Her yazma sürecimin öncesinde defalarca zihnimde yazıp siler ardından bilgisayarın başına oturur ya da defterimi elime alırım. Öykü için bu zihnimde yazıp silme sürecim bazen aylarca bazen de daha fazla sürebiliyor. Şiir ise bir şimşek çakması gibi o an beliriyor. Bazen bir cümle sadece. O cümleyi kaçırmak demek, hayatın bir anını yaşanmamış saymam demek. Deneme içinse yazmak istediğim konu üzerine en azından birkaç kitap okumadan yazıyı bitirmiyorum. Konu üzerine ne kadar yoğunlaşmış olursam olayım, okuyacağım bir cümlenin yol gösterici olacağına inanıyorum. Bu yüzden yazı yazarken, başka metinleri okumayanlardan ayrışıyorum. Bir metni taklit etmek veya ondan etkilenmek, sesini duymak birbirinden çok farklı şeyler. Şiir yazmak için aylarca hiçbir şiir dizesi dahi okumadığını söyleyenleri, öykü yazmadan önce başka yazarlara öykünmemek için bir süre öykü okumayı bırakanları da hayretle karşılıyorum. Okumadan yazmanın karşılığı, günümüzde tıkanma yaşayan, birbirine benzeyen ve bir öyküsü olmayan metinlerin türemesi oluyor sanırım.
23-03-2024
Bugün Mubi’de Aylin Kuryel ve Fırat Yücel’in Ulysses Çevirmek belgeseli gösterime girdi. Kawa Nemir’ın Ulysses’i Kürtçeye çevirme sürecini yakından gözlemleyen bir belgefilm. Ulysses’in Kürtçeye çevrileceğini öğrendiğimde, her ne kadar bu kitabı okumak bir zulüm gibi gelse de çok sevinmiştim. Zulüm dememin sebebi çok çetrefilli bir metin olması. Kawa Nemir’da “cehennem” diyor zaten kitap için. Kürtçe okur içinse infial, korkunç. Hâlâ bu kitabı bitirebilmiş değilim. Peki neden Kürtçeye çevrilmesi bu kadar önemli? Çünkü hâlâ resmi bir dil olarak tanınmayan, birçok alanda zorlukla karşılaşan, bilinmeyen dil olarak geçen bir dil Kürtçe. Edebiyat dünyasında bu kadar değerli bir yere sahip olan ve oldukça da zorlayıcı bu metnin çevrilmesi elbette kitabın önemi kadar önemli. Kürtçe’nin yetersiz olduğunu söyleyenlereyse tokat gibi bir cevap. Belgefilmin birkaç yerinde de “İntikamını al” telkinlerini duyuyoruz. Bu intikamın dile sahip çıkılması üzerinden olması daha güçlü bir sonuç çıkarıyor ortaya. Kitap yayınlanır yayınlanmaz, özel baskısından sipariş etmiştim. Çünkü böyle önemli bir çevirinin kütüphanemde olması gerekiyordu. Kürtçe’nin zenginliği ve gücü her geçen gün daha nitelikli çalışmalarla değerini bulacağına inanıyorum. Dilimizden başka geriye bir şey kalmıyor. Çünkü, belgefilmde Kawa Nemir’in de örnek verdiği Kürtçe bir bilmecedeki gibi, bir şey var her şeyin içinden geçer, nedir? Dildir.
27-03-2024
Agota Kristof’u okuduğumdan beri düşman dili tanımı aklımdan çıkmıyor. Bu gerçekliğin farkındaydım hep ama bunu direkt bir şekilde dile getirmek çok güçlü bir söylem. Anadili Kürtçe olan biri olarak Türkçe yazıyor oluşum, buna mecbur kılınmış olmaktan geliyor. Yine de bunu aşmanın artık olanakları daha çok.
29-03-2024
Sanırım son zamanlarda öykülerin birbirine benzemesinin sebebi bir dertlerinin ve hikâyelerinin olmaması. Diğer bir ortak noktalarıysa tüm bu kitapların çok fazla övülmesi, asla tek olumsuz yorumun yapılmaması. Birkaç hafta parlatılıp unutuluyorlar ve bunun hiçbir değeri yok.
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.