Emrah Kurul’un Bir Ölüm Bir Kalım adlı öykü türündeki son eseri Mahal Yayıncılık etiketiyle bu yılın eylül ayında çıktı. Kurul daha önce Maarif Mektepleri etiketiyle 2017 yılında Prematüre Yalnızlık, 2018 yılında Kambur, 2019’da Sırlıkuyu adlı roman türünde eserlerini okurlarına sunmuştu.
Kurul, Türk Dili Edebiyatı mezunu. Halen ülkemizin büyük bir açığı olduğunu düşündüğüm, hayatımızın her alanında izleri olan öğretmenlik mesleğini yapıyor. Edebiyatı hem meslek olarak hem de sosyal-kültürel yaşamına almış bir yazar. Yük Edebiyat’ın yayın yönetmeni ve yazarı.
Son kitabı Bir Ölüm Bir Kalım üzerinden Emrah Kurul’u tanımak isteyenler için Edebiyat Burada adına soruyorum. Buyurun sohbetimize…
Nilgün Çelik: Emrah Bey söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Edebiyatla iç içe bir yaşam sizinki. Ancak okurlarınız için edebiyat dışında Emrah Kurul kimdir anlatır mısınız?
Emrah Kurul: Taşrada bir edebiyat öğretmeniyim. Ve bundan öte iki çocuk babasıyım. Benim en büyük vasfım bu bence.
Emrah Kurul: Romana ilgim lise yıllarından beri var. Klasikleri dönüp dönüp okumayı, roman tekniklerini, kurgusal dünya oluşturma biçimlerini, dili kullanma şekillerini vb. üniversite yıllarımda yerleştirdim zihnime. İlk romanımı yazmaya başladığımda -acemilikten olacak- bildiğim her şeyi kâğıda dökme hevesindeydim. Sonraları daha da oturdu bende roman yazma işi. ‘’İş’’ diyorum çünkü gerçekten ciddi bir iş roman yazmak. Tek cümle yazmadan geçirdiğim günler de oldu masa başında, dört beş sayfa yazdığım günler de. Seri üretebilmenin birinci koşulu ciddiyetle yaklaşmak bana göre.
Nilgün Çelik: Roman konuları kurgu olarak biraz daha uzun bir süreyi kapsar. Öyle olunca bir çırpıda programlanmaz diye düşünüyorum. Siz konularınıza nasıl karar verdiniz? Nasıl bir program izlediniz?
Emrah Kurul: Yazacağım konuya karar vermek en kolay aşaması benim için roman yazmanın. Ben yazılacak her şey yazıldı, diyenlerden değilim çünkü. Henüz bahsedilmemiş, fark edilmemiş, günyüzüne çıkarılmamış o kadar bakir konu var ki… Bu noktada benim için konu değil kullanacağım dil ve tarz seçimi çok önemli. Önce buna karar veriyorum. Sözgelimi, konuyu bulduktan sonra bu konuya en uygun anlatım teknikleri ne olabilir, modernist mi yoksa postmodernist bir çizgide mi olmalı, kahramanların isimleri ne olmalı/olmamalı vb. karar veriyorum. Genelde bir taslak hazırlarım sonra. Bölümleri, vakanın ilerleyişi gibi dinamikleri yazarım taslağa. Ama üç romanın üçünde de tam anlamıyla taslaklara uyduğumu söyleyemem. Zira giriş cümlesini bulduğum an roman bitmiştir kafamda. Taslak bu kez zihnimde değişir ve bambaşka bir hal alıverir. Bu durum kurgusal metinlerin kaderidir bence.
Nilgün Çelik: Son kitabınız Bir Ölüm Bir Kalım öykü türünde. Romandan öyküye geçiş zor olmadı mı?
Emrah Kurul: Romandan öyküye geçmek çok sancılı oldu. Yük Edebiyat’ta yayımlanan Bay Ortanca adlı öyküm, yazdığım ilk öykü. Romanda gevezeliğe alışan bir yazar için öykü yazmak hiç de kolay değil. Roman yazmak daha keyifli, öykü yazmak ise çok nadir zevk verir bana.
Nilgün Çelik: Kitabınızın ilk öyküsü İman Kâğıdı ustalıkla yazılmış bir öykü. Birçok insanın yaşadığı farklı trajedileri okuru sıkmadan ve merak unsurunu hep diri tutarak öyküleştirdiniz. Üstelik öyküyü ilginç kılan bir nokta da 21. Yüzyılda hurafelerin hala etkisinde olduğumuzu düşündürmesi. Birkaç konu üzerinden tek tek incelenmesi gereken başarılı bir öykü iken ben hurafelerin toplumumuzun üzerindeki etkisi hakkında eğitimci olarak fikirlerinizi merak ediyorum.
Nilgün Çelik: Kitaba adını veren Bir Ölüm Bir Kalım adlı öykünüz diğerlerinden ayrılıyor. Fantastik kurgusu olan bu öykünün içerisine masalsı bir öykü daha yer almakta. Okura mesaj veren de bir dili var masalın. Kurgunun tamamı insanın kara kutusu olan çocukluk gençlik yıllarına işaret ediyor. Yaş aldıkça en iyi hatırladığımız anılar çocukluğumuzdakiler sanırım. Kahramanınız da bu şekilde geçmişiyle, özlemleriyle, kaderi ile yüzleşiyor. Hisli bir son var. Bu öykünüzün çıkış noktasını merak ediyorum. İnsanın içini burkan bir konuyu fantastik kurguya oturtmak zor oldu mu? Yazarlık kariyerinizde Fantastik türe doğru bir geçiş mi yapıyorsunuz?
