“Mükemmel Günler için sadeliğin güzelliği mi yoksa tuvaletlerin temizliği mi gerekir?“
13-04-2024
Mükemmel Günler’i izledim. Kendine kurduğu düzeni hiç sektirmeden yaşayıp giden bir adamı izliyoruz. Mükemmel Günler için sadeliğin güzelliği mi yoksa tuvaletlerin temizliği mi gerekir? Rutine dönüşmüş bir hayat, dijitalleşmeye karşı “analog” bir düzen ve çılgın bir suskunluğu örtmek için çığlık gibi bir tebessüm. Filmi izlerken beni filmin sonuna kadar rahatsız eden bir şeyler olduğunu biliyordum ancak bunun sadece, “kendim böyle bir rutinde boğulurum,” düşüncesinden kaynaklandığını sanıyordum. Filmin başrolünde geçimini umumi tuvaletleri temizleyerek sağlanan Hirayama (Kôji Yakusho) yer alıyor. Hirayama’nın sabah işe giderken seçtiği kasetteki şarkılar genel olarak tempolu olsa da sözleri yoğun bir melankoli barındırıyor. Şarkıların ruhuna hitap ettiğini anlıyoruz çünkü “babam uslanmaz bir kumarbaz” sözü bile başlı başına Hirayama’nın geçmişte yaşadığı problemleri anlatıyor. Her seçtiği kasette, bardaki kadının söylediği şarkıda hayatla, aileyle çatışmayı ve uyumsuzlukları yansıtan sözler var. Ailesiyle problemler yaşadığını kız kardeşiyle ilişkisine bakarak anlayabiliyoruz. Lüks bir araçla gelen kız kardeşin karşısında tuvalet temizleyicisi abisi vardır. Kadın zenginliğin içinde mutsuz bir görüntü verirken, Hirayama gayet kendi halinden memnun bir ruh halini yansıtmaya çalışır ancak bunun öyle olmadığını ağlayışından anlamak zor olmasa gerek. Günler mükemmel değil sıradan, stabil geçiyordur. Her gülümsemenin, mutlu görüntünün bizi yanıltmasına çok kolay izin verebiliyoruz. Çok mutlu ve neşeli görünen bazı insanların aslında içlerindeki acı ve yaralarını çağla, toplumla uyumsuzluklarını bu yolla gizlemeye çalıştıkları gerçeği var. Yalnızlığı tercih mi etti, zorunda mı kaldı bunun net bir cevabı verilmese de biz kendimiz cevaba ulaşabiliriz. Yeğeni, annesiyle yani Hirayama’nın kız kardeşiyle tartıştığı için onun evine geldiğinde onunla ilgilenir, zamanını ona ayırır. Buradan da onun yaşadığı yalnızlık içinde çok da mutlu olmadığını görebiliriz. Kuşaklar arası çatışmalar, ailevi problemler ve yaşadığı asıl dünyanın içerisinde nostaljik bir hayatın ısrarı, her zerresine kadar temizlenen tuvaletlerin tasarımlarına odaklanarak örülüyor film. Bunca suskunluk, çok konuşmadan sadece gülümseyerek karşılık vermenin altında derin bir yaranın olduğunu, bir travmanın yattığını düşünüyorum.
Bunlar dışında bir yoksulluk güzellemesi de var ancak bunu azalmanın huzuru mesajıyla verdiği için gözümüze batmıyor. Çünkü evi, arabası ve sürekli gidip yemek yediği bir restoran var. Bunlar bildiğimiz yoksulluğa denk düşmüyor ama yine de sınırda geziniyor.
Tuvaletlerin tasarımcısı Yanai geçen yılın sonlarında verdiği bir röportajda “Japon tuvaletlerinin dünyanın bir numarası olduğunu söylersem kimse buna karşı çıkmaz” dedi. Kamu binalarını kamu yararına olduğu kadar sanata da dönüştürecek farklı bir estetikle tasarlamaları için mimarları işe almıştı.[1] Filmin yönetmeni Wenders de, “Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar ayrıntıya bu kadar özen gösterilerek yapılmış bir tuvalet görmedim”[2] diyor. Zaten The New York Times’daki bu yazının başlığı “Wim Wenders Filminde Tuvaletler Nasıl Başrolde Rol Aldı?”. Film bizi Hirayama’nın kitap okuyup, her gün aynı yerlere uğrayıp, analog kamerasıyla her gün aynı yerde oturup aynı yeri çekmesine odaklar ve bunu “azalmanın güzelliği” fikriyle bize empoze eder. Kaçırdığımız nokta ise farklı farklı tasarımlara sahip bu tuvaletlerin reklamının yapıldığıdır. Film bu tuvaletleri tanıtmak ve temizliğini vurgulamak üzerine kurulmuş gibidir. Aslında gibi de değil de öyle, Tokyo’daki bu tuvalet listesine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
15-04-2024
Madame Bovary yayınlandıktan kısa bir süre sonra kamu savcıları tarafından müstehcenlik nedeniyle hakkında soruşturma başlatılmış bir roman. Sadece Flaubert değil bu kitapta emeği geçen herkes, matbaacısına kadar “suçlu” olarak görülmüş. Başsavcı Ernest Pinard genel ahlaka ve dine aykırı bulduğu bu kitaba karşı ateşli bir düşmanlık göstermiş. Ancak gelin görün ki Başsavcı Pinard’ın bir zaman sonra “erotik şiirleri” ortaya çıkıyor. Herhangi bir şey hakkında çılgınca, bağnazca bağlılık gösterisi yapanların, her zaman gizledikleri bir şeylerin olduğuna inanmışımdır. Bu yaşananların günümüzde benzeri olan çok olay var ancak burada sıralamanın bir mânâsı yok. Okuyan herkes kendince bir sonuca varacaktır bence.
16-04-2024
“şuramızda bir şey var
acıya benzer
umuda benzer
böyle günlerde her şey
hem acıya, hem umuda benzer”
18-04-2024
[1] https://www.nytimes.com/2024/02/04/movies/perfect-days-tokyo-toilets.html
[2] https://www.nytimes.com/2024/02/04/movies/perfect-days-tokyo-toilets.html