YAZARLARA YAZMADIKLARI YERDEN SORULAR
“Gök kubbenin altında söylenmemiş söz yoktur.” Cicero’ya atfedilen bu sözü edebiyat söyleşilerine uyarladığımızda yazarların yazı yolculuğu, kitapları ve edebiyat dünyasına dair “sorulmamış soru yoktur” diyebiliriz. Bu söyleşi dizisinde yer alan sorular da elbette ilk kez sorulmuyor ama eserlerini beğeniyle takip ettiğimiz yazarlarımızla bu kez özellikle yazmadıkları üzerinden, hayaller üzerinden sohbet edelim istedik.
Hatice Günday Şahman: Yazar olmanın yanı sıra ya da ön koşulu olarak iyi bir okur olan yazarın hayran olduğu bir yazar, hatta kimi zaman ona “Keşke ben yazmış olsaydım,” dedirten bir eser mutlaka vardır. Sizde de böyle bir duygu yaratan öykü/roman var mı? Varsa hangi yönleriyle sizi bu kadar etkiledi?
Hatice Günday Şahman: Ursula K. Le Guin Lavinia adlı romanında, Vergilius’un Aeneas destanında küçük bir rolü olan Lavinia karakterini; Ayfer Tunç ise kendi romanı Yeşil Peri Gecesi’nin yan karakteri olan Osman’ı son romanında başkarakter olarak yazdılar. Bu örneklerde olduğu gibi bir eser kaleme almak isteseydiniz hangi eserden ya da eserinizden, hangi yan karakteri seçerdiniz?
Duran Emre Kanacı: Yapı ve Yasa isimli öykü kitabımda 2 öykünün yan karakteri olan, benim memleketimden bir kadın vardır, Yemliha, namıdiğer Şahmeran. Büyük bir mitolojik imge olduğunu biliyorum fakat yan karakter olma sebebi o öykülerin içinde saklı. Başka mecralarda yayımlanmış öykülerimde de var kendisi ve ona eşlik eden diğer yan karakterler. Bölük gibi görünse de onun dünyasını bu şekilde çoktan genişlettim, ileride bütün bu parçaları birleştirip yazacağım kendisini.
Duran Emre Kanacı: Bu tabii çok zor bir soru ve cevabı da içinde bulunduğum edebiyat dönemine göre değişiyor. Şu an Umberto Eco ve Robert Graves diyeceğim, bana tarihi kurgu yazımının inceliklerini daha önce anlatmadıkları şekilde anlatmalarını isteyeceğim. Bir de hiçbir şey konuşmasak bile Yaşar Kemal ile bir şeyler içmek için neler vermezdim. Zaten içtikçe açılır, bana memleketimin yaylalarından bilmediğim hikâyeler anlatırdı.
Hatice Günday Şahman: Yazarken çok beğendiğiniz, çok bağlandığınız cümleler olsa da bazen bu cümleler farklı nedenlerden dolayı metne dâhil olamaz. Siz bu cümleleri acımasızca ya da eliniz titreyerek siler misiniz? Yoksa farklı bir şekilde değerlendirir misiniz?
Duran Emre Kanacı: Ben bu konuda kendimi eğitmek için çok çalıştım. Kesinlikle anında silinmesi taraftarıyım. Muhakkak herkes yazı serüveninde çok sevdiği cümleleri eğreti dursa da metinde tutmak için çabalamıştır. Bu iş bende artık şuna evrildi, cümlelerim tek başlarına çok çarpıcı, vurucu değiller, sadeler. Çarpıcı olan akan metin, paragraflar, kurgu bütünü. Sanırım Ahmet Haşim’in şiir üzerinden bir kuşu parçalama benzetmesi vardı bu konuda.
Hatice Günday Şahman: Son cümleyi de yazıp bitirdiğiniz halde sonrasında vazgeçip yayımlamadığınız metinler var mı? Ya da tam tersi aylardır, yıllardır zihninizde gezdirip de bir türlü yazıya dökemediğiniz öykü uçları, roman taslakları var mı?
Duran Emre Kanacı: Kendime sakladığım öykülerim var, bunlar bitmiş öyküler fakat genellikle daha uzun yazılmayı bekliyorlar, anlatacakları bitmemiş gibi hissediyorum. Bazı öyküler de değişmemek üzere sadece yayımlanma sıralarını bekliyorlar. Zihnimde dönüp duran görüntüler ve sesler de var, bunlar öyküden ziyade yine daha uzun yazılmak niyetiyle zihnimde tuttuklarım.