Mutlu Yaşam Üzerine ~ Yaşamın Kısalığı Üzerine
Yaşamanızı tükenmez dolu bir kaynaktan geliyormuş gibi harcamayın.
Lucius Annaeus Seneca, Romalı klasik Stoacı düşünür ve devlet adamıdır. Hispania’nın güneyindeki Corduba ‘da doğdu. Babası tarafından erken yaşta Roma’ya getirildi. Babası kendi gibi oğlunun hatip olmasını isterken, Seneca Pythagorasçı Sotion’dan ve Stoacı Attalus’tan dersler alarak felsefeye yöneldi ve babasını bu duruma çok telaşlandı. Çünkü o dönemin İmparatoru Tiberius, Roma gençliğini saran Yunan felsefe akımlarına hiç sıcak bakmıyordu. Babası felsefeden uzaklaşması için onu önce Pompei’ye sonra da Mısır’a gönderdi.
İktidar hırsıyla yanıp tutuşan İmparatoriçe Messalina’nın hedefi haline gelen Seneca Korsika’ya sürgüne gönderildi. Roma İmparatoru Claudius ölünce genç prens Nero tahta geçtiğinde annesi Agrippina Seneca’nın iyi bir öğretmen olacağını düşünerek sürgünden çağırttırdı. Seneca, genç prens Nero’na felsefi eğitimler vermeye başladı. İmparatorun çok genç ve tecrübesiz olması sebebiyle muhafız kıtası komutanı Burrus’la yönetimde yetki sahibi oldu. Nero, zihinsel sağlığının annesini öldürmeye varacak kadar bozulması ve Burrus’un zehirlenmesi sonucunda Seneca tek yetki sahibi haline geldi. Stoa ahlakıyla dolu olan zihni, bu görevi daha fazla sürdüremeyeceğini anladı. Devlet işlerinden ayrılmak için sarayda edindiği malların bir kısmını İmparator’a bırakarak görevden ayrıldı.
Devlet işlerinden ayrılınca tümüyle kendini felsefeye adadı. Huzurlu bir yaşam dönemecinde altmış beş yılında Neron’a düzenlenen bir suikast hazırlığına adının karışması sebebiyle imparator tarafından kendi kendisini öldürme cezasına çarptırıldı. Bileklerini keserek intihar etti.
Bu eser çoğunluğun yaşamla ilgili yanlış kanaatlerine karşı Roma dönemi Stoacılığının yaşam anlayışını yansıtmaktadır.
Seneca’ya göre İnsan, yaşamıyla ilgili olarak çoğunluğun tercihlerini örnek alma zorunluluğunu hissetmemeli, aklı temel almalı, akla karşı duran kalabalıktan kendini kurtarmalıdır. Hatta kendi içine çekilip yaşamı felsefe yoluyla düşünmeye başlamalı, çoğunluğun, yeryüzüne özgü, aslında hiçbir değeri olmayan birçok gereksiz şeye değer verdiğini, bu yüzden dışsal unsurlara dayanan mutluluk görüntüsünün sahte ve geçici olduğunu anlamalı…
“En yüce iyi” nihaî hedef erdemdir (virtus), düşünce ve davranışlarımızı doğru bir muhakemeyle şekillendirmemizi gerektirir. İyiyi ve kötüyü doğru bir muhakemeyle, yani aklını ölçüt alarak belirleyen, ahlâki doğruluğa önem veren, ölçüsüz hazları reddetmenin gerçek haz olduğunu bilen ve erdemli yaşayan insan gerçekten mutludur. Bu mutluluk, talihin sunduğu geçici lütuflara sırt çevirdiği ve kaynağını sadece bireyin kendi özüne dönmesinde bulduğu için, sarsılmaz ve değişmez bir niteliktedir. Bu bağlamda, mutlu yaşamak, doğayla uyumlu yaşamaktır. Doğaya aykırı ve erdemlerden uzak yaşamak ise yanlış bir şekilde yaşamın kısa ve eksik olduğu algısını doğurur, oysa yaşam doğru değerlendirildiğinde insana yetecek kadar uzundur. Makam ve şöhret peşinde koşmak, yarını düşünürken bugünü kaybetmek, başka deyişle ani yaşayamamak yaşamı kısaltır. Buna karşılık kusurlarımızla yüzleşmeli, erdemli bir yaşam için kendimize dönmeliyiz.
Erdemli bir yaşayışın ruh yüceliği sayesinde insanı zayıflığın dar sınırlarını aşmak mümkün olur ve içinde dolaşacağımız zamanı genişletmek olanaklı hale gelir.
Kısa ve tükenmeye yazılı olanın o aralığından vazgeçerek, kendinizi zamanın en iyi insanlarıyla paylaştığınız devasa ve edebi olan kısmına tamamıyla verebilirsiniz. Okura doğrudan bir şey anlatmak yerine göstermeyi yeğleyen Herakleitos’la tartışabilir, Sokrates’le sohbet edebilir, Platon’la mağaradaki gölgelerle savaşarak ışığa doğru bir adım atma cesaretini gösterebilir, Epicurus’la huzuru bulabilir, Erasmus’un deliliğine tanık olabilir, doğuştan beraberimizde getiremediğimiz tek şeyin mutluluk olduğunu idea eden Augustinus’la beraber mutluluğun yollarını arayabilir, Demokritos gibi üzüntü veren şeylerden uzaklaşıp, haz veren şeylere odaklanabilir ya da Stoacılar gibi insan doğasına üstün gelebilirsiniz.
Yaşamanızı tükenmez dolu bir kaynaktan geliyormuş gibi harcamayın. Ölümlü olan her şeyden korkup ölümsüz olan her şeyi arzulayarak yaşamınızı kısaltmayın.
Yaşadığımız, yaşamın kısa bir bölümüdür. Dolayısıyla bu kısa aralık yaşam değil, sadece zamandır.
Yaşam değerlendirmeyi bilirsen, uzundur. Doymak bilmez bir açgözlülüğün esiri olmayın.
En büyük yaşam engeli, yarına dayanıp bugünü tüketen beklentidir.
-Seneca-