“Rodrigo Garcia Barcha ve Gonzalo Garcia Barcha’nın bedel ödemesi gerekiyor mu?”
01-03-2024
Burhan Sönmez’in son yayınlanan ilk Kürtçe kitabı Evîndarên Franz K.’yı okuyorum. Kitabın içeriği, niteliğiyle alakalı bir şeylerden çok aklıma takılan bir konuyu dile getirmek istiyorum. Sönmez anadile dönmenin öneminden bahsediyordu Kürtçe gerçekleştirdikleri son söyleşisinde. 50 dile çevrilen bir yazar olarak artık kitapları çevrildiğinde “Kürtçeden çeviri” yazmasını hayal ettiğini, söylüyordu. Türkçe romanlarında Kürtlerin acılarını konu aldığı için romanlarının çevrildiği dillerde insanların ona Kürtlerin acılarını sorduğunu lâkin artık Kürtlerin acılarına değil, dillerini görmelerini istediğini anlatıyordu. Çünkü diye devam ediyor, biz sadece yarası olan insanlar değiliz aynı zamanda da yaratıcıyız ve hünerimizi de dünyaya gösterebilmeliyiz. Bunlar güzel. Ancak bu Kürtçe yazılan roman İletişim Yayınları’ndan Türkçe olarak basılacak ama çeviri değil. Burhan Sönmez bu kitaba önce Türkçe başladığını ama ardından Kürtçe yazmaya karar verdiğini söylüyor. Türkçe yazmış olmaktan bahsetmiyor. Uzun yıllardır bunu hayal ettiğini, dört sene önce de başladığının bilgisini veriyor. O zaman bu kitap neden çeviri eser kategorisinde değil de Türkçe edebiyat kategorisinde?
03-03-2024
Marquez’in imha edilmesini istediği romanı Ağustosta Görüşürüz yayımlanacak. Bazıları bu durumun doğru olmadığını savunuyor. Bir açıdan bakarsak eğer evet, doğru değil. Söylenen sözü vasiyet olarak ele alırsak, bu vasiyetin çiğnendiğini gösterir bize ki bu da etik olmaz. Ancak diğer taraftan baktığımızda da Max Brod Kafka’nın “ateşe ver,” dediği eserleri yakmış olsaydı daha mı iyi olurdu? Yıllardır sürdürülen bu tartışma, kimileri tarafından Brod’un ihaneti olarak da adlandırılıyor. Kimileriyse Kafka’nın eserleri yazdıktan sonra artık ondan çıktığını ve bu yüzden Brod’un kararının doğru olduğunu savunuyor. Hatta iki gün önce bahsettiğim Burhan Sönmez’in son kitabı Evîndarên Franz K.’da (Franz K.’nın Âşıkları) bu konu üzerinden ilerliyor. Max Brod’un Kafka’ya ihanet ettiği düşünen Ferdy adlı karakterimiz Brod’a suikast düzenliyor ancak sadece yaralayabiliyor ve sonra yakalanıyor. Mahkeme önce Ferdy’nin, Brod’a Yahudi olduğu için suikast düzenlendiğini düşünüyor, bunun üzerinden soruşturmaya devam ediyor. Ferdy her seferinde öldürmek istediğini ama sebebinin Yahudi olmadığını dillendirmesine rağmen öncesinde mahkemeyi ikna edemiyor. Ardından mahkeme olayın Yahudilikle alakası olmadığına inanıyor ve bu sefer de Ferdy’e hedefinde başka hangi yazarlar olduğunu soruyorlar. Ferdy bunun tek seferlik bir eylem olduğunu söylüyor. Bu suiskatin motivasyonu nereye dayanıyor diye araştıran komiser, bir dergide “Gelo divê Max Brod bedelê bide? (Max Brod’un bedel ödemesi gerekiyor mu?)” sorusu üzerinden bir anket yapıldığını görüyor. Dergide Max Brod’un üzerine yazılar yazılıyor, tehditler savruluyor. Anket sonucunda “Divê Max Brod bedelê bide! (Max Brod’un bedel ödemesi gerek!)” sonucu çıkıyor.
Kimi yazarlar ileride yayınlanacağı bilinciyle günlüklerini yazar anacak kimileri de bunu istemeyebilir. Yazarları öldükten sonra yayınlanan günlük ve mektuplara ne demeli? Yazar, yaşarken dergilerde bıraktığı, kitaplaştırmayı istemediği eserlerini kitaplaştırmak..? Eğer yazarın imha etmesini öğütlediği eserleri yayınlamak ihanetse Ferdy’nin başka bir listesi yoksa da bir liste yapıp en başa Marquez’in oğullarını eklemesi lazım. Yine de adil olmak açısından bizde Brod’a yapıldığı gibi bir anket yapmak için soralım. Rodrigo Garcia Barcha ve Gonzalo Garcia Barcha’nın bedel ödemesi gerekiyor mu?
07-03-2024
Kendi ülkenin bölünen sınırları her bir adımda sana hem ölümü hem de umudu yaşatırsa, bunun karşısında en fazla ne yapabilirsin? 2023 Vedat Türkali Edebiyat Ödülleri’nde roman ödülünün sahibi Mustafa Orman’ın Annem Gittiğinden Beri Çiçek Ekmiyoruz Bahçeye kitabı ölümlerin sınırda kol gezdiği ve unutmanın hatırlanmayla olan amansız mücadelesini yetkin bir üslupla anlatıyor. Sınırda öldürülen insanların kimliklerini üstünde taşıyan karakterimiz her biriyle içten içe bir bağ kurar. Kim olduklarını bilmesine gerek yoktur. Her birinin hikâyesine birbirine benzer. “Bir ömrü nasıl oluyor da bin ömürde yaşıyordun? Cebinde taşıdığın yüzlerce kimlik ve fotoğraf hangi cevapsız soruları bırakmıştı yüzünde? Yeryüzüne dağılmış cesetlerden üstün mü görüyordun kendini?” soruları parçalanmış bir ömrün, kaybolan kimliklerin, yeryüzünde hiçbir değeri olmayan ve tam olarak bu yüzden sınırda karın üzerinde donmuş, depolarda takas edilmeyi bekleyecek kadar unutulmuş cesetlerin üzerinden yükselir yaşamı tanımak için.
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.