“Bu soğuk karlı havalarda
İki çıplak çocuk gibi üşümektedir
Madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların”
Nazım Hikmet Ran
Kar romanı en başta, adının içinde barındırdığı sembolden hareketle kış mevsimini, algısını öne çıkarmaktadır. Bunun dışında, “kar”ın, gerçek anlam ve dünyamızdaki karşılığını da bünyesine alarak; mistik bir anlamı da içermektedir. Bu noktada Kar romanı, modern Türk edebiyatındaki “Elhân-ı Şita”/Cenap Şahabettin, “Kar Musikileri”/Yahya Kemal Beyatlı, “Kar”/Ahmet Muhip Dıranas, “Kar Şiiri”/Sezai Karakoç ve “Kar Kasidesi”/Attila İlhan gibi şiirlerin iç evren ve ritimlerinin kazandırdığı estetik bir anlatım ve algıyı da akla getirmektedir.
Romandaki ana kahraman Ka, motif ve isim olan Kar ile mekân-yer konumundaki Kars, roman ve anlatımı baştan sona sarmalayan gizli bir motif ve iç atmosfer oluşturmaktadır. Diyebiliriz ki, alfabedeki K ile Kafka’nın roman kahramanlarının isimlerini hatırlatan romanın ana kahramanı Ka, bir sıkı sembol ile kar (kış)-kent (Kars) bağlantısında iklim-mevsim-insan birleşimini oluşturmaktadır. Öte yandan, bu roman Türk ve dünya edebiyatının çeşitli metinlerine göndermeler yapmaktadır. Cevat Fehmi Başkurt’un Buzlar Çözülmeden Guy de Maupassant’ın Kar Topu, Emmanuel Carrére’in Kar Tatili ve Steve Thayer’in Sessiz Kar metinleri bunlar arasındadır.
Kar romanındaki kar motifi, roman kahramanlarını birbirine bağlama özelliğine sahiptir. Bunun dışında, romanın pilot çizgisi boyunca, Kar’ın, politik, edebî, fantastik-sürrealist, aşk-polisiye okumaları gerektiren bir içeriği barındırdığını söylemeliyiz. Öte yandan, roman boyunca kar yağışı ve romanın ana kahramanı Ka’nın şiir yazması sürükleyicilik ve merak duygularını da öne çıkarmıştır.
Roman kahramanı Ka (bir anlamda anlatıcı/romancı/Orhan Pamuk), kendini gerçekçi bir mekâna/Kars’a taşımıştır. Yazar-anlatıcının çoğu zaman romanda geriye dönüş tekniği ile kendi geçmişine gittiğini, hatta bir bakıma kendini roman düzleminde sorguya çektiğini görmekteyiz. Bunlar arasında, eski düşünceleri, çocukluk hatıraları, burjuvazi-halk arasındaki ikilemin kendi dünyasında meydana getirdiği açmazlar, ölüm korkusu, politikanın çirkef tarafları, yoksulluk ve göç gibi problemlerin romanda “kar”/(ma)karışık işlenişi de dikkatimizden kaçmamaktadır.
Kar romanında “Ka”yı, hem okuyucu, hem de romanın kendi dünyasında sempatik kılan -aslında- yazar biyografisiyle de örtüşen bazı duygu ve gözlemlerdir. Ka’nın Almanya’da yaşaması, Nişantaşı-Avrupa ve Kars, hatta geniş anlam/a/da Türkiye arasındaki çatışmada mantık ve birikimini kullanması ve daha da önemlisi şairliği bu sempatik taraflar arasındadır. Buradan hareketle diyebiliriz ki, yakın tarihin neredeyse birebir yaşanmışlıklarına göndermeler yapan romanda kar ve karın yağışı, okuyucuyu bir yerlerden alıp başka bir yerlere götürmektedir. Karın varlığı ve ortaya çıkardığı sonuçlar ile Ka’nın gelişen olaylar içinde şiirlerinin yer alışı, romandaki kompozisyonun önemi kadar kar’ın insandaki algısını da ortaya çıkarmıştır. Öte yandan, Hayat Ansiklopedisi’ndeki “Kar” maddesinin romana montaj tekniği ile yerleştirilmesi, yine montaja başvurulan verilen Serhat Şehir gazetesinin haberleri romanı canlı-inandırıcı tutan özellikler arasında yer almaktadır.
Kar, Kar romanında ana fikri, pilot çizgiyi/izleği belirleyen unsurdur. Son derece isabetli bir seçim olan “kar” adı, hem romanı, hem de anlatımları toparlayan temel bir kavram-objedir. Nitekim romanın anlatımında geçen, “Yoksullaşıp soluklaşan Kars ve lokanta gibi, hatıraları da kar altında silinmiş gibiydi” ve “Ka, Kars’ta geçirdiği ilk gün kar ile ilgili bu masumiyet duygusunu kaybetti. Burada kar, yorucu, bıktırıcı, yıldırıcı bir şeydi” cümleleri bunu açıkça işaret etmektedir. Öte yandan, romana mekân olan Kars’ı anlatırken;“sanki burası herkesin unuttuğu bir yerdi ve kar sessizce dünyanın sonuna yağıyordu” cümlesi de, hem Kars’ı, hem de kar “algı”sını vurgulamak için dikkat çekici bir anlatım özelliğine sahiptir.
Bana, kendi Kars yolculuk ve izlenimlerimi hatırlatan Kar romanı, kimi zaman çok doğal olmayan ya da zorlama gibi duran anlatımlarıyla okuma hızını ve kurgu-reel arasındaki gel-gitler yaşatmıştı. Ancak, “Selçuklular zamanından kalma kalenin ve tarihî yıkıntılardan ayrılamayacak gecekonduların üzerine sanki sınırsız bir zamana yayılarak; yağar karı kendinden başka hiç kimse fark etmiyormuş gibi hissedince gözleri doldu”açıklamaları,yazar-anlatıcıyı gerçekçi kılmaktaydı. Aynı şekilde, romandaki “Hafızasında Kars’ı özel bir yer yapan Rus yapısı eski taş binaları görmek biraz olsun içini rahatlattı” ve “Yirmi yıl önce Kars’a geldiğinde, Ka’yı büyüleyen; sokakları, iri parke taşları ve Türkiye Cumhuriyeti’nce dikilmiş iğde ve kestane ağaçlarıyla bu hüzünlü şehir olmuştu.” açıklamaları kurguya gerçekle birleştirdiğini göstermişti.
Kar, Kar romanını bir üst motif ve temel izlek olarak oldukça canlı tutmuştur. Nitekim romanda yer alan, “Ben, Ka/Altıgen Kar Tanesi” adlı bölüm ile romanın geneline yerleştirilen hafıza-hayal-mantık kavramları, simgesel ve arka plân olarak roman bütünlüğünü kurmuştur. Bu bütünlük ve kurgu içinde roman, ana kahramanın, “Kars huzurlu bir yerse ihtiyacım yok” yaklaşımından, anlatıcının “Kâzım Karabekir Caddesi’nden, hüzünlü işsizlerin televizyona ve yağan kara baktığı çayhanelerin, kocaman kaşar peyniri tekerlerinin sergilendiği mandıra dükkânlarının önünden yürüyüp bütün şehri çaprazlamasına on beş dakikada geçtiler” şeklindeki gözlemine uzanan bir rasyonellik taşır. Öte yandan, hem romanın adının, hem de romandaki şiar-karakter Ka’nın şiir kitabının adının Kar oluşu bir tesadüf değil; etkili bir kurgunun sonucudur. Doğrusu, isim-sembolgöndermesine çok başvurulan bu romanda “kar”ın da bir sembol olarak yer alışı şaşırtıcı değildir. Romanda bu sembolün geçtiği yeri hatırlatmakta yarar var: “Frankfurt’tan bana yolladığı mektuplarda Ka dört yıllık bir çabadan sonra yeni bir şiir kitabını bitirdiğini sevinçle yazmıştı. Kitabın adı Kar’dı.”
Kar romanı, kış mevsimini yansıtan modern edebiyatımızın önemli metinlerinden biridir. Keza, romanı alıcı bir gözle okuduğumuzda, hem kış mevsimini, hem de kışın içinde yer alan sosyal-insanî hayatın izlerini yaşattığını görmekteyiz. Roman metninden bağımsız olarak, kişisel bir hatırayla yazıyı bitirmek istiyoruz. Kar romanının yayınlanışından iki yıl sonra, İngiltere’nin Reading kentine yolum düşmüştü. Bu kentteki önemli kitapçılardan birine girmiştim. Kitapçıda, daha girer girmez Kar romanının çevirisini (Snow) vitrinde görünce heyecanımı gizleyemedim. Çünkü kitabın Türkçe baskısından farklı olarak İngilizce baskısında Kars mimarisini yansıtan kısmen karla kaplı bir pencere fotoğrafına yer verilmişti. Bu karla kaplı pencere beni, çocukluğuma, Kars’a, karlı-kışlı günlerime götürmüştü.
Merhaba. Ertuğrul Aydın Hocamın “Kar” romanı üzerine kaleme almış olduğu yazıyı büyük bir keyifle okudum. Romanı okurken bende eksik kalan Doğu Anadolu ve kış temalarının bir nebze de olsa tamama erdiğini söyleyebilirim. Oldukça diri ve etkileyici bir yazı ortaya çıkaran Hocamızı ve “Edebiyat Burada” ekibini tebrik ediyor, nice başarılı yazılar diliyorum.