Bir Varoluş Mücadelesi: Kısraklı Kadın
Londra’da bir hastane odası… Bebeğini düşürme tehlikesi yaşayan Selma’yı, hastane odasında bebeğinin sağlık durumunu öğrenmek için endişeli bir şekilde beklerken görürüz. Bu endişe yetmezmiş gibi bir de Selma’nın karşısına çocukluk döneminde, onun öykülerini dinleyerek büyüdüğü alkarısı çıkar. Alkarısı ile ilgili efsaneler, başta Anadolu olmak üzere pek çok farklı bölgede ve kültürde çeşitli adlarla anlatılagelen bilinen hikâyelerdir. Kısraklı Kadın oyununda, Alkarısını Elka ismiyle izleriz. Elka; genellikle kırmızı elbiseler giyen, loğusaların ve bebeklerin ciğerlerini yiyerek beslendiği rivayet edilen, olağanüstü bir varlık olarak tasvir edilir. Fakat oyunda Elka’yı bambaşka bir bakış açısıyla görürüz. Loğusaları ve bebekleri rahat bırakmayan Elka, bu kez karşımıza kendi öyküsünü anlatmak için çıkar. Bir kadın olarak modern çağın zorluklarını yaşayan Selma ve olağanüstü bir varlık olarak Elka, bir hastane odasında karşılaşmışlardır. Oyun ilerledikçe anlarız ki bu ikili farklı yerlerde ve farklı zamanlarda yaşamış olsalar da benzer sıkıntılara katlanmak zorunda kalmışlar. İkisinin de yaşamdaki varoluşsal problemlerini ve bu problemleri aşma öykülerini, hiç sıkılmadan tam tersine ilham alarak izleyebileceğiniz bir oyun olmuş Kısraklı Kadın.
Oyundan Aklımda Kalanlar
Oyunda, toplumun kadını annelik kimliği üzerinden tahakküm altına alması konusu çok iyi bir şekilde işlenmiş. Günümüzde toplum tarafından kadından beklenen, iş hayatında “iyi” bir kariyere sahip olması aynı zamanda da “iyi” bir anne olması. Bu ikisini bir arada idare etmenin getirdiği baskıların sonucu doğan pek çok problemin, oyunun metnine iyi bir şekilde harmanladığını söyleyebilirim.
Elçin Atamgüç, oyundaki en ilginç karakteri yani Elka’yı canlandırıyor. Atamgüç, Elka’nın doğasına uygun gizem duygusunu oyunun başından sonuna kadar çok iyi taşımış. Zaten Elçin Atamgüç’ü çok severdim. Bu rolle onu izledikten sonra daha da çok sevdim. Pervin Bağdat’la aralarında geçen diyaloglar ise oyunun itici gücünü oluşturuyor. Oyunda Gökçer Genç’i, Selma’nın eşi rolünde izliyoruz. Oyunu izlerken eşinin Selma’nın yaşadığı zorluklara karşı duyarsızlığını, onunla aynı odada bulunan Elka’yı görememesi metaforuyla anlatıldığını düşündüm. Oyun boyunca Selma’nın korkularını temsil eden Elka’yı göremeyen eşinin, aslında eşini de çok fazla göremediğine ve onu yalnızlığa mahkûm ettiğine şahit oluyoruz. Oyunda Eylül Soğukçay ise güzeller güzeli bir hemşireyi canlandırıyor. İzleyeceğiniz bu hemşire karakteri ise kadının iş hayatında yaşadığı sıkıntıları başka bir açıdan bize anlatıyor. Oyuncuların hepsini birbirinden başarılı bulduğumu belirtmek isterim ve emeği geçen herkese bu oyun için teşekkür ederim.
Elka’nın kostümü için Janset Kaplan’ı ayrıca tebrik etmek istiyorum. Tam masalsı bir karakterin giyeceği muhteşem bir kostüm olmuş.
Son olarak oyundan çok sevdiğim bir cümleyle bitirmek istiyorum:
“Sert bir rüzgâr kuşun yuvasını yıkabilir ama bu kuşun tekrar yuva kurmasına engel değil.”
Kendinize bir iyilik yapın ve bu oyunu mutlaka görün derim.
Oyunun biletlerini https://sehirtiyatrolari.ibb.istanbul/ adresinden veya Şehir Tiyatroları’nın mobil uygulamasından alabilirsiniz.
İyi seyirler…
Yazan: LEYLA NAZLI
Yöneten: LERZAN PAMİR
Müzik: BURÇAK ÇÖLLÜ
Sahne Tasarımı: BARIŞ DİNÇEL
Kostüm Tasarımı: JANSET KAPLAN
Işık Tasarımı: KEMAL YİĞİTCAN
Efekt Tasarımı : METİN KÜÇÜKYILMAZ
Süre: 60 Dk. / Tek Perde
Oyuncular: ELÇİN ATAMGÜÇ, EYLÜL SOĞUKÇAY, GÖKÇER GENÇ, PERVİN BAĞDAT
Oyunun ilk gösterimi: 27 Ekim 2020 Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi