İlk kitaplar önemlidir. Söz konusu kitap, içeriğinde şiirler barındırıyorsa verilecek önemin derecesi çok daha fazla artar:
Hem şairi hem de okuru açısından.
Şiir sanatının gerektirdiği dil inceliklerinin yanı sıra yapıt sahibinin görüş, duyuş, anlayış ve anlatışta sahip olduğu özelliklerin görülebileceği ilk toplam olması açısından.
Yaşadığı çağın özelliklerini ve ötesini göstermedeki yaklaşımı ve gücü açısından.
Öncesi olmayan tertemiz bir başlangıç olup olmadığı açısından.
Türlü çeşit risklere, olumlu/olumsuz eleştirilere, görmezden gelmelere, küçümsemelere, gereksiz/yersiz övgülere maruz kalabileceği olasılığı açısından.
Kitap yayımlama, eskiye göre nispeten daha kolay ya da daha ulaşılabilir bir mesafede konumlandığından ilk kitapların nicelik olarak arttığını gözlemliyor, deneyimliyoruz son yıllarda. Kitap yayımlamadaki, özellikle de ilk kitapların okura arzındaki, beni ‘bombardıman’ sözcüğünü kullanmaya yönlendiren artış, talebin/ilginin azalmasını beraberinde getiriyor. Ancak kimi ilk kitaplar var ki gerçekten ilgiyi hak ediyor. “Bütün Zenciler Beyaz Güler”, onlardan biri.
ÇOKLU İZLEKLER
Sedat Gülmez, sesiyle, içeriğiyle, dilde yaptığı deneylerden kaynaklı şaşırtıcı tuzaklarıyla, izleklerini evrensele taşıyan biçemiyle öne çıkan, çok güçlü temellerle inşa ettiği ilk şiir kitabını, sonunda şiir okuruna sundu; şimdi biraz geride durup gönül rahatlığıyla izleyebilir şiirine verilecek tepkiyi.
Daha önce şiirleri, poetik yazıları, yaptığı söyleşilerle edebiyat dergilerinde, internet sitelerinde ve gazetelerde görünen Gülmez’in merakla beklenen ilk şiir kitabı, yayıncılık dünyasındaki sağlam duruşuyla bilinen, Öteki Yayınevi tarafından basıldı. İlk olarak Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’nda gün yüzü gören “Bütün Zenciler Beyaz Güler”, şiir okuru tarafından da ilgiyle ve beğeniyle karşılandı.
Sedat Gülmez, kitabında, iletisini, daha doğrusu zehrini, içselliğinde çoğalan bir kendini kaybedişten güç alarak her sayfada azar azar zerk ediyor. “Ayna”, “Sır” ve “Ronahî” başlıklarını taşıyan üç bölüme ayrılan yapıt, bütüne yayılan çoklu izleklerle ilerliyor. “Kimlik”, “ötekilik”, “ölüm”, “aşk”, “yüz”, “suskunluk”, “ses” gibi izlekler aracılığıyla, hem bölümlerin kendi içerisinde hem de yapıtın bütününde, bu izleklerin sınırlarını geçişken hale getirmeye çabalayarak, tanıklığın ve hesaplaşmanın anıtı önünde oyalanıyor.
Kimi yerde sözünü sakınmayan seslenişleri
iftiharlık(!) bir tören düzenleniyor her öğlen
herkesin önünde bir tanrı
uygun adımda yürütüyor devleti
manganın sonunda bir çocuk ölüsü
tabuttan dökülen ahları topluyor çaresizce (s. 94)
kimindeyse yerli yerinde susuşları
yüzyıllık bir kambur var sırtımızda
yalnızlık kalabalığıyız (s. 18)
çoğaltan, çalışılmış şiirler bunlar aynı zamanda.
***
Gülmez, kitabın birinci ve üçüncü bölümlerini oluşturan “Ayna” ile “Ronahî”de, birbirine çok daha yakın duran bir bütünlüğü gözeterek, babayla, devletle, tanrıyla, erkle, cinsiyet simetrisini odağa taşımayı seçtiği, cinsellikle hemhâl olan bir “aşk”la giriştiği hesaplaşmayı, adeta toplumcu gerçekçi şiirin yapıbozumu olarak sunuyor. Kitaptaki “zencisiyiz beyazın” (s. 8) ifadesi, bu anlamda, “zenci”nin çağrıştırdığı “ötekileştirilmiş, ötelenmiş, örselenmiş” anlamlarıyla bireye, çiftlere, topluluklara, halklara karşılık gelen metonimik bir anlatım biçiminin örneğini teşkil ediyor ve kitapta, ara ara karşımıza çıkıyor bu anlatım biçimi.