Emrah Kurul: Bir Ölüm Bir Kalım’ın çıkış noktası Çehov’un bir öyküsüdür. Bu öyküden Bir Ölüm Bir Kalım’da birkaç cümle ile bahsediyorum aslında. Öykünün ismini vermeyeceğim, Çehov hayranları anlayacaktır zaten. Bu öyküyü yazmak bir buçuk yılımı aldı. Hem tarz hem de dil açısından yeni bir şeyler denediğim, tam manlamıyla deneysel diyebileceğim bir öykü. Fantastik ögeleri kullanmayı seviyorum, klasik öykü anlayışını kırmamız gerek çünkü. Ancak tamamiyle fantastik türde yazmayı düşünmüyorum. Hayattan kopuk bir fantastik kurgu bana cazip gelmiyor.
Nilgün Çelik: Mirav adlı öykünüz 2021 yılı Ümit Kaftancıoğlu öykü yarışmasında ikincilik ödülü aldı. Öykünün dili kurgusu bu dereceyi hak ediyor. Bir yalnızlık öyküsü ve okuru kahramanın yanına mıhlıyor. Bu öykü üzerinden toplumumuzdaki kalabalığa rağmen “yalnızlık” sizin için ne ifade eder? Edebiyatçı çoğu kere yalnız olmak zorunda mıdır?
Emrah Kurul: Mirav’ı yazdıktan sonra bilgisayara geçmemiştim uzun süre. Kendi öykümün beni bu kadar etkileyebileceğini tahmin edemediğimden olacak, kahramanıma üzülmüştüm günlerce. Mirav’da öykü “su“ ile başlar ve yine “su“ ile biter. İnsan, suyun akışı gibidir, yalnız, çok yalnız. Sadece edebiyatçı değil, yeryüzündeki bütün insanlar yalnızdır bana göre. Geçmişte de şimdi de gelecekte de… Yalnızlık bir dert değil aslında, yaratılışımızın bir niteliği. Yalnızlığı kötü hâle getiren ise insanların bunu kabul edemeyişi. Hatta kibri.
Nilgün Çelik: Düzenlenen yarışmalar hakkındaki düşünceniz nedir?
Nilgün Çelik: Ülkemizde hem eğitimci hem de yazar olmanın ayrı ayrı zorlukları var. Bunlardan bahseder misiniz? Eğitimci olarak ne tür zorluklarla savaşıyorsunuz? Yazar olarak yeni yazmaya başlayan arkadaşlarımıza neler söylemek istersiniz?
Emrah Kurul: Öğretmen olmak gün geçtikçe zor bir hâl almaya başladı maalesef. Müfredat gittikçe anlamsızlaşıyor, öğrenci pasif konuma düşüyor. Dört yıl lise eğitimi alan bir öğrenci kitap okumadan mezun olabiliyor. Liseler, adeta üniversite sınavına hazırlık yapan dersaneler gibi oldu ve bundan şikayetçi olduğumuz zaman kimse bizimle hemfikir olmuyor. Hayatında hiç kitap okumamış yüzbinlerce öğrenci var. Bunun üzerine ne söylenebilir ki daha!
Nilgün Çelik: İnternet siteniz Yük Edebiyattan bahseder misiniz? Çalışmalarınız nasıl ilerliyor?
Emrah Kurul: İkinci yılını doldurdu Yük Edebiyat. Böyle bir edebi ortamda 12 sayı yayımlamak bence büyük iş! Yük Edebiyat kurma fikri zihnimde ilk hâlini aldığında Uğur Demircan ile paylaşmıştım. İlk başta olmaz, dedi. Yoğunluğu kaldıramayız, dedi ama ısrar ettikten sonra tamam, dedi. Ardından Ömer Kaya, Turgay Yıldırım, Hüseyin Kılıç, H. Seda Aras, Rabia Uğurlu Doğan ve Figen Savi ile çok iyi bir ekip olduk. Biz nitelikli edebiyatın peşinde olan gönüllüleriz. İlk sayıda ne kadar titizsek hâlâ öyleyiz ve edebiyata büyük katkılar yaptığımızı düşündükçe mutlu oluyoruz. Yük Edebiyat, edebi verimlerimizi de etkiliyor hâliyle. Hüseyin Kılıç’ın Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz adlı öykü kitabı, Uğur Demircan’ın Örtü adlı öykü kitabı ve son olarak Bir Ölüm Bir Kalım, Yük Edebiyat kitaplığı olarak edebiyat tarihinde yerini aldı. Kıvançlıyız.
Nilgün Çelik: Yeni Çalışmalarınızdan bahsedelim. Sırada roman mı var öykü mü? Fantastik kurgu mu olacak?
Emrah Kurul: Yarım kalan bir romanım var. Fantastik değil ama fantastik ögeleri içinde haylice barındıran bir roman olacak. Ne zaman biter, bilmiyorum. Bitmeden rahat edemeyeceğim de bir gerçek. Bir aksilik olmazsa önümüzdeki yıl yeniden bir romanla gelebilirim.
Nilgün Çelik: Tüm cevaplarınız için teşekkür ederim.
Emrah Kurul: Ben teşekkür ederim, güzel sorularınız ve vakit ayırdığınız için.