Önsöz bizleri ‘Ey! Okur’ diye karşılıyor ve daha ilk satırlarda dikkatli olmamız hususunda uyarıyor. Sakın acele etme. Sana öğretilenlerle, aklınla bakma sayfalara, önünde uzanan yol açık ve düzdür.
Bir açıklama mı yoksa uyarı mı yapılıyor acaba diye düşünürken
” Sor kendine
Gerçekten bu kadar ihtiyaç var mı gerçekliğe?”
sorusunu yöneltiyor okuyucuya.
Kitabın daha ilk sayfasından sizi kitaba dahil eden bir şairle baş başasınız. Artık okuyucu, şair ve kitap bir bütün olduysa okumaya geçebilirsiniz.
Gökçenur Ç. ve Sözcük Tasarrufu
Gökçenur Ç. şiirlerini okurken; “sadeliğin ön planda olduğu, doğru sözcükler” tanımı yapıyorum. Yaptığı çevirileriyle birçok yabancı şairin şiirini Türkçeye kazandıran şair bu üslubunu çeviri şiirde de çok iyi yansıtmakta. Onun bu çalışmaları bir kimlik halini almış durumda. Şiirinde fazladan hiçbir sözcüğe yer vermeyişi bana hep kelimelerden tasarruf ediyormuş hissi veriyor.
Onun şiiri adeta “çok söylemeye gerek yok çok anlatmak için” örneği.
Sözcüklerde bu denli tasarruflu davranmak riskli ve zordur. Doğru sözcüğü bulma zorluğu, tekrarla aynı sözcüğü kullanmadan yeni bir şeyler söyleme zorluğu ve anlatabiliyor muyum acaba endişesini doğurur.
Kitap boyunca tekrara düşmeyi oldukça az hissediyoruz. Fakat
Gökçenur Ç. yazdığı şiirleri yazılma tarihlerinin kronolojik sıralamasına göre yayınladığı için bazı şiirleri okurken kendi zamanında kalmış hissettiğim yerler oldu.
Bu anlamıyla ” Giderken Öpmeseydin Keşke” içerisinde bulunan şiirler şairin 2008-2013 yılları arasında kaleme aldığı şiirlerden oluşuyor.
Şair şiirleriyle resim çiziyor ve biz şairin bize hissettirdiklerine bırakıyoruz kendimizi.
Örneğin; Sabah, dökülen elmaları yemek için ağacın altında toplanmış eğersiz atlar
Bu manzara bir şiirin fotoğrafı ve kitap boyunca bunun gibi manzaralar daima gözünüzün önüne geliyor.
Basma!
diye fısıldıyor
çakıl
denizi
uyandıracaksın.
Adını Sardunya Koymuştuk Bulduğumuz Yağmurun
Şurada bir taşın altında bulmuştuk bu yağmuru
Senin olsun
Bir ada yap ondan
Senin olsun
Bir de şu akşam kızıllığı var
-kızmıştın seyahatten getirdiğimde sana-
olsun…
Benim için daha iyi
hiç olmamış gibi
olsa her şey
Umurunda değil
öyle mi
bu mavi atlar,
bu ejderhalar
canın sağ olsun.
Adını sardunya koymuştuk bulduğumuz yağmurun.
Kitapta Sevişme kuralları – Fragmanlar- Sözcüklerden Başka Bir Şey Kalmamış Geri
bölümleri mevcut.
Ne yaptığını bilen şair bu yüzden olacak ki okuyucuyu Fragmanlar adında bir bölümle karşılıyor.
Sözünü ettiğimiz manzaralar fotoğraf olmaktan çıkarak bir fotoroman, bir kısa filme dönüşüyor. Gökçenur Ç.’nin şiirden senaryolar yazdığı kısa filmleri izliyoruz kitabın bu bölümünde.
Elini kara daldırdı
ve Yalnız Bir Opera’yı okumaya başladı.
Şiiri bitirdiğinde elini kardan çıkardı,
kütüğe yatırdı;
bir ayrılık armağını olarak
serçe parmağını…
Şiiri okurken neredeyse kameranın açısını, o an ki ışığın tonunu, günün hangi saatinde çekildiğini, kahramanın üstünde hangi giysilerin olduğunu hissediyoruz bu şiirde. Oysa şair bize yine sözcüklerin tasarruflu kullanımını gösterip fazladan bir sözcük dahi eklememiş.
Senaryo elimizde ve yönetmen sizsiniz. Daha ilk sayfalarda önsözü okurken bunu hissetmiştik. Okuyucu, şair ve kitap bir bütün artık.
Ve bu şiirde orta yerde bıraktığı kesik parmağın acısı, bir bütün.
Yatılı Misafir
Adam çişi gelince kalktı kadın susamıştı
Holde karşılaştılar, tek kelime konuşmadan
Öpüşmeye başladılar.
Göğsünü kavradı adam.
Kulağı öpülünce başını geri attı ve elektrik düğmesine dokundu kadın.
Işık yanınca korkuyla ayrıldılar,
Ve gülmeye başladılar.
Döndüler,
Daha soğumamış yataklarında eşlerine sarıldılar.
Kelimelerin değerini bilenler onları israf etmez.
Şimdi düşününce, Soyadının sadece Ç’sini kullanmak belki de adının tasarrufudur
Kim bilir…
Gökçenur Ç.- Giderken Öpmeseydin Keşke / Yitik Ülke Yayınları – 2018