Özellikle 40 Kuşağı’nın ve 70’lerde yeniden alevlenen, öncekinin kan kardeşi olan bir şiirin içeriğine taşıdığı direngen, sözünü sakınmayan söyleyişlerini ve meselelerini, yeniden okumaya girişip lirizmin dozunu artırıyor; yer yer sözcükleri şaşırtmacalı, beklenmedik değişikliklerle donatıp küçük depremler barındıran, ölçülü bir deneysellik eşliğinde, öykündüğü şiirden sıyrılıp yepyeni seslere varıyor.
Emperyalizmin gölgesinde yürütülen faşizan politikaların, bireyin kendi kendisine, ikili ilişkilerine, içinde yaşadığı halkların tümüne sirayetini ve kapitalizmin, küresel ekonominin olguları görme rejimlerinin sonuçlarını, “verili dil”in tek odaklı, tek boyutlu yaklaşımını kendisi olmaktan çıkararak dile getiriyor Sedat Gülmez; kendi koşullarını, biraz da sınırları ihlal ederek, yangına körükle giderek, yarayı kaşıyarak, ateş ederek öne sürüyor. Sözel şiddetin yarattığı etkiyi şiir diliyle bastırıyor. Şiir dilinin her şeyi eşitleyen gücünden faydalanıyor.
Gülmez’in şiiri, buradan okunduğunda, kendi deneyimiyle dayatılan unsurlar arasında dikey bir düzenekten çok, canlı bir alev misali cesurca dalgalanıyor. Alevlerin düzünde, bir yaşam pratiği, tersinde ise karşı duruş ve şiirsel bir tespit çabası bulunuyor.
“AYNA” VE “RONAHΔDE TEKRARIN GÜCÜ
Bu iki bölüm, “Ayna” ve “Ronahî”, sözcük ve dize tekrarı kullanımına verdiği önemi iyi bir şekilde işletmesi ve belki de çağımızın seri-üretim ekonomisini bu yolla çağrıştırması bakımından da dikkat çekiyor.
ölülerin gölgeleri olmaz:
boylu boyunca uzanırlar toprağa.
ölülerin gülüşleri olmaz:
yüzükoyun gömülüdürler toprağa.
ölülerin kulaklarından biri olmaz:
tanrı ile hasbihaldedir.
diğer kulağı sizdedir:
son cümlenizdedir.
ölüler dirileri bir gün unutacak (s. 38)
“SIR”
İkinci bölümü oluşturan “Sır” ise kitabın mimarisi göz önünde tutulduğunda, biraz yapıştırma, biraz ek gibi duran, ancak kendi içerisinde biçimi ve içeriğiyle sağlam, yetkin bir bölüm olarak karşımıza çıkıyor. Ayrı bir kitap olarak, bu bölümü oluşturan benzer şiirlerin sayısı artırılarak yayımlanması pekâlâ mümkün olabilirmiş aslında.
Gülmez, “Bütün Zenciler Beyaz Güler”in “Sır” başlıklı bölümünde, çoğu kez aforizmanın olanaklarını, şiirselliğin sesini yükselterek zorlamak istediğinin sözünü, bu bölümü oluşturan hemen ilk şiirin başlığından itibaren veriyor okura: “Âriforizma”.
Şair, gerçekten de sloganlaşabilecek, zayıf görünebilecek dizeleri, “ârif” yanlarını sivriltmeyi ihmal etmeden şiirsel kılıp aforizmaların dildeki işlev ve işleyişlerine yeni bir soluk getiriyor; aynı zamanda, sözcük ekonomisine verdiği önemin altını da kalınca çiziyor:
insan:
kustu kustu
uyandı
sustu sustu
utandı
(s. 78)
***
‘DENEYİM’İ BELGELEYEN BİR BİLDİRİ
Yurt edinmenin (en) zor olduğu coğrafyalardan yükselip gelen, estetik tepki uyandıran bir yapıt: “Bütün Zenciler Beyaz Güler”.
Şiir! Ne güzel bir karşılaşma. Keskin bir lirizm, biraz sınırları belirsizleştiren bir dip mizah, çokça ironi, yetkin sözcük ekonomisi ve bilgisi, iyi işleyen tekrarlarla ilerleyen yapısıyla, “deneyim”i belgeleyen bir bildiri, bir aşk kitabı “Bütün Zenciler Beyaz Güler”.
“Şiir yazılmıyor!” diyenlere sert bir yanıt. Yılın en iyi ilk şiir kitaplarından biri. Mutlaka edinip okuyun.
Sedat Gülmez, “Bütün Zenciler Beyaz Güler”, Öteki Yayınevi, 1. Baskı: Kasım 2018, 104 sayfa, şiir.