Kemal Aslan’ın Barbarlar Çağı (Artshop Yayıncılık, İstanbul 2021) adlı kitabında yaşadığı dönemin atmosferini okura yansıtırken eleştirel bir tutum izler.
Adaletsizlik, eşitsizlik, yoksulluk; tarihin kanlı sayfalarını resimlerken barbarların sesi kulakları tırmalamaya devam eder:
BARBARLAR DAMGALAR
öfke kapanında
azalıyor tek tek
yutulan sözcükler
borazanlar çalıyor
vakti yok dinlemeye kimsenin
damgası hazır konuşanın
barbarlar zamanında (s. 19)
Barbarlık, yalnızlığın kol gezdiği çağda insan ilişkilerini kuşatmaya ve geleceğe yönelik umudu tüketmeye çalışır. Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu kanıtlayan dizeleriyle Barbarlar Çağı, barbarlığın dünya sahnesinde her çağda farklı kisvelerle kendini gösterdiğini okura haykırır.
Halkların belleklerinin ve pek çok şeyi yaşayarak öğrenmelerinin sorgulandığı şiirlerde, yaralı ve kederli coğrafyaların kanı dikkati çeker. Deşilen yaralar tekrar tekrar kanarken bellekler tazelenir.
Ulusların kaderini çizen kararları yansıtan şiirlerde âdeta zorbaların gökyüzündeki izleri çizilir. Acıyla yoğrulan coğrafyada, silahların gölgesinde “sevgi krallığı” kurmak isteyenler, gözlerinden ışıkları çalınan, gülüşü kaybolan çocuklar, sıradanlaşan ölümler, göçler, soldurulan renkler karşısında “kurban ve kahraman” tezadı resmedilir.
Kişinin, toplumun ve devrin sorgulandığı Barbarlar Çağı az sözle çok şey söyleyen şiirleriyle acı dolu sesin insanlık tarihindeki yankısı gibidir.