Ekmek Kızartma Makineleri ve Daha Fazlası
Vahşi Batı oyununda; iki kardeşin babalarına dönüşme hikayesinin içinde, kapitalizmin çarkları arasında insanın nasıl öğütüldüğünü izliyoruz. Kendi düzeninin içine hapsolmuş, duygusuz bir anne; birbirlerine tamamen zıt iki kardeş ve oyun boyunca hiç görünmediği halde varlığını hemen her zaman hissettiren, kendini çöle savurmuş olsa da orada bile mevcut düzenden kaçamamış bir baba karakteri. Yani kısaca oyun, bize parçalanmış ve yozlaşmış bir ailenin hikayesini anlatıyor.
Sam Shepard’ın yazdığı, Ergun Üğlü’nün yönettiği, Ahmet Saraçoğlu, Eraslan Sağlam, Serdar Orçin ve Rozet Hubeş rol aldığı Vahşi Batı adlı oyun, bu sezon da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda seyircisiyle buluşmaya devam ediyor.
1943’te Illionis’te bir çiftlik evinde dünyaya gelen Sam Shepard, babasının görevi nedeniyle çocukluğunda sürekli çevre değiştirerek yaşamış, bu da oyunlarındaki “köksüzlük” duygusuna kaynak olmuştur. 1979 yılında Gömülü Çocuk oyunuyla Pulitzer Tiyatro Ödülü’nü alan yazarın oyunları, pek çok dile çevrilerek, sinemada ve tiyatroda milyonlarca seyirciyle buluşmuştur. Sam Shepard; yazdığı eserlerinde, Amerika’nın batısını kendine has bir üslupla ve son derece gerçekçi bir dille kaleme alır. Çağdaş Amerikan tiyatrosu ve dünya edebiyatının cesur yazarlarından Sam Shepard’ın en bilinen oyunlarından biri de Vahşi Batı’dır. Sam Shepard’ın eserlerinde kullandığı açık sözlülüğü bu oyunda da bol bol görürüz.
Oyunun Konusu
Vahşi Batı, iki farklı yaşam tarzına sahip iki insanın birbirleriyle kıyaslanması üzerine kurulu bir oyun. Biri kariyerinin doruğunda bir senarist (Austin), diğeri hırsızlık yaparak yaşamını sürdüren bir serseri (Lee). Oyunda Austin (Serdar Orçin) yani senarist olan küçük kardeş uyumlu, sorun çıkarmadan yaşamak isteyen, zihinsel olarak güçlü bir karakter. Bir ailesi var. Kendi düzenini kurmuş, dışarıdan mutlu gözüken insanların sahip olduğu (ev, araba, başarılı bir kariyer gibi) her şeye sahip bir insan. Abisi Lee (Ahmet Saraçoğlu) ise uzlaşmacı tavırdan epey uzak, fiziksel olarak güçlü, kavgacı ve ilkel olan taraf. Hatta kardeşinin sahip olduğu ideal Amerikan yaşam tarzının tüm ögelerini küçük gören ve aşağılayan bir insan.
Oyun, çoğunlukla birbirine zıt karakterdeki bu iki kardeşin diyaloglarıyla seyirciyi hiç sıkmadan ilerliyor. İki kardeşin zıt karakterde oldukları en basit anlarda bile görülmekte. Örneğin dışarıdan gelen cırcır böceklerinin sesleri birini öfkelendirirken, diğerini mutlu etmekte.
Konuşmalardan evin annelerine ait olduğunu ve annelerinin aşırı titiz bir insan olduğunu öğreniyoruz. Tatile giden anne, evini senaryo yazarı küçük oğlu Austin’e emanet etmiş. Büyük kardeş Lee ise davetsiz misafir.
İki kardeşin konuşmalarından, birbirlerini ne kadar çok kıskandıklarını da anlıyoruz. İkisi de birbirlerinin yaşamlarını yaşamak istiyorlar. Lee, senaryo yazıp para kazanmak niyetinde. Belki de böylelikle babasına da yardım edebilecek. Austin ise içten içe daha özgür bir yaşam istiyor. İstediğini yapabileceği, zorunlulukları olmayan bir hayat. Bu iki kardeşin birbirlerine dönüşme çabasında daktilo bile kullanmayı beceremeyen Lee, senaryo yazmaya kalkışınca; Austin de abisi gibi çevredeki evlerde hırsızlık yapmaya karar verir. Bir süre ortadan kaybolan Austin, kucağında bir sürü ekmek kızartma makinesiyle geri gelir. Çaldığı ekmek kızartma makinelerine övgüyle bakan Austin, yine de abisinin onu küçük görmesinden kurtulamaz. Çünkü çaldıklarının para kazandıracak bir yanı yoktur. Sonuç olarak Lee, senaryo yazmada; Austin ise hırsızlık da başarılı olamaz. Oyun, bu yönüyle iki kardeş arasında geçen bir dönüşüm hikayesi aslında. Fakat oyunun ilerleyen sahnelerinde dönüşecekleri kişinin birbirleri değil, babaları olduğunu anlarız.
Barış Dinçel’in tasarladığı dekor; bir evin mutfağı ve ona bağlı oturma odasından oluşuyor. Oturma odasında bir masa ve masanın üzerinde bir daktilo var. Her yerde çeşit çeşit saksılarda, ev bitkileri görülüyor. Mutfak kısmı ise oldukça sade, tipik bir Amerikan mutfağı. Çok titiz olan evin annesi; antika olup olmadıkları tartışma konusu olan tabaklarını kaybetmemek için olsa gerek, bütün mutfak dolaplarını kilitlemiş.
Oyunun dekoru da bir süre sonra adeta bir oyuncu gibi oyuna dahil edilmiş. Oyun ilerledikçe ve iki kardeş arasındaki sorunlar arttıkça dekor da bu kargaşaya dayanamayarak yer yer yıkılmaya başlıyor. Dekor derken yani titiz annenin titizlikle döşenmiş evi yıkılmış oluyor. Oyunun başında gördüğümüz o güzel bitkiler kuruyor ve sahte Amerikan rüyası kabusa dönüşüyor.
Oyuncular
Serdar Orçin ve Ahmet Saraçoğlu, oyunda iki kardeşi canlandırmış. Bence Vahşi Batı oyunu, sadece bu ikiliyi sahnede yan yana görebilmek için bile izlenebilir. Duyarsız ve duygusuz anne rolünde Rozet Hubeş’i hayranlıkla izliyoruz. Eraslan Sağlam ise Austin’in senaryosunu konuşmak için gelip son anda aldığı kararlar nedeniyle ortalığı daha da çok karıştıracak, oyunun hikayesini değiştirecek kilit rolde oldukça başarılı bir performans sergilemiş.
Emeği geçen herkese teşekkür eder, bol alkışlı oyunlar dilerim.
Yazan: Sam Shepard
Çeviren: Yıldırım Türker
Yöneten: Ergun Üğlü
Dramaturg: Gökhan Aktemur
Müzik: Deniz Noyan
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel
Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
Işık Tasarımı: Murat Selçuk
Efekt Tasarımı: Erhan Aşar
Yönetmen Yardımcıları: Şirin Asutay, Dilay Taşkaya
Süre: 115 Dk. / İki Perde
Oyuncular: Ahmet Saraçoğlu, Eraslan Sağlam, Serdar Orçin, Rozet Hubeş