Lâtife Tekin, ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm (1983)’den sonra altıncı romanı Ormanda Ölüm Yokmuş (2001)’da da ölüm temini ele almış. Roman, edebiyat dünyamıza yeni bakış açısı ve tartışmaları beraberinde getirdi. Yazar, ilk romanı, Sevgili Arsız Ölüm’de de ölüm temi etrafında olaylar zincirini köy-kent ölçütünde vermişti. Ormanda Ölüm Yokmuş’ta ise, yeni bir bakış açısıyla ele aldığı ölüm, orman ve yokluk kelimelerinin arka plânında karşımıza çıkarılır.
Yazarın, ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm’den sonra ölüm teminin yeniden değişik bakış bir açısıyla işlendiği Ormanda Ölüm Yokmuş, orman, ölüm ve yokluk kelimelerinin arkasına gizlenen dünyanın roman aynasında şekillenerek insan ruh ve dünyasına geçişini sağlamakta.
Ormanda Ölüm Yokmuş’ta, verilen dünya, romanın akışında, yazarın, birbirini tamamlar gibi duran Berci Kristin Çöp Masallar, Gece Dersleri, Buzdan Kılıçlar ve Aşk İşaretleri’nde alıştığımız atmosferin biraz daha derinlikli ve kaosa yakın sıkıntıların verildiğini göstermektedir. Romanda, işlenen tema doğrultusunda öne çıkan Emin ve Yasemin’in dünyaları iç gıdıklayıcı olmanın yanı sıra, ferdin kendini hesaba çekişinin ip uçlarını da vermektedir.
Romanda nasıl bir anlatımla karşılaşacağımızın ilk izlenimlerini, daha, “rüyalarda kimse kimseyi dinlemez” şeklindeki ön epigraftan anlarız. Sonra, ilk sayfada geçen, “Kendimize ihanet etmeden acıdan kurtulmamız zor” cümlesi ile hemen arkasından gelen; “Düşünceleri gibi duyguları da geceden kalmaydı” ve “Her şey bir ürperiş için” cümleleri orijinalite ve arka planda “tez” sunma nitelikleri birkaç adım öne çıkar. “Sonbaharın ıssızlığı baş döndürücüydü.” cümlesi bu ürperişin kanıtı gibi durur. Sonra, “Bana acı kendi içimden geliyor.” ve “İnsanın enerjisi dedikleri şey, insanın zekasıdır aslında.” cümleleri de bu yaklaşımı destekler ve pekiştirir.
Kids adlı çizgi filmde rastlamıştım. Deniliyordu ki, “ormanda çare yok, gökyüzüne bakmalısın”. Kaçısın ormana olamayacağını belirleyen çizgi film metninin zıddına, Latife Tekin’in romanı, kurtuluşun, iç huzurun adresini orman olarak göstermektedir. Ormanın sığınak olmaktan öte, koruyucu, saf ve bozulmayan (tabiî) özelliklerine de vurgu yapılmak istenmektedir. Romanda geçen, “Orman senin için sanki fiziksel bir sıçrama yapabileceğin bir rampa.” cümlesinde özetlenmek istenen kaçış, “Kendimi yokluğa sürüklemekten korkuyorum.” açıklamasıyla şüpheyi beraberinde getirir.
Bir kimlik hesaplaşması olarak da görülebilecek Ormanda Ölüm Yokmuş, gerçeğin aranışını kahramanları aracılığıyla bize sunar. Romandaki, Emin ve Yasemin dışında kalan Yurt ve Zümrüt de taşıdıkları sorgulayıcılık ve fantastik unsurlarla anlatımı zenginleştirmede ve bütünleştirmede.
Romandaki, “Gerçek insanın dışındaydı.” cümlesinde sunulan realite ve soru işareti, “İnsan korkunç bir canlıydı, her şeyi yapabilirdi.” düşüncesiyle farklı bir boyut kazanır. Bu durum, aynı şekilde, “Çocukken gözden yitirdiğimiz şeyler bizde hiçbir duygu uyandırmaz.” ve “İnsan yapayalnız kaldığını anlamak için bile kendisine bakan bir göz olsun istiyor.” cümleleriyle de kendini göstererek; insan-varlık-ölüm üçgenindeki tez-antitezi çatışmasını karşımıza çıkarır.
“Rüyalarda kimse kimseyi dinlemez” ön epigrafıyla açılan roman, bizi, hemen iç dünyasına almaktadır. Romanın daha ilk paragraflarında, “Kendimize ihanet etmeden acıdan kurtulmamız zor”, “Düşünceleri gibi duyguları da geceden kalmaydı”, “Her şey bir ürperiş için” gibi orijinal ve arkasında “tez” barındıran cümleler barındırması önemli.
İçinde gerçek bir kopuşu barındıran Ormanda Ölüm Yokmuş, varlığı ormanda aramanın izlerinin sürüldüğü bir roman. Kahramanlara yedirilen yazarın ön bakış-sezgi ve kaygılanışlarının dağıtımın yazıdaki akisleridir aslında. Latife Tekin’in kitabın reklamında yazarının kullanılmasına tepkileri ve Tüyap Kitap Fuarına katılmaması, romanın, muhtevasına yerleşen duygunun anlamının gerektirdiği duruş olsa gerek.
Ormanda Ölüm Yokmuş beraberinde bir iç hesaplanışı, kaygı yükünü ve derin anlamlandırmaları barındırmaktadır. Üstü kapalı toplu gidişatının eleştirisi görünümü çizen roman metni, yazarın iç benindeki kaygıları net bir biçimde gözler önüne serer. Hakikatin aranışı ya da mevcut reelden kaçışın işareti olan “orman” bir kimlik kaygısını da gündeme taşır.
Netice olarak, Ormanda Ölüm Yokmuş, hem içerik, hem de kurgulanışı bakımından ve gönderme ile çarpıcı mesajları vesilesiyle üzerinde dikkatle durulması gereken bir roman olarak karşımıza çıkmaktadır. Diyebiliriz ki, 1980 sonrası Türk romancılığının yapı taşları arasında daha şimdiden önemli bir yere sahip olacağı görülen Ormanda Ölüm Yokmuş, gerek içerik, gerek kurgulanış ve gerekse gönderme ve mesajları açısından dikkatle üzerinde durulması gereken bir roman özelliğini taşımaktadır.