Neslihan Su Aydın: Eserinizin ismi Mimoza Yangını. Dört bölümden oluşuyor ve aynı kitabınızın ismi gibi her bölüm başka bir çiçek ismini taşıyor. Bölümlerle, bölüm isimlerine seçtiğiniz çiçeklerin bağlantısından bahseder misiniz?
Emel Koşar: Tarihin Gölgesi/Çiğdem (Kassandra, Kösem Sultan, Hürrem Sultan, Latife Hanım, I. Elizabeth ve Celile Hanım’a ithaf edilmiş şiirler), Sinemanın Gölgesi/Nilüfer (Mahinur Ergun, Zuhal Olcay, Biket İlhan ve Elizabeth Taylor’a ithaf edilmiş şiirler), Müziğin Gölgesi/Sümbül (Safiye Ayla, Seyyan Hanım, Leyla Gencer, İdil Biret ve Emel Sayın’a ithaf edilmiş şiirler) ve Yazının Gölgesi/Nergis (Virginia Woolf, Sevim Burak, Gülten Akın, Lâle Müldür, Füruzan, Tomris Uyar ve Leyla Erbil’e ithaf edilmiş şiirler) kadını simgeleyen mimozayla kucaklaşıyor.
Sarı, beyaz ve mor renklerdeki mimozaya dokunulunca yapraklarını kapattığı için “küstüm çiçeği” denir. Latince mimosa pudica “utangaç taklitçi”, dokununca yapraklarını kapatan bir bitki, “mimosa pudica” deyiminden alıntıdır.
Mimoza çiçeği gündüzleri açar, gece kapanır. Mimozanın ritmi, biyolojik saati gösterir. Mimoza çiçeği gün boyu karanlıkta tutulursa gündüz saatlerinde açar, gece saatlerinde ise kapanır. Biz kadınlar ışık parçasıyız ve ses huzmesiyiz. Mimoza gibi içimize kapansak ve hayata küssek de ışığımızı, sesimizi ve direncimizi yitirmeyiz.
Dîvânü Lügâti’t-Türk’ten, Dede Korkut Hikâyeleri’nden itibaren çiçeklerin şekil, koku ve renk bakımından kadınların güzellik unsurları olarak kullanımının yanı sıra iyileştirici gücünü de vurgulamak istedim.
Çiğdem, nilüfer, sümbül, nergis gibi çiçeklerin mitolojik hikâyelerine, Divân şiirindeki kullanımlarına, şükûfe-nâmelere, çiçek risalelerine (lâle risalesi, karanfil risalesi) göndermelerle geleneğin dönüştürücü gücünden faydalandım. Çiğdemin umudu, mücadeleyi ve hayatın gelip geçiciliğini simgeleyen, sümbül, nergis ve nilüferin güzellik unsuru olmaktan çok kadınların dirençlerini yansıtan yönlerini öne çıkardım.
Neslihan Su Aydın: Çağdaş bir şair olarak üslubunuz, lirik ve güncel. Kitabınızın kapağı dikkat çekici. Her bölümde kullandığınız epigraflar ise Divân şiirinden ve Halk şiirinden gelen isimlere ait. Seçtiğiniz isimlerin üslubuyla kendi üslubunuz arasında nasıl bir benzerlik kuruyorsunuz ve bu üç geleneği bir arada kullanmanızdaki motivasyon nedir?
Emel Koşar: Kitap kapağındaki resim ressam Aşkım Akyıldız’a ait. Aşkım Akyıldız’ın bana da benzetilen sulu boya çalışması kadının narinliğini ve gücünü yansıtıyor.
Mimoza Yangını’nda kadını simgeleyen mimozanın ve her bölüme ad veren diğer çiçeklerin (çiğdem, nilüfer, sümbül, nergis) tarihsel ve mitolojik derinliği şiirlerimin arka plânını gösteriyor. Mimoza Yangını’nı ithaf ettiğim annem Nehar Koşar ve şiirleri ithaf ettiğim kadınlar zihin haritamı şekillendiren ve beni ben yapan kişiler.
Tarih, sinema, müzik, edebiyat elbette mitoloji hayatı anlamlandırmaya ve evreni onarmaya çalışırken kılavuzum sayılabilir.
Tarihe yön veren kadınların serüvenlerini tarihe tanıklık eden çiçeklerin ışığında kendi serüvenimle harmanlayarak şiirleştirdim. Geleceği içinde barındıran gelenek kılavuzum oldu. Mimoza, çiğdem, nilüfer, sümbül, nergis ve erguvanın Divân/Halk şiirindeki kullanımından ve mitolojik derinliklerinden faydalandım. Elbette Divân/Halk şairlerinin üslubu şiirime yansıyor.
Sömürülen, hor görülen, fiziksel ve psikolojik şiddet gören kadınlara karşılık tarihi şekillendiren kadınların sesine sesimi ekledim. Çiçeklerin diliyle kendi tarihimi yazdım. Kadınlığını bir silah gibi değil, ilaç gibi kullanan kadınların hayatlarına şiirlerimle dokundum. Çünkü hayat hikâyeleriyle ve eserleriyle onlar da benim hayatıma dokundular.
Neslihan Su Aydın: Şiirlerinizi ithaf ettiğiniz kadınlar, tarihte veya sanatta yer edinmiş, iz bırakmış güçlü kadınlar. Şair kimliğinizin yanı sıra bir edebiyat tarihçisi olarak baktığınızda kadın hareketinin sanatta ve edebiyat tarihindeki yolculuğu hakkında ne söylemek istersiniz?
Kassandra’nın savaşçı kişiliği, yetenekleri, laneti (Apollon tarafından kehanetlerine kimseyi inandıramama şeklinde lanetlenmiştir.) ve çaresizliği (Geleceği görme yetisi olduğu halde kimseyi kendisine inandıramadı, olacakları bildiği halde onlara engel olamadı.) beni etkiledi.
Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’ın nikâhlı eşi olduğu için Şah (kraliçe) unvanını kullandı, devlet işleriyle ilgilendi ve belgelere kendi mührünü bastı. O, tarihin en güçlü kadınlarından biriydi.
Kösem Sultan iktidar uğruna oğlu Sultan İbrahim’in tahttan indirilmesinde baş rolü oynadı. Sultan İbrahim’in hapsedildiği hücrenin kapısına vurulan kilide bir daha açılmasın diye kurşun akıttı. Oğlu Sultan İbrahim’in katline fetva verilişini seyretti. Daha sonra tahta çıkan torunu IV. Mehmed’e düzenlenen suikastta parmağı olduğuna inanıldığından Baltacı Kuşçu Mehmet tarafından saklandığı dolapta kementle boğuldu. Bu sebeple Kösem Sultan’ı oğlunu korumayan yine de onun yasını tutan bir anne olarak görüyorum.
“Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk”ta kırk beş sene hüküm süren, “altın çağ”ın kraliçesi I. Elizabeth’in kadınlığını ikinci plana atmasını, Latife Hanım’ın maziye bağlılığını, suskunluğunu, Celile Hanım’ın ayrılık acısını ve resim tutkusunu şiirleştirirken kadınların ortak yazgılarını vurguladım.
Özellikle Tanzimat dönemiyle birlikte başlayan ve Cumhuriyet’ten sonra olgunlaşan kadın hareketinin sanattaki ve edebiyat tarihindeki yolculuğu engellerle dolu olsa da verimli ve keyifli bir yolculuk. Önümüzdeki yıllarda kadın hareketinin güçleneceğine ve eril dili kıracağına inanıyorum.
Neslihan Su Aydın: Şiirleriniz; hüzün, özlem, yas, öfke vb. gibi birçok duyguyu bir arada barındırmasının yanı sıra genel havaya baktığımızda ise eserinize bir “dik duruş” hâkim. Mimoza Yangını’nı bir yıkımdan ziyade küllerinden doğmak için yanan bir ateş veya bütün duygularla beslenip büyüyen bir güç olarak düşünmek doğru olur mu?
Emel Koşar: Evet, doğru. Nietzsche’nin dediği gibi “Beni öldürmeyen şey, güçlendirir.” Kimseye biat etmeyen, her zaman hakkını savunan ve dik duran bir kadın olarak tanınıyorum. Hukukçu bir aileden geldiğim için mücadeleci biriyim. Mücadele etmekten zevk alıyorum. Küllerimden doğmak için yaratılmışım.