Yaşamımı belirleyen ve sonunda beni bitiren KORKULARIM ve ZAYIFLIKLARIM. (s. 504, Yeşil Peri Gecesi romanı bağlamında) Osman romanının nokta vuruşlu belki de en etkileyici cümlesi… Yeşil Peri Gecesi’nde ana karakter Şebnem’in yıllarca yanıtını aradığı ve Osman’dan itiraf etmesini umduğu bütün nedenlerin kökeni Osman karakteri… Osman kitabın son sayfasında itiraf ediyor. Onu kimi konularda çekingen, kimilerinde savruk ve coşumcu kılan bu neden, onun bütün yaşamında onu her geçen zaman daha da çökerten bu tutukluluğunun itirafı, romanın düşünsel temelini oluşturuyor.
Osman romanında okuyucunun ilk ve en çok dikkatini çeken şey nehir söyleşi biçiminde, birden çok kişiyle yapılan sohbetlerle Osman hakkında bilgi toplayan isimsiz karakter ve yine aynı isimsiz karakterin eline geçen Osman’a ait defterlerin bileşimidir. Osman hakkında kitap yazmak, Osman’ın yaşamının büyük bölümünü yazdığı günlüklerden iz sürerek ulaştığı kişilerle iletişime geçen isimsiz karakter, iki başatlı bir yol çizmiştir. Burada Tunç’un romanı yaratma tekniğinde takdire şayan bir özgünlük dikkat çekmektedir. Onlarca farklı bakış açısı gerektiren bir metin yazmayı zorunlu kılan böylesi bir teknik, okuyucu için de çoklu bir bakış edinmesini sağlamıştır. Osman’ın günlüklerden kendine dair çözümlemeleriyse romanın psikolojik yönüne zenginlik katmıştır. Ve Pakize karakterinin Osman için “…kafası fakirliğe basmıyor.” (s.473) sözü Osman ve Osman’ın yetiştiği bağlamın sosyo-ekonomik bakışını yansıtmada nokta atışı bir tespit yapmıştır. Ayrıca Osman’ın: “Yersizlik korkunç bir şey, hele kimsesizlik. Şebnem niye kimsem değil artık?”cümlesi bireysel ruh halini yansıtırken (s. 410) “Bizde ödüllendirilir çünkü bir kadını mahvetmek.” (s.287) cümlesi toplumun kadına olan bakışının romanın içeriğine olan açık bir yansımadır.
Yeşil Peri Gecesi, Şebnem’in ve Şebnem ile ilintili yaşamın yansımasıysa Osman romanı da Osman ve Osman’ın bağlamına giren şeylerin bütünlüklü bir halidir. Şebnem’in sorduğu ancak o romanda yanıtını –belki teknik gereği- bulamadığımız soruların yanıtını burada görebiliriz. Bu açıdan baktığımızda bu iki romanın birbirini tamamlayan bir yapıya sahip olduğunu görmekteyiz.
Osman’ın bulunan birinci defterinde 11 Şubat 1990 tarihli yazısında babasıyla kaldığı evden ayrılıp tek başına yeni eve çıkmasını özgürlüğümü kazandım şeklinde yorumlaması aynı tarihe denk gelen Nelson Mandela’nın cezaevinden çıkmasına bir gönderme midir bilinmez ama Osman’ın özgürlüğü hiç olmadı/olamadı. Osman’ın sosyal statüsü, tüketme kültürünü ve üretimden uzak yaşamının dayattığı düşünsel kalıpların gölgesinde sürmüştür ve bu onun yaşamının feci bir şekilde son bulmasına neden olmuştur. Bu durumun yıkıcılığı Şebnem’in de ummadığı bir yaşama sapmasına neden olmuştur.
Romanın oluşturulma tekniğindeki özgünlük Osman’a dair bilgilerin toplanması için bir nevi çapraz sorgu tekniği kullanılarak birden fazla kişiden bilgi alınmasının yanı sıra Osman’ın kendi defterleri de elimizi güçlendiren veriler sunmakta. Bütün bunlar birlikte düşünüldüğünde Şebnem’in Osman’ın için düşündüğü şeylerin doğruya yakın tespitler olduğu ortaya çıkıyor. Bütün bu verilerin bizden gizlediğiyse Şebnem’in (ve Ali) olaydan sonra başına ne geldiği meselesi. Belki de bu nokta, yazar tarafından bir sonraki süreçte yazmayı düşündüğü/düşüneceği kitaba bırakılmış olabilir. Nitekim yazar, kafalarda soru işareti oluşturma ve bunu diri tutma konusunda başarılı.
Osman’a dair bilgi toplamak için görüşülen kişilerin farklı iş kollarında ve yaşam şartlarındaki bireyler olmaları bize bu kişilerin bağlamlarını da öğrenmemize olanak sağlıyor. Basın-yayın, müzik, eğlence sektörü, işletme gibi hizmet kollarındaki bu kişiler çalıştıkları sektörlerin Türkiye’de işleyişlerine dair yansımalar sunmakta, okuduğumuz kurmaca bir metin olsa da… Bununla birlikte gerek Osman gerekse öteki roman karakterlerinin insan ilişkilerine dair çözümlemelerinde biz gerçek bireylerin çıkarsamalarının da olacak olması romanın yaşama yakınlık konusunda başarılı bir yaratım sağladığını göstermekte ve okurunu her daim aktif kılmakta…
Nişantaşı yaşamı, bohemlik, lüks ve yoksulluk, ahlaki değerler, ikili ilişkiler, politik göndermeler, sosyal değişim gibi içeriksel unsuların yanında otobiyografik ve biyografik bir melezlik üzerinden özgün bir yazma tekniğiyle oluşturulan Osman romanı, dilsel becerilerinin yerinde kullanımı açısından her anlamda nitelikli bir konumdadır. Bütünsel açıdan bakıldığında romanın yaratacağı etki ve ana karakterin edebiyat alanında kendine yer açacağı kimliğiyle bir kült olmaya adaydır.