Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız Suzan Bilgen Özgün’ün ikinci öykü kitabı. İlk kitabı Gölgede Kalanlar’da fark edilemeden kaybolmuş inceliklere işaret eden yazar, bu kitapta odağına bakışı yerleştiriyor. Öyküler “Ayna Bakış”, “Renkli Bakış”, “Çocuk Bakış”, “Kuş Bakış”, “Dost Bakış” ve “Son Bakış” olmak üzere bölümlere ayrılmış. Bakış açısı çoğu kurmaca metinde olduğu gibi bu kitabın da bel kemiğini oluşturuyor.
John Berger Görme Biçimleri adlı kitabında “Her imgede bir görme biçimi yatar. Bir fotoğrafa baktığımızda fotoğrafçının sınırsız görünüm olanakları arasından o görünümü seçtiğini fark ederiz. Fotoğrafçının görme biçimi konuyu seçişinde yansır.” der. Berger bu yorumuyla edebiyatın sürekliliğine ilişkin bir şeyler de söylemektedir. Odağına insanı yerleştiren bütün edebi metinlerin doğal olarak benzer duygu ve davranışlardan söz etmesi kaçınılmazdır. Anlatılabilecek her şeyin çoktan anlatıldığı, bundan sonra metinleri farklılaştırma yolunun dil ve anlatımdaki özgünlük olacağı açıktır. Dolayısıyla yazarın bakış açısındaki farklılık edebiyatın sürekliliğine önemli katkı sağlar. Söz konusu edebi metinler olunca bu çeşitliliğe bir de okurun bakış açısındaki farklılık eklenir. Böylece edebiyat metinleri, hem yıllar sonraki okurlarına seslenebilir hem de kendini tekrar etmekten kurtularak yeni şeyler söyleyebilir. Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız’da öykülere getirilen bu gruplama, anlatıma farklı bir boyut kazandırmış. Kitabın ilk bölümü “Ayna Bakış”’da yer alan “Unutma Zamanı” “Kırıklar” ve “Su Gibi” öyküleri geçmişe dönüşün, anımsamanın öyküleridir. Bir ses, bir koku ya da şimdiki zamana ait duyularımızla algıladığımız bir ayrıntı, öykü kişilerinin geçmişe dönmesi için sebep oluşturur. Çünkü asıl hikâye geçmiştedir. Geçmiş, yaşanmış, bitmiş bir şey değil, tersine günden güne değişen, bozup bozup yeniden yapılandırdığımız bir süreçtir. Hatırlamak, geçmişteki bir yaşantıyı şimdiki zamanın ruhunu da katıp yeniden yorumlamakla mümkündür. Bu yönüyle kurmacaya yakındır. Yazar “Kolaj”, “Beklerken”, “Sesin Rengi”, “Seçim”, “Yılar Sonra” adlı metinlerde de benzer bir tutum içinde öykü kişileriyle birlikte okuru, bir anımsayışın peşinden yıllar öncesine götürüyor. Annesini kokusuyla anımsayan çocuk, tatlı bir telaşın, yıllar sonra anımsandığında bile insanı gülümseten sesi, insanın ilk hatırladığı kötülüğü ve yıllar öncesinden gelen ılık bir tat. Unutmak istedikleri ya da özledikleri, peşlerini bir türlü bırakmayan zaman dilimlerini anımsarken yıldızlara bakıyor bazılarımız. Yazar, adına hatırlayış dediğimiz bu sihirli anları işaret ediyor. Başını gökyüzüne kaldırıp yıldızları seyretmek, şimdiki zamana sırtımızı dönüp geçmişe bakmaktır aslında. Işığını bize ulaştırarak karanlık gecenin içinde göz kırpan bu yıldız, belki de artık orada değildir. Çoktan kaybolmuş bir gök cisminin yıllar öncesinden kalan hatırasıdır gördüğümüz. Dünya’ya uzaklığı arttıkça, görüntüsünün bize ulaşma süresi de artan, doğal zaman makineleridir yıldızlar, bir sihirdir aynı zamanda. Suzan Bilgen Özgün bu sihri, edebiyat keyfi ile birleştirip sunuyor okuruna.
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.