Tarık Övünç’ün anısına
1) BOŞLUK, 2) AĞAÇ GÖLGESİ, 3) ŞİİR, 4) YENİ ÇENTİKLER, 5) BUĞDAY TARLASI
Önünüzde alabildiğine boşluk var. Göz kamaştıran bembeyaz bir Matrix boşluğu. Bu boşluk, bazen saman rengi bir dosya kâğıdı, bazen bir not defteri sayfası, çoğu zaman zihninizin çentik atılmamış bölgeleri, bir zeytin ağacının gölgesi, bulutlu bir gökyüzü olabilir. Gözünüzü bir noktaya dikip baktığınız, gözünüzün daldığı “sarı kelebekten bir elem”[1] anı da olabilir, bambaşka bir an da. Asla dolmayacak o “uçsuz bucaksız buğday tarlası”[2] boşluğunu doldurmaya çalışmanın vaktidir. Şiir mi yazsanız acaba? Evet, şiir yazmaya başlayın! Halim Yazıcı, şiir yazdı; Cansever’in “Sona Kalsa” şiirinden kalan tortuyu hatırlatırcasına: “Bugün de ince, bugün de kırıldı kırılacak/ Bugün de/ Tam nerede kalmışsam.”[3] Nasıl? Yakından bakalım…
6) DİNGİNLİK, 7) ÇOCUKLUK, 8) PETER PAN, 9) ANLAMLANDIRMA, 10) MİNNET
“Sarıl Bana Gökyüzü”, büyümemekte direten, Peter Pan ruhlu bir şairin, derviş sabrıyla beklediği “o müthiş konser”den, Mevlânâ’daki karşılığıyla “düğün gecesi”nden (Şeb-i Arus) kaynaklanan, dipsiz, koyu kıvamlı boşluğunu anlamlandırma ve aynı zamanda da öfkesini bastırma, onu sakince, sahip olduklarına minnet duyarak, alt etme çabasıdır. Siz de öncelikle sakinleşin.
11) AÇIK YARA, 12) SUSMAMAK, 13) KONUŞMAK, 14) SORGULAMAK, 15) SÜREKLİLİK
John Berger’in dediği gibi, “Şiir, açık yaraya konuşur.” Öyle çok açık yara var ki dünyada. Hem onlara hitaben hem de onlar üzerine konuşmak mümkün.
“neden çocuklar önce ölür
-kuşlardan bile önce-”[4]
Susmayın, konuşun! Savaşlardan, “izli kuşlar”dan, “gölgenizin suretinden”, “volkanların yüzünüze bulaştığı zamanlardan” bahsedin, “güneş neden batmış durup dururken”? Sorgulayın! Halim Yazıcı her sözcüğünde, her dizesinde, her sayfasında sorguluyor “Sarıl Bana Gökyüzü”nün ve dizeleriyle “savaş”a savaş açıyor, tabii ölüme de.
16) DOĞUM, 17) ÖLÜM, 18) KAÇMAMAK, 19) YÜZLEŞMEK, 20) KONTROL
Ölümün kaçınılmaz olduğunu kabullenin; bu, yaşadığınız hayatı biraz olsun anlamaya başlamanıza yol açar. “Doğum”la başlayıp, bir tür “ölme” halinin benzetmesiyle bitiyor kitap:
“ben seni bitiremedim
kaynağından öptüm
kalbinin derinliğinde
çünkü son nefesim”
Tüm şiirler boyunca başat tema, “yaşam ve ölüm”, ama özellikle de “çocuk ölümleri”. Her son bir başlangıç, her başlangıç bir sondur ne de olsa. Kötülüğün kol gezdiği, zalim, mahvedilmiş bir dünyaya atıldığını asla unutmayan duyarlı bir ruhun şiire üflediğidir.
Ölüm, 70’lerin sonu 80’lerin başında dergilerde şiirlerini ve yazılarını yeni yeni yayımlamaya başladığından bu yana etrafında dolaşıp duruyor Halim Yazıcı’nın. Öfkeyle baş etmenin, onu kontrol altında tutmanın bir başka yolu ölüm olgusuyla yüzleşmekten geçiyor ki bu biraz da kişinin kendisiyle hesaplaşması, yüzleşmesi anlamına geliyor. Kendinizden kaçmayın, kendinizle yüzleşin!
21) DOST OMZU, 22) HEYECAN, 23) PAYLAŞIM, 24) DAYANIŞMA, 25) GÜÇ
Düşüncelerinizi, yazdıklarınızı, heyecanlarınızı, sevinçlerinizi, üzüldüklerinizi paylaşmanızın zamanıdır. Halim Yazıcı, önce dostlarıyla paylaştı şiirlerini. Bu dostların en önemlilerinden biri, “hayatın ta kendisinin karşılığı” olarak gördüğü ilk kitabı “O Güzel Narin Gelin”in yayımlanma sürecinde kendisine yardımcı olan Veysel Çolak’tır. Tabii o ilk kitabın yayımlanma hikâyesini anlatacak olsak, Türkiye Yazıları Yayınevi’nin editörü Ahmet Say’ın, o vakitler on-on bir yaşlarında olan Fazıl Say’ın ve kitabı ilk görenlerden olan Tuğrul Keskin’in adlarını da saymak gerekecektir. Dayanışma içinde olun! Dayanışma, paylaşımı, dostlukların pekişmesini, gücünüzün artmasını getirir:
“bazen dünya tepetaklak gelir
siz aynalara aldırmayın
şiiri ve rengini müziğin
masallardan takip edin”
İlk kitabından son kitabı “Sarıl Bana Gökyüzü”ne kadar geçen zamanda, dostluklar sürmüş, sürmektedir. Adını andığım/anmadığım dostlarının yanı sıra, daha niceleri, dayanışma ruhuyla, Yazıcı’dan desteklerini bugün hâlâ esirgememektedirler. Günümüzde bu dayanışma ruhunun örneklerine eskiye nazaran daha az rastlıyor, eksikliğini duyuyoruz galiba, o yüzden çok daha kıymetli.
26) KARŞITLARIN BİRLİKTELİĞİNİN MÜZİĞİ, 27) DİL, 28) SÖZCÜKLER, 29) SÖZCÜKLER, 30) SÖZCÜKLER!
Sözcüklerin gücüne inanın! Halim Yazıcı, inandı. Dil, en incelikli olduğu anda dahi anlattığının içeriğinden kaynaklanan bir sertliği, öfkeyi, karşı durmayı, keskinliği, hatta hoyratlığı barındırır. Halim Yazıcı, kurduğu dizelerdeki samimiyeti, seçtiği sözcüklere borçlu olmakla birlikte, en umutlu ses verdiği yerde acının, zulmün, kötülüğün patolojik gerçekliğini en yalın haliyle yüzümüze çarpıverir; hatta kimi yerde üstü örtük bir ironiye dönüşür bu tavır. Bir yandan doğanın güzelliklerine, seslerine, görüntülerine değinirken diğer yandan onlarla tam tezat oluşturan unsurları konu edinir:
“ölmeyesin diye
böyle güzel bakıyor
kuşların gözlerime”
Sözcüklerin sarıp sarmaladığı manzaraya ise elbette, Yazıcı’nın âşık edasıyla şiirine vazgeçilmez bir tekrar unsuru olarak kattığı “müzik” eşlik eder. “Sarıl Bana Gökyüzü” özelinde, şiirlerde rastlanan karşıtlıklara bir ezgi eşlik ediyorsa bu herhalde ya ağır, hüzünlü bir blues parçasıdır ya da acı gülümseyişlerle mırıldanılan, ninniye meyleden bir ağıttır. Buradan okunduğunda, müziğin teskin ediciliğini hissetmek mümkündür. O blues parçası ya da ağıt, Rodrigo’nun gitarından, Victor Jara’dan, Dolores O’Riordan’dan, Melanie’den, Maria Frantouri’den, Mikis Theodorakis’ten, Mari Boine’den, caz şarkıcılarından, nefesli sazlardan, bir plağın ikinci yüzünden, kitabın orasından burasından çıkıveren Alice’in beyaz tavşanından bahsedildiğinde de duyurur kendini.
31) DİNLEMEK 32) ÖZDEŞLİK KURMAK, 33) BEN, 34) ÖTEKİ, 35) TEŞEKKÜR VE ÖZÜR
Kendi iç sesimizi tam manasıyla, net bir şekilde duyabilmenin yolu belli ki önce dışımızda olan bitene kulak vermekten geçmektedir. Özdeşlik kurabilmek de öyle. Kulak verin, dinleyin! Öteki’nin sesine kulaklarımızı her tıkadığımızda “biz” olmaktan fersah fersah uzaklaştığımızın bilinciyle, Yazıcı, kitaptaki bütün şiirlerde -önceki kitaplarında yer alan şiirlerindekine benzer bir seçimle- birinci tekil şahıs ağzıyla konuşuyor. Özdeşlik kurma çabasını kitabın neredeyse tüm birimlerinde sürdüren bir “ben” bu konuşan:
“bütün ellerinle
sarıl bana gökyüzü
görebilmem için
bir çiçeğin ömrünü”
Halim Yazıcı’nın kurduğu şiir evrenine ait bütün o kır çiçeklerinin, sellukaların, ağaçların, akarsuların, volkanların, serçelerin, kumruların, sığırcıkların, atların, geyiklerin, tavşanların, kedilerin arasında anlamaya, anlatmaya doğru çarpan duru yüzlü bir çocuğun kalbi bulunuyor. Yazıcı’nın çoğu kitabında birer izleğe dönüştürdüğü “teşekkür etme”, “müteşekkir olma” ve “özür dileme”, “Sarıl Bana Gökyüzü”nde de karşımıza çıkar. Yazıcı’nın şiirinde -tıpkı Süreya’nın “Yanılma Payı” yazılarının birinde dillendirdiği gibi- “Şairin hayatı şiire dahildir”. Yazıcı’nın kendi ifadelerine başvurarak söylersek, “yazdığı her şeyi yaşamış, yaşamadığı hiçbir şeyi yazmamıştır”; o yüzden teşekkürü de özrü de bir borç bilir. Kitabın en başındaki alınlığın içerdiği, hayata (ve o kaçınılmaz sona, ölüme) duyulan şükran duygusunu bir sitem olarak görmek mümkünse de kitabın 24. sayfasındaki “sakin ve müteşekkir” şiirinde yinelenen dinginlik ve kesinlik, edilen teşekkürün inandırıcılığını artırır. Kitaptaki şiirlerin çoğunda okura sezdirilen bağışlanma, affedilme duygusu, “özür diliyorum zeytin taneleri” şiirinde doğrudan, net bir fotoğraf olarak karşımıza çıkar. Bu özür, dünyada olup biten her şeyden sorumlu hisseden ve belki de, kötücül sonuçlar doğuran her eylemden hicap duyan bireyin özrüdür. Yazıcı’nın özür dilemesinde ve teşekkür etmesindeki ön gerçek, nesnellikten, doğruluktan uzak, görmezden gelen insanın üstünü örttüklerini gördüğünü, bildiğini, anladığını, gizlemediğini duyurma arzusudur. Aynı yargıdan, şairin lirizmden neden asla vazgeçmediğini, şiirinde neden daima lirizm topraklarını yurt edindiğini ve neden kendi şiir serüveninde “imge”yi bozmaktan kaçındığını anlatmak için de yararlanabiliriz.
36) AZ, 37) HATIRLAMAK, 38) HATIRLATMAK, 39) HATIRLAMAYI HATIRLAMAK, 40) KANAATLAR ÇAĞI
Otoriteyi, iktidar merkezli yanlışların sonuçlarını, duyarsızlıkları, verili dilin şiddetini, savaşları karşısına alan bir söyleyişi “Sarıl Bana Gökyüzü”nde de sürdürmeyi tercih eden, o uzun destansı, “az”ın çokluğundan gücünü alan şiirinin parçalarını yayımlayan Halim Yazıcı, tüm kitaplarındaki izleklerinin üstünden tekrar tekrar geçiyor ve kendini bir kez daha hatırlayıp, yaşadığımız dünyanın vefasızlıklarını, zulümlerini, katliamlarını, haksızlıklarını okura bir kez daha hatırlatıyor. Yaşadıklarını, çocukluk anılarını ve kaybettiği dostlarını, şairlerini, müzisyenlerini, yoldaşlarını, özetle “insanlarını” dizelerine yeniden taşıyor. Lütfen siz de hatırlayın! İletişim araçlarının bunca çoğaldığı, geliştirildiği bir çağda hakikatin çarpıtılmasının da aynı oranda arttığının farkındalığıyla, okurun görmezden geldiklerine işaret ediyor, geçmişi ve geleceği içine alan şiirin “tarihsel taşıyıcılığı”ndan da yararlanarak, hatırlamamız gerekenleri hatırlatıyor. Toplumsal hafızasızlaşmanın, kanaatlerle akıl yürüten bir dünyanın önüne durup, Cemal Süreya’nın sözünü doğrularcasına şiirin doğası gereği “Asi bir sanat” olduğu savını dizeleriyle tekrar tekrar kanıtlıyor. Bu kitapta da yine kendisiyle, öteki’yle, (daha önceki kitaplarında da konuştuğu gibi) “günlüğüyle” konuşuyor, yine müzisyenlerden, müzikten, yaşamdan, ölümden, aşktan, insanlık hallerinden, çocuklardan, tabiatın silivri otele gelen escort güzelliklerinden, hayvanlardan, savaşlardan bahsediyor. Okuru kendi şiir evrenine çekip orada dolaştırıyor; bir nevi ortam değişikliği yaşatıyor. Siz de ortam değiştirin! Şiiriyle, adeta her türden erkin karşısına inceliği, duyarlığı, zarafeti, anlayışı, düşünceliliği, aklı, aşkı, özgürlüğü koyuyor.
Yapıtı anlamak, insanı, tarihi, şairi anlamaktan geçer; o yüzden Halim Yazıcı şiirini anlamanın en iyi yolu, onun iki ciltten oluşan “Beyaz Caz Sokağı” başlıklı antalya rus escort toplu şiirlerini, sonra da en son yayımlanan, sözcük seçimi ve ekonomisini, izleklerini, konularını, biçemini tümden incelttiği, törpüleyip pürüzsüzleştirdiği “Sarıl Bana Gökyüzü” başlıklı kitabındaki kırk üç şiiri okumaktır. Okuyun! Yazıcı, tüm benliğiyle şiirlerinde nefes almaktadır ve evet, Halim Yazıcı şairdir!
“bazen dünya tepetaklak gelir
siz aynalara aldırmayın
şiiri ve rengini müziğin
masallardan takip edin”
[1] HALİM YAZICI, “Küçük Bir Harf”, Birinci Baskı: CazKedisi Yayınları, 2011.
[2] HALİM YAZICI, “Sarıl Bana Gökyüzü”, Birinci Baskı: Kaos Çocuk Parkı Yayınları, Ocak 2019, “alice harikalar savaşında” başlıklı şiirden, s. 7.
[3] EDİP CANSEVER, “İlkyaz Şikâyetçileri”, Birinci Baskı: Adam Yayınları, 1984.
[4] Yazıdaki 4. alıntı ve sonraki tüm alıntılar, HALİM YAZICI’nın “Sarıl Bana Gökyüzü” kitabındandır.
Alanya yabancı escort