşılaşılan zorlukları anlamak ve aşmak isteyen herkes için önemli bir başvuru kaynağı